terim'in kabadayı tavırları, kendini beğenmiş hali ve buna benzer birden çok sebep kendisini çok sevmemi engelliyor. ancak çoğunluğunu oluşturuduğunu düşündüğüm birçok galatasaraylı gibi teknik adamlık için onun adının geçiyor olması beni heyecanlandırıyor.
96-2000 yılları arasında yaşadığımız mutlulukları ve çekirdek kadronun 2000-2010 arasında rakiplerinden çok da geride kalmayışını inkar edecek adam varsa çıksın konuşsun. bu anlamda terim'in sami yen tribünlerindeki kredisi sonsuzdur. keza kendisi için terim istifa diye bağrılmıştır da ama bunu ülkenin spor kültürüne bağlıyorum. ingiltere'dekine yakın bir spor kültürüne sahip olsaydık böylesine efsaneleşmiş bir insanı yuhalamayacak kadar ahdevefa sahibi bir taraftar kitlesine de sahip olurduk. gerçi 2002-2004 arasındaki o başarısızlık, 6 kasım faciası bile terim için bütün sami yen'in bağırmasına vesile olamamıştır. bunu da kenara yazayım...
rijkaard'la ten uyuşmazlığını defalarca yazarak kafa şişirme niyetinde değilim. bana kalırsa o defter kapandı. yönetimin işleri maraba-ağa ilişkisiyle sürdürdüğü meselesine ve yetersizliğine de değinip can sıkmayacağım. beni heyecanlandıran terim'in hırsını yeniden sahada görebilme ümididir.
2002'de başa gelen terim ben kralım, ağayım, milan'ın başından geliyorum havalarındaydı ve kanıtlayacağı da pek bir şey yoktu. hala yok! ancak karizmasının da eskisi gibi olmadığı ortada. bazı köşe yazarlarının dediği gibi bu heyecana kendisi de muhtaç. bu heyecanı kendisine sunan galatasaray'sa onun öz yuvası. dolayısıyla bu birliktelik beni heyecanlandırıyor. 96-2000 arasında sigara dumanları arasında gözlerim yaşara yaşara izlediğim galatasaray geliyor aklıma. her maçı forse eden, gole doymayan, tribünleri susmayan galatasaray...
kulüp için hayırlısının olmasını diliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder