27 Ekim 2009 Salı

100. YAZI ŞEREFİNE

100. yazım olmuş farkında değilim. Ağustos'ta bu işe soyunurken pek de ümitli değildim. Maymun iştahlı biri olduğumdan 1 aydan sonra hevesim geçer diye düşünüyordum. Futbol ve edebiyat hakkında yazmak okuyucu ile buluşmak büyük bir keyif veriyormuş. Ve hayatımın en uzun soluklu işini gerçekleştirdim. 3.ayına girdi "Minyatürkalemaç"...

Sanıyorum buraya futbol ile ilgili yazmaya devam edeceğim. Yıllardır buralarabir şeyler karalayan arkadaşlara gıpta ve saygı ile bakıyorum. Blog işi zor zanaat. Bakarsınız ben de yıllanmış bir bloga sahip olurum. Hem minyatürkalemaç hem de kardeş blogumuz Edebiyat meclisi umuyorum ki 1 yılını tamamlayacak ve sizlerle buluşmaya devam edecek yazılarımız.

26 Ekim 2009 Pazartesi

KÜFÜR VE PET ŞİŞE OLMASAYDI...


Başlığa bakarak "Yine bir Galatasaraylının bahaneleri" başlayacak diye düşünmeyin. Bütün stadyumlarımızı düşünerek beyin fırtınası yapıyorum.

Dünkü derbide futboldan öte maç öncesi arzu etmediğim olayları maçta tekrar yaşadık. Birçok arkadaşım gibi "dünyaya ne kadar da pembe gözlüklerle bakıyorsun" diyebilirsiniz. Hatta o arkadaşlarımın dediği gibi "bu tip şeyler olmasa derbinin zevki mi olur ağabey" de diyebilirsiniz.

Ben maç öncesinde FB TV izledim birkaç saat. Orada eski futbolcular Halit Kıvanç eşliğinde düşüncelerini söylüyorlardı. O eski derbilerden bahsediyorlardı. Ne kadar da güzel geldi bana. Eminim öyle bir kültür yozlaşması yaşıyoruz ki bu tip bir atmosferi birçok insan arzu etmiyor günümüzde. Arzu etmediği için de dünküne benzer olaylar yaşanıyor tüm stadyumlarda.

Halbuki ben dostluk içinde izlenecek maçların dünya ülkeleri içinde en çok bize yakışacağını düşünüyorum hala. Neden mi?

Ben bir özel okulun öğretmeniyim. Bu okulun yatakhanesinde de görevliyim. Dün maçı Galatasaraylı, Fenerbahçeli büyük bir grup öğrenciyle bir mekanda izledik. Yaklaşık 50 kişiydik. Çocuklar maç boyunca bağırdılar çağırdılar. Gollerde havalara zıpladılar. Yanındaki arkadaşlarını kızdırdılar keyifle. Maç sonunda geldiğimiz gibi aynı coşkuyla yatakhanelerine döndüler. Bir Galatasaray formalı öğrencimin omzunda Fenerbahçeli öğrencimin kolunu gördüğümde duygulandım. Onlar maç ne olursa olsun arkadaştılar. Galatasaraylı olan eminim moral olarak çökmüştü. Arkadaşları belki de 1 hafta dalga geçeceklerdi onunla. Ancak arkadaştı onlar.

Buna benzer bir manzarayı Real-Barça derbisinde yaşayabilir mi bir İspanyol?Kanlı bıçaklı onlar. Hem de siyasal bir kaygıyla nefret ediyorlar birbirlerinden. Ya da bir Glasgowlu? Onların aralarında din var daha ne olsun.Atinalı? Biri paralı diğeri gururlu olarak görüyor kendini. Southamptonlu? Ki biliyorsunuzdur bu saydığım şehirlerin takımını tutuyorsanız ailenizde bile rakibinizi tutan biri olamaz. Bizde öyle mi? Baba Fenerli çocuk Galatasaraylı kaç tane aile vardır kim bilir?

Bu potansiyel varken bizde stadyumlardaki sinir harbini anlamlandırmanın tek bir açıklaması olabilir: Genlere işlemiş cehalet.

** Cehalet salt okumamışlıkla ilgili değildir.

25 Ekim 2009 Pazar

FENERBAHÇE-GALATASARAY


Bu geceki maça yürek dayanmaz. 89 yılından bu yana bilinçli bir şekilde maç izliyorum diyebilirim. Ne maçlar gördüm,yaşadım. Maçın sonunda ağladığım olmuştur. Bir maç hatırlıyorum hayal meyal. Fenerbahçe bize 5 gol birden atmıştı. 90'lardan bu maç. Öyle üzülmüştüm ki beni kızdıran annemle 1 hafta konuşmamıştım. Sonra Jay Jay Okocha'nın Kadıköy'de şov yaptığı bir maç daha hatırlıyorum. O zamanlar kalede sanıyorum ki kimse yoktu:D Kimse yoktu diyorum Fatih Terim sürekli birilerini deniyordu kalede. Mehmet diye bir arkadaş vardı kalede. Şu direğe kafa atan arkadaş.

Bahsettiğim ve bahsetmediğim bütün FB-GS maçlarında kalbim yerinde çıkacak gibi olurdu. Son yıllarda bu heyecanı pek hissetmiyorum aslına bakarsanız. 2000 yılından sonra heyecanla ilgili sinirlerimi sanki birileri aldı götürdü. O kadar da büyütmüyorum kafamda FB-GS maçlarını nedense. Lig mücadelesidir keyifle izlenmelidir deyip geçiyorum.

Şu da var Galatasaray'ın Kadıköy deplasmanındaki maçlarını daha heyecanla izliyorum. Eğriye eğri doğruya doğru Fenerbahçeli taraftarlar nefretlerini daha haşmetli kusuyor kendi sahalarında. Ali Sami Yen'de o etkiyi yaratamıyor Galatasaray. Bana kalırsa Fenerbahçe tarafı bu derbiyi daha fazla önemsiyor. Adeta bütün yılın planını buna göre yapıyorlar ve kendi evlerinde ağızlarından salya saça saça izliyorlar mücadeleyi. Ali Sami Yen öyle bir deplasman olamıyor Fenerbahçe için.

Ancak umuyorum ki artık orta çağ zihniyeti bir son bulur. Kadıköy'ü cehenneme çevirmelerine eyvallah da çöplüğe çevirmelerine kızıyorum Fenerbahçelilerin. Oldukça kötü bir muamele ile karşılaşıyor Galatasaraylı oyuncular ve taraftarlar. Atılan yumurtular,cep telefonları,lazerli tacizler,küfürler vb. Bunları oranlarsak Kadıköy'de daha çok yaşanıyor söylediklerim.

Umuyorum ki bu maç çok keyifli geçer, kazanan kim olursa olsun özlediğim adrenalini yeniden hissedebilirim damarlarımda. Tabii ki kazananın Galatasaray olmasını isterim. Ama maçın delikanlılık çerçevesinde dostlukla sonuçlanmasını daha çok isterim!

10 Ekim 2009 Cumartesi

GÜLE GÜLE FATİH HOCA


Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi de böyle bırakmasaydı keşke Terim. 2000'den sonra şöyle kariyerine bakıyorum da ya istifalar ya da zoraki bıraktırmalar söz konusu Terim'in kariyerinde. Ne yazık ki 2000'in ardından bir başarısı yok. Fiorentina'dan Milan'a geçişi bir yükseliş değil Berlusconi'nin kendine benzer bir adam arayışı olarak görüyorum...

Sözün kısası düşündüğümüz gibi oldu ve 2010'daki takımımızı şimdiden belirlemeye başlayabiliriz. Ben her zamanki gibi Hollanda'yı tutuyor olacağım!

9 Ekim 2009 Cuma

GÜNEY AFRİKA YOLLARI TAŞTAN


Akşam bizim için pek de önemi kalmamış bir maç oynanacak. Bu gruplar çekildiğinde bu maçın final maçı olacağını düşünmüştüm. Grupta İspanya lider ikincilik Belçika ve Türkiye arasında kalır diye düşünüyordum. Kısmen tahminim tuttu. Bu gece final maçını oynuyoruz. Çarşamba gecesi de siyasi değeri olan bir maç oynanacak. Dostluk falan filan maçı... Sanıyorum ki çarşamba gecesi milli takım için Fatih Terim dönemi de kapanmış olacak. Ben Fatih Hoca'yı Avrupa'da iddialı bir takımda görmek istiyorum. Milli takım bana kalırsa artık Fatih Hoca'yı kesmez. Daha çok ön planda olmayı arzulayan bir adam için ayda yılda 1 maç kesmiyor işte:D

2 Ekim 2009 Cuma

DİREKLER İZİN VERMEDİ


Dün geceki Avrupa Ligi mücadelelerini izlediyseniz herhalde en şanssız takım olarak Galatasaray'ı seçmişsinizdir benim gibi. 2 top direkten döndü. Bir tanesi Sabri'nin hediyesiydi Strum Graz'a. Hücumsal becerisi birazcık olsaydı orada topu Baros'a çıkarabilirdi. Galatasaray maç boyunca üstün bir futbol ortaya koydu bana kalırsa. Rakip takım her iki yarının son bölümlerinde varlığını hissettirebildi sadece. Avusturyalılarda en dikkat çeken şey disiplindi. Gerçekten Strum Grazlı futbolcular iyi mücadele ettiler.


Galatasaray'ın hücum aksiyonları umut verici. Bakmayın siz beraberlikle sonuçlandığına maçın. İleri uç oyuncuları sakatlık belasıyla tanışmazsa bu yıl hem deplasmanlarda hem de içeride gol veya goller bulan bir Galatasaray olacak karşımızda. Ben Rijkaard'tan çok ümitliyim. Avrupa Ligi'ni de lider tamamlayacaktır Galatasaray. Haftasonu oynanacak Ankaagücü maçı ise tehlikeli. Nedeni açık:Yorgunluk. Dünkü maçta inanılmaz bir efor sarf etti takım dolayısıyla yoruldu. Bakalım haftasonu bu yorgunluk nasıl etkileyecek takımı.


Bir yorum da yayıncı kuruluşla ilgili olacak dünkü maçtan. Maçı izlerken Ali Sami Yen'den değil de İngiltere deplasmanından veriliyor hissine kapıldım. O nasıl bir spiker bağlantısıdır. Genelde deplasmanda o şekilde mono bir ses olur,sesi telefondan dinliyor gibi olurdunuz. Büyük başarı TNT adına. Ali Sami Yen'deki maçı deplasman havasında izlettirdi ya bize,helal olsun!