22 Mart 2012 Perşembe

YARA BANTLARI KAŞLARA DEĞİL GÖZLERE TAKILMALIYDI


dünkü fenerbahçe-samsunspor maçında kadın taraftarlar yine sahnedeydi. kadın ve çocukların erkeklerin cezasından yararlanıp stadyumları doldurması dahi dünyaya fair play, ya da dahiyane fikir örneği olarak sunuldu ya bu ülkede aslında kalkıp da yara bandı protestosunu yazmaya gerek yok aslında.

mesele ile ilgili bir iki kelamım yok değil. sen kalkıp kendi sahanda rakip takımın oyuncularına ve teknik heyetine bozuk para, bayrak sopası vb. her şeyi atacaksın sonra da kalkıp durumu normalleştirerek yani üste çıkarak rakip teknik heyetin durumu provake ettiğini iddia edeceksin. geç bunları anam babam geç. avrupa'nın herhangi bir ülkesinde yaşansaydı gündemin sarsılacağı bir olaydır sahadaki insanlara yabancı madde atma olayı. siz barnebau'da ya da camp nou'da kaç kez yabancı madde atan insanlara şahit oldunuz. pek sınırlı değil mi? hadi attılar diyelim cezalarını en ağırından çekiyorlar emin olabilirsiniz.

hadi kadın taraftarların durumu tiye alarak yara bantlarıyla şov yapmalarını anlıyorum da medyanın bunu tribün şovu ilan edip legal hale getirmesi hatta haklı bir protesto havası yaratması ne olacak? ülkede pek çok şeyden tiksinmek için bir sürü sebep bulabilirsiniz!

20 Mart 2012 Salı

MİNYATÜRKALE-20 MART 2012

spor gündemini değerlendirelim:

*önceliği hafta sonu oynanan derbinin ardından fenerbahçe'ye verilen ceza alsın. ülkemizdeki futbol şiddeti yalnızca kadıköy'de değil tüm stadyumlarda var malumunuz. bundaki temel sebebin eğitim kalitesinin azlığı, yaşam standartları ve tabii ki yozlaşan toplum olduğunu düşünüyorum. pek çok kişi de aynı şekilde düşünüyor olmalı ancak bu pek çok sanırım hala çoğunluk değil. cezaya gelince bu cezalar göstermelik ve hiçbir değişimin vesilesi olmuyor. kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. daha köklü değişimler ve yaptırımlar gerekiyor.

* muamba hafta sonu bir gözümle takip ettiğim tottenham-bolton maçının can sıkan görüntülerinin mimarıydı. siyahi futbolcunun yüzüstü titreyerek yerde yatışı sadece ekrandakileri değil stadyumu da etkilemiş olacak. benzer bir durum bir iki sene evvel manisaspor-galatasaray maçında gerçekleşmişti. manisasporlu yabancı futbolcu bir anda yere yığılmıştı hatırlarsınız. tribünler nasıl tepki vermişti hatırlamıyorum ama tottenham seyircisinin tavrı beni çok duygulandırdı. benzer bir futbol kültürüne sahip olabilmek için futbolun beşiği olmak zorunda değiliz sanırım.

* beşiktaş dünkü maçı kazandı ve queresma attığı iki golle kendini affettirdi yine. hep böyle olmuyor mu? kulüplerin de taraftarların da yabancı futbolculara bakışları, onların karşılanış hikayeleri vb. aslında tribün profilimizi çiziyor. göklere çıkarılan Q7 beklentilere cevap veremeyince hırçın çocuk olup taşlanıyor sonrasında ise ağza sürülen bir parça bal her şeyi yeniden en başa getiriyor.


*akşamki galatasaray-sivasspor kupa mücadelesinden tek beklentim tabii ki bazı genç futbolcuları izleyebilmek. stadyumun doyurucu bir biçimde dolmayacağı ortada. maçı atv veriyor haliyle insanlar evde kalmayı tercih edecektir. sivasspor ligin en zorlayıcı ekiplerinden olmasına rağmen kadroda gençlere yer verilmesini arzuluyorum.

18 Mart 2012 Pazar

GELENEKSEL KÖY SEYİRLİK OYUNU: FB-GS


Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinin heyecanı hiçbir zaman yok olmayacak. Dikkat ediliyor mu bilmiyorum; ancak Kadıköy'de oynanan derbiler medyayı da gündemi de daha çok meşgul ediyor. Bunu medyanın Fenerbahçe'ye daha yakın oluşuyla açıklayabiliyorum. Bu fikrime karşı çıkışların olabileceği de âşikâr. Yukarıda da belirttiğim gibi Kadıköy'deki derbiler öncesi daha büyük tantanalar kopuyor, gerilim her zamankinden daha fazla oluyor ve nedense arenada kurbanını bekleyen büyük gladyatörün iştahı artırılırcasına bir hava yaratılıyor. Evet yanlış anlaşılmadı, bir provakatif meseleden, bir baskı altına almadan bahsediyorum. Bu söylediklerim ince ince gerçekleştiriliyor her Kadıköy seyahati öncesi.

Yukarıda söylediklerimin oluşması için tek sebep tabii ki medyanın Fenerbahçe'ye yakınlığı değildir. Galatasaray'ın son 20 yılda sportif anlamda ezici bir üstünlük kurması rutini sevmeyen futbol endüstrisi için yeni arayışlara neden oldu. Fenerbahçe'nin marka değeri için yeni arenasına bir şamar oğlanı gerekiyordu ki bunun için en iyi aday Galatasaray'dı. Bileği bükülmez büyük kahramanın dayak yediği, aşağılandığı, küfürlere maruz kaldığı bir yer haline getirildi Kadıköy. Bir tür "Köy Seyirlik Oyun" sergilendi onlarca yıldır. "Onca başarıya imza attınız; ancak bu arenadan çıkış yolunu bulamıyorsunuz işte!!" havası yaratıldı.

Saydıklarımın hiçbirini Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi görmüyorum, yanılıyor da olsam bunu belirtmeliyim. Galatasaray-Fenerbahçe maçları sırasında da benzer bir havanın TTarena açılmadan önce yaratılamadığını ve Galatasaray taraftarının bu hınçla Ali Sami Yen'i cehenneme çevirme çabalarını ellerine gözlerine bulaştırdığını hatta aynîleştiklerini yani Fenerbahçe'den farksızlaştıklarını da eklemeliyim. Buna rağmen ASY'ni hiçbir zaman ŞS haline getiremediler. TTarena derbiler için bir dönüm noktası olmuştur.

Gelelim düne. Dün benzer bir ortam yaratılmaya çalışıldı. Başarılı olduğunu da söylemeliyim. Kadıköy önceki yıllara nazaran sahaya daha az obje atan bir taraftar grubuna sahipti. Bunda alınan önlemlerin etkisi olmalı. Taraftarın hakkını bir yerde vermek lazım. Fenerbahçe taraftarı oyunu baskı altına almayı, yuhlama ve ıslıklamalarla çok iyi beceriyor. Bu durumu ne İnönü'de ne de TTarena'da görebiliyorsunuz. Maçın ilk 20 dakikada 2-0 oluşu akıllara 6-0'ı getirse de Galatasaray'ın o denli çabuk çözülmeyeceği de ortadaydı. Tribün baskısına rağmen Fenerli futbolcular skoru koruma dürtüsüyle ilk yarının sonunda ve ikinci yarının tamamında pasif kaldılar. Bu da Galatasaray'ın cesaretlenmesine ve dengeyi kurmasına vesile oldu.

Maçın taktik analizini bir yana bırakıyorum. Kadıköy'de ağzından salyalar saçan gözlerini hırs bürümüş, dolduruşa gelmiş taraftar grubu yine sahadaki birkaç Galatasaraylıyı yaralamayı becerdi. Kan akıtan, baş şişiren yabancı cisim olayları yeniden yaşandı; fakat belirtmek lazım ki TTarena atmosferini yaşayan Galatasaray futbolcusu için Kadıköy artık bambaşka bir dünya değil. Bu da Fenerbahçe'nin Kadıköy büyüsünün giderek yok olacağını gösteriyor. Futbolcular benzer bir atmosferde top koşturdukları için Şükrü Saraçoğlu fobisini yeneceklerdir. Sanıyorum medya ve futbol endüstrisi kendisine yeni oyuncaklar aramalı, yeni arayışlar içinde olmalı...