31 Ağustos 2009 Pazartesi

ANKARASPOR AŞ 0-2 GALATASARAY AŞ



Bu geceki maçın ilk yarısında Senecky'nin, Elano'nun ve Mustafa Sarp'ın vurduğu topları adeta parmaklarının ucuyla çıkarması akıllarda kaldı. Zaten onun dışında pek bir keyif alamadık ilk yarıdan. Geri dörtlüden başlayalım. Gökhan Zan'ın kılı döndüğünden! bugün savunmada Emre Aşık oynuyordu. Zaman zaman ofsayt için çıkamasa da idare etti. Sabri bildiğiniz gibi. Maçı izleyenlerin birçok kez sövgülerini kabul etti. Aldığı her topu geri oynadı. Hakan Balta, Galatasaray'a geldi geleli en kötü maçını oynadı diyebilirim. Oldukça güçsüzdü. Önde Mehmet Topal ve Mustafa Sarp hiçbir Ankaraspor akınında topa ayağını uzatamadı.
Arda ve Elano sol tarafı paylaştılar. On dakikada bir yer değiştirdiler. Sağ açıkta Keita trene bağladı yine. Keita transferi gerçekleştiğinde Galatasaray için pek de hayırlı olmadığına inanıyordum bu adamcağızın. Haklı olduğuma inanıyorum. Çok hızlı hareket ediyor ancak oldukça bencil,trene bağlıyor kanatta başını kaldırmıyor. Henry olsa gam yemeyeceğim. İleriki haftalarda daha net göreceğiz.

Baros bu sezon eski havasından uzak. Güçsüz duruyor.Arzu ediyor ancak beyni ayaklarına hükmedemiyor. Birçok topu ezdi ayağında ve ikinci yarında yerini Nondaya bıraktı. Nonda, Kewel ve Aydın ikinci yarıda Galatasaray'ın ileri ucu oldular. Kewel dünya yıldızı olduğunu tekrar gösterdi. Müthiş bir zamanlama ve kornerden gelen topa şık bir kafa dokunuşu. Sonrasında Aydın'ın harika asisti ve Nonda'nın topu ceza sahasında sürerek kalenin köşesine bırakışı. Galatasaray bu maçta SOS verdi. Ankaraspor bu mücadeleyi
devam ettirirse birçok takımı bu sahada yenebilir. Son sözüm de Ankaragücü'nün yeni başkanı Jr. Gökçek'e. Ne artistmiş bu adam yahu, bir tartışmaya maydonoz oldu,dayılandı falan. Koca kulüp kimlere kalmış...

İHTİYAR KURT DEL PİERO (çok özel)





Juve'nin her şeyi Del Piero. Bir forumda eşiyle bu fotopraflarını gördüm. Paylaşmak istedi. 10 numaraya 10 numara yenge:D

ALIAKSANDR HLEB (çok özel)





Hleb Arsenal'den sonra Barça'da tutunamamıştı. Bu yıl eski takımı Stutgard'a döndü. Doğum günü partisinde oldukça mutlu görünüyor

CANER ERKİN ASLAN OLDU!


Onu taaa Tarzan'kenden beri takip ediyoruz. Manisaspor'un 2.ligde olduğu dönemlerden. Kendisi bizim futbolcuların Rusya furyasına katılmıştı. Ruslar gerçekten büyük paralar veriyordu bir dönem futbolcularına. Şu aralar onlar da piyasaya göre davranıyorlarmış. Neyse Galatasaray'ın sol kanat eksiği vardı ve bu transfer olumlu olarak değerlendirildi ancak Caner size göre de daha çok ofansif yönü kuvvetli olan bir kanat oyuncusu değil mi? Galatasaray'ın Arda'sı Kewel'ı var zaten kanatlarında,geriye atılacak toplarda dönmeyecek bir Caner'i ne yapsın Cim Bom. Öte yandan Zico ile arasının bozuk olması da başka bir mevzu. Zico görünüm itibariyle öyle kola kolay bir futbolcu ile sorun yaşayacak bir tipe benzemiyordu. Caner'i istemeyişinin ardında ne gizliydi acaba. Bunlar önemli sorular. Bana kalırsa Galatasaray'ın sol kanattan ziyade yıllardır sağ bek problemi var. Oraya bir çözüm aranmalıydı.

30 Ağustos 2009 Pazar

MİNYATÜR KALE-3


Bu haftanın değerlendirilmesi yine bir maç eksik olacak. Ankaraspor-Galatasaray maçı canlı yayın meselesi yüzünden pazartesi oynanacak biliyorsunuz.

Beşiktaş'la başlayalım. Mustafa Denizli büyük bir teknik direktör ancak çalıştırdığı hiçbir takımda devamlılığı olmamış. Bu da onu Terim'den bir gömlek alta düşürüyor. Galatasaray'ın başına geçtiği yıllarda Avrupa'da fırtına gibi esen bir takım yaratıyor ancak sonraki seneler hüsran. Milli takımda da öyle, Fenerbahçe'nin başındayken de. anladığım kadarıyla Mustafa Denizli o Egelilere has bir süre sonra bıkma eğilimi içine giriyor. Sıkılıyor mu yoruluyor mu bilinmez ancak başlardaki iştahı sonrasında göremiyorsunuz Mustafa Denizli'de. Beşiktaş Antep maçında mücadeleci bir oyun sergilemiş ancak golcü problemi yaşadıkları bir gerçek. Gol kısırı maçlarını daha çok izleyeceğiz Beşiktaş'ın.

Es-es'e değinmek istiyorum. Geçen yıllarda Sivasspor'un yaptığına benzer bir çıkışı bu yıl iki takımdan bekliyorum biri Eskişehirspor diğeriyse İstabul BŞB. Es-es gerçekten iyi bir taraftar kitlesine sahip. Süper Lig'e yakışan bir takımları var. Takımın ileri ucunda büyük futbolcular var. Karan,Youla,Mehmet Yılmaz bunlar bir dönem 4 büyüklerde oynamış futbolcular. Özellikle kendi sahasında geçit vermeyen bir takım olacaktır Eskişehirspor.

Sivas'ta beklenen yıkım sanıyoruz ki bir yıl gecikmeyle geldi. Bütçesi ve vizyonu ile iyi bile dayandılar büyük de işler yaptılar. Helal olsun onlara ancak şu bir gerçek ki transfer dönemini iyi değerlendirmeli bir takım. Bülent Uygun sattıkları futbolculardan daha iyilerini getiremedi kulübe. Bouazza'yı getirdiler ertesi gün kaçtı. Avrupa'dakihüsran,fikstürün dezavantajlı oluşu. Bu yıl her şey Sivas'ın aleyhine sanki.

Trabzonspor bildiğiniz gibi. Maçı izleyemedim ancak 61.dakika sendromunu aşmışlardır diye düşünüyorum.Yani bu başarısızlıkla hangi dakikayı kutlayacaksınız. Avrupa'daki hezimet ligin yansımasıydı. O moral bozukluğuyla devam ediyorlar. Trabzon'un kent olarak toparlanması uzun zaman alacaktır.Bursaspor iyi bir takım,önemli futbolculara sahipler. Ertuğrul Sağlam Beşiktaş deneyimini Timsahlara olumlu aktarmış. Trabzon'dan bir puanı çıkardılar.

Fenerbahçe, 4'te 4 yaptı. En iyi sezon başlangıçlarından biri. Kaybetmediler ancak son iki maçtır SOS veriyorlar. Sion,biraz daha akıllı davransaydı Avrupa'ya bay bay diyecekti Fenerbahçe. Korkulan olmadı bu kez Tarzanların elinden zor aldı Semih takımı. Bu çocuk cidden bir kurtarıcı. 73.dakikada Mehmet Topuz'la sahaya çıktılar. Dedim ki Fenerbahçe şimdi kazanır. Gerçekten sahaya girdiğinde ortalığı karıştıran pozisyonlar üreten bir adam Semih. Jokerlik görevini layıkıyla yerine getirdi.

TİRESPOR

Tire 4 Eylül Stadyum'u (Sivasspor'unki de 4 Eylül) Tirespor amatör küme maçlarını bu stadyumda oynuyor.





Futbolla ilgilenip de baba ocağının takımı hakkında yazmamak olmaz. Tirespor'dan bahsediyorum. Küçükken babamdan hep maç hatıralarını dinlerdim. Sıkı bir taraftar değilmiş ancak birçok maçına gitmiş gençken.Şimdilerde amatör ligde olan bu ilçe takımının güzel bir stadyumu var. 4 Eylül stadyumunda oynuyorlar maçlarını. Renkleri sarı ve kırmızı. 80'lerde oldukça başarılı bir kulüpmüş. takım ikinci ligdeyken birkaç kez birinci lige çıkabilme şansı yakalamışlar. Bir keresinde öyle yaklaşmışlar ki ezeli rakipleri Aydınspor'un son maçta kaybetmesi onları 1.ligden mahrum bırakmış. O yüzden kanlı bıçaklılar hala. Yine de bu bile bir ilçe takımı için büyük başarı bana kalırsa. Keza ilçeden kastımız Büyükşehir ilçesi değil. Tire İzmir'in 85 km uzağında. Benim hatırladığım kadarıyla buna benzer bir çıkışı Akçabat Sebatspor yapmıştı.

Neyse dönelim Tirespor'a. Sükse yarattığı yıllarda büyüklerle oynadığı maçlarla da zaman zaman gündeme gelmişler. Örneğin iyi oynasa da elendiği Türkiye Kupası mücadelesi. Beşiktaş'a çok direnememişler ancak ecel terleri döktürmüşler. Üç büyüklerden ikisini Tire'de ağırlama fırsatı bulmuşlar. Fenerbahçe ile de bir hazırlık maçı yapmışlar babamın söylediğine göre... Dediğimiz gibi birçok eski takım gibi şimdi amatörde cebelleşiyorlar. Bu yıl da 3. lige çıkma çabasındalar.


FENERBAHÇE VE GALATASARAY'IN SINAV DENEMELERİNDE KULLANILMASI


Futbolumuzdaki fanatizm o denli büyük ki, takımlarımızın başarısızlıkları ile ilgili espriler, ülkemizde çeşitli seviyelerde uygulanan sınavların denemelerinde dahi kullanılabiliyor. İlki Galatasaray hakkında. Psikolojide, Davranış bilimleri ile ilgili bir olan "Öğrenilmiş Çaresizlik" olgusu Galatasaray'ın yıllardır Kadıköy'de ezeli rakibini yenememesine itafen soruya katılmış.
Diğeri bir matematik sorusu ve Fenerbahçe'nin Türkiye kupasını 1983'ten bu yana alamayışı ile dalga geçiyor.


BİZ KİMİZ ?


Fatih Hoca, motive olayını biraz abartmış galiba. Galatasaray'ın başındaykenki maçlarda soyunma odasındaki hallerini "Eski Açık Sarı Desene" ve "Uefa Kupası Destanı" kısa filmlerinde görmüştük. Fatih Hoca'nın Uefa maçı öncesinde soyunma odasındaki konuşmasından ne kadar etkileyici bir lider olduğunu anlamıştık aslında. Turkcell'in son reklamında da sesi ve karizmatik görüntüsüyle ekranlara geliyor Terim. Belli ki Estonya ve Bosna maçlarını duyurmayı amaçlayan bir reklam olmuş. Fatih Hoca öyle şairane konuşuyor ki "Terim Açılımı" diyerek Estonya kapılarına dayanası geliyor insanın. Veriyor gazı anlayacağınız. Buna benzer bir reklamı Avrupa Şampiyonası öncesinde hatırlıyorum. Hadi çocuklar falan filan diyordu, karizmatik bir adam sesi. Bu sefer mikrofonu Terim almış, öyle olmaz böyle olur dercesine. Bakarsınız yakında İmparator filmlerde seslendirmen de olur...


Nette İvedikle düet yaptırmışlar Terim'i hoş olmuş:D


yensen de yenilmesen de




henüz çiçeği burnunda bir programdan esinlendiğim başlık, geçen hafta yaşanan diyarbakırspor-fenerbahçe maçı ardından anlamına anlam kattı.iddaacı gözüyle 1-0 çifte şans anlamına gelebildiği gibi fanatizme de kucak açar bir hali var.başlığın bu kısa anatomisinden sonra ne yazık ki diyarbakırsporun adı ile bütünleşen bu olaylar şehrin sosyal ve kültürel gelişimini de kirletir niteliklere ulaştı.
geçmişte, "yensen de yenilmesen de" sözünü türlü pis işlerle örnekleyen bu taraftar grubuna rağmen her sezon temiz bir sayfaya yazıyorum diyarbakır adını ve renk kattığını düşünüyorum.hatta tazameta'nın ayrı bir renk olduğu düşüncesindeyim.arkadaşlar arasında her ne kadar geyiği dönse de trabzonspor maçındaki performansı hafızalarımıza kazınmış durumda.her maç öncesi adı vurugulu bir şekilde söylenerek, futbol sohbetlerimize bir ucundan giriveriyor.her yeni başlangıçta, diyarbakırspor telaffuzu futbolun güzel tarafları üzerine fikirsel açılımlar yaratsa da izlenilmiş film misali tekrar tekrar dönen bu kareler direncimizi de tekrar tekrar kırmakta.
bu asabiyetin kaynağının da bölgede yaşanan politik ve sosyal açılımdan başka bir şey olmadığı da aşina.o asabi güruh için futbol; geçmişin, politik görüşün ve dile getirilemeyenlerin bir bir kusulduğu politik oyundan öte değil.
bir yanlış faul veya bir yanlış korner kararı, yeni yükselmiş bir takımın taraftarı için sokaklara dökülecek kadar haklı bir sebep ise futbol hakikatten sadece futbol değildir.
bu açıdan bakıldığında, ironik ama, haklı oldukları gayet açık.
"yensen de yenilmesen de" her nerede yaşatılıyor ise işte tam orada "futbol, sadece futbol değildir".

yazan: CALUD

29 Ağustos 2009 Cumartesi

TUNCAY SAHAYA İNDİ


Dünkü maçla Tuncay EPL'ye yeniden merhaba dedi. M'Boro'dan sonra geldiği Stoke C'yi yerin dibine sokan çok yazar oldu ancak Stoke bu yıl EPL'ye iyi başladı.4 maçta 7 puan topladılar ki bu Stoke gibi düşmeme mücadelesi vereceği düşünülen bir takım için başarı sayılmalı. Evlerinde oynadıkları iki maçı da kazanmışlar. Liverpool'a deplasmanda yenilmek de ayıp değil şimdi. Birmingam deplasmanından 1 puanla ayrılmak da.

Tuncay dün sadece merhaba dedi seyirciye, Huth da öyle son dakikalarda oyuna girdiler ve daha ısınamadan maç sona erdi. Hadi hayırlısı Tuncay, Türkiye'deki bazı davranışların "Hindi meselesi" çocukçaydı ancak yine de başarılı olmanı diliyorum...

GALATASARAY FAN PAGE









Ne kadar inkar etsek de Facebook artık hayatımızın her yerinde. Neredeyse özel hayatlarımızı bu siteye dayalı yaşıyoruz. Birçok insan arkadaşlarının bütün bir yıl ne yaptığını, nerelere gittiğini, hatta kimlerle arkadaş olduğunu ya da küstüğünü bile bu siteden takip edebiliyor biliyorsunuz.

İlk günden bu yana çok şey de değişti Facebook'ta. Masum grupların sonraları yerini büyük fan pageler almaya başladı. Milyonlarca üyesi olan fan pageler peydah oldu. Kimileri cidden güzel işler çıkardı,kimileriyse silindi gitti.

Futbol adına yapılmış fan pagelerin de yeri yadsınamaz tabii ki facebookta+ Şöyle bir göz attım fan pagelere. Hem ülkemizdeki büyüklerin hem de dünyadaki büyüklerin sayfalarına. Bunlar offical yani resmi sayfalar değil gerçi ancak amatör ruhla hazırlanan bu sayfalar taraftarların etkinliklerini de gözler önüne seriyor. Şunu söylemeliyim ki göz attığım fan pageler arasında en çok üyeye sahip olanı Galatasaray fan pageydi. İçerik olarak da güzel hazırlanmış bir grup olmuş. Arka arkaya güzel yarışmalarla, logolarını ve video gösterimlerini seçmişler. Kulüple ilgili tüm bilgileri buradan bulabiliyorsunuz. Diğer takımlarımızdan Fenerbahçe'nin fan pagesinin de 1 milyondan fazla üyesi var. Dünya devlerine bakacak olursanız Real Madrid'in dahi 600 binlerde dolaşan bir üye sayısı var.

Bu tip sayfalar futbola bir şey kazandırır mı bilinmez ancak şunu söylemeliyiz ki özellikle ülkemizde üye sayısı üzerinden tartışmalar Facebook'ta devam edeceğe benziyor.


NEREDE O ESKİ SERİE A !


Çok değil birkaç yıl evveline kadar Seria A'daki yıldızları hiçbir ligde göremiyordunuz. Ayrıca yıldızlar tek bir takıma değil birçok İtalyan kulübüne dağılmış durumdaydı. İnter,Milan ve Juventus'u geçiyorum onlar her dem yıldızlar topluluğudur, hatırlayın Lazio'nun, Roma'nın, Fiorentina'nın kadrolarını. Bu yıl İnter'i saymazsak şöyle iştahla vay beee şu adamın maçı olsa da izleyelim diyebileceğimiz takım neredeyse yok. Ben bir tek Eto'o ile Diego'yu hatırlıyorum bu seneden. Önceden böyle miydi. Lazio'yu hatırlıyorum da Crespo,Nesta,Peruzzi,Stankoviç ve daha niceleri, Fiorentina'da Batistuta, Rui Costa, Nuno Gomez... Dede olmuş Roberto Baggio bile heyecanlandırırdı adamı. Dediğim gibi eskisinde çok daha kalitesiz bir lig var artık karşımızda ki Seria A maçlarını ülkemizde bu yıl yayınlayan bir kuruluş dahi yok. Bu şunu gösteriyor, bu maçlar artık ilgiyle karşılanmıyor.

Bakalım İtalya Ligi önümüzdeki yıllarda o 2000'lerin başındaki parlak günlerine dönebilecek mi?

28 Ağustos 2009 Cuma

SÜPER KUPA VE KOVDUĞUMUZ LUCESCU


Ve Süper Kupa beklendiği gibi Barselona'nın oldu. Beklendiği gibi diyorum,maç öncesinde hiç şüphe yok ki hem bahisçiler hem de bir çok sporsever Barselona'nın bu maçı rahat kazanacağını düşünüyordu. Düşündükleri gibi kazandı Barselona ; ama hiç de kolay olmadı.

Şu, ülkeden şutladığımız demedik laf bırakmadığımız Rumen hepimizin ağzının payını yıllardır başında bulunduğu Shaktar'a oynattığı futbolla veriyor. Bugün biraz şanslı olabilselerdi belki de Süper Kupa'nın da sahibi olabileceklerdi. Lucescu'yu takımı şampiyon yaptıktan sonra Galatasaray'dan kovuşlarını hatırlıyorum da insanlar için hala birçok şey "karizma", "imaj","popülerlik". Öyle ki yok karizması sağlam değil yok defansif futbol oynatıyor yok bu adam çingenmiş diye diye gönderdi iki kulübümüz de Luce'yi...

Luce, üst düzey teknik adamlardan biri olduğunu yeniden gösterdi bugün. Takımı, Barselona'ya karşı son dakikaya kadar direndi; ancak harika çocuk Messi yine yaptı yapacağını ve çömez Pedro'ya attırdı golü. Messi'nin topu her ayağına alışında bu çocuğun küçükken bacaklarında önemli bir rahatsızlık olup da nasıl bu kadar kıvrak hale gelebildiğine tekrar tekrar şaşıyorum...

UEFA AVRUPA LİGİ VE BİZ


Galatasaray ve Fenerbahçe'nin rakipleri belli oldu. İki takım da dişine göre rakiplerle eşleşti diyebilirim. Fenerbahçe'nin en ciddi rakibi Rumenlerin en büyük temsilcisi olan Steau B. Bu takımın geçtiğimiz yıl Galatasaray'ı eleyen kadro kadar güçlü olmadığı söyleniyor. Fenerbahçe Bükreş'te kaybetmezse ligi lider tamamlayabilir. Diğer rakip Heerenveen. Hollanda takımları eskisi gibi değiller. Tahminim Fenerbahçe evinde bu rakibi yener deplasmandan da en azından bir puanla döner. Fenerbahçe'nin son rakibi Sherif. Dördüncü torbadan gelebilecek en kek takımdı bu.

Gelelim Galatasaray'ın grubuna. Ezeli rakibimiz Yunanistan'la eşleşmek her zaman keyifli oluyor. Panathinaikos'la oynanacak maçlar çok zorlu olacak. Galatasaray Yunanlılarla çekişir diyorum. Dinamo Bükreş, kendi evinde zorlasa da Galatasaray'ı gruptan çıkmada zorlayamayacaktır. Ve son rakip Strum Graz. Avusturya temsilcisiyle önceden de karşılaşmıştık Şampiyonlar Ligi'nde. Ama o yıllardan oldukça geride oldukları ortada.

Sözün özü kolay gruplara düştük cümleten...

27 Ağustos 2009 Perşembe

ÖZGÜRCAN ÖZCAN


Bu çocuk acaba her gelen teknik direktöre gıcıklık mı yapıyor? Ya da itici bir yanı mı var bilmiyorum ama şu bir gerçek ki kiralandığı bütün takımlarda başarılı olmuş, geçtiğimiz yıl Türk oyuncuları içinde Bank Asya 1.Lig'de en fazla gol atmış Özgürcan bir türlü Galatasaray'da barınamıyor. Şimdi de Rizespor'da, bakın takip edin bu yıl da bir düzine gol atacak bu çocuk. Sonrasında umarım ağlamaz Galatasaraylılar tüh be elimizden kaçırdık diye...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

BUNLAR UNUTULMAZ-2


Beşiktaş taraftarının sevgilisi Gordone'yi istemişler bir ara anlaşılan. Ben bu nah çeken elemanı hatırlıyorum. Yedek kaleciydi. Anca hareket çekmiş zaten




O yıllarda da durum farklı değilmiş:)






Bu manşeti okuduğumda küçücüktüm. Sanırım orta okuldaydım. Çok gülmüştüm. Gerçekten bana göre en iyi başlıklarımızdan biriydi. Turkey yani Hindi benzetmesine o yıllardan sonra pek rastlamadık Avrupa'da:D

UNUTAMADIĞIMIZ GOLLER-1

HASAN ŞAŞ'TI KALDI BU İŞE


Maraton com.tr'ye açıklamalarda bulunmuş Hasan. Bütün yazıyı okudum. Gidiş şekline haliyle üzülmüş. Bana kalırsa miyadını dolduran futbolcuların kulüplerinden gönderilmeleri doğal. Futbolcular bunu anlayışla karşılamalı. Çünkü düşünün ki Hasan vb. gibi futbolcular senelik milyon eurolar alıyorlar. Bu futbolcuların takıma yararı olmayacağı düşünülüyorsa uygun bir şekilde bu durum belirtilmeli futbolcuya. Tabii vefa diye bir olgu da var,bunu inkar edemeyiz ve bunun örneğini Avrupa'da çokça görüyoruz Ancak bizdeki vefa anlayışının oyuncunun kulüpte tutulması yönüyle kullanılması ülkemiz için zor. Ekonomik anlamda en iyi kulüplerimiz bile sallantılı. Doğal olarak oyuna katkısı olmayan her oyuncu onlar için bir kambur oluyor.


Öte yandan taraftar boyutunda vefa anlayışı var. Bir Galatasaray taraftarı olarak Hamburg maçında Şaş'a edilen küfürlere kulaklarımı tıkamıştım. Öfke anlarında ne kadar da nankör oluyoruz. Lucescu döneminde yıldızların altında şarkısını bizlere söyleten bu adam değil miydi? Fener'in Denizli faciasını yaşadığı sene Ali Sami Yen'de beraberce göz yaşı dökmemiş miydik Şaş'la. Yöneticiler maddi olarak düşünüyorlar anladık da taraftarın Şaş'a bir özür borcu yok mudur?

DÜNYANIN EN KISA SÜREN TRANSFERİ


Geçtiğimiz günlerde hatırlarsınız, iki yıldır ligde fırtına gibi esen Sivasspor'un bir transferi sükse yaratmıştı. Bouazza, Fulham'dan Sivas'a getirilmişti. Ankaragücü'nün Vassel transferine benzer bir durum yaşandı ve futbolcu ortamı beğenmeyerek ülkesine döndü. Gerçi Vassel ile Bouazza'yı karşılaştırmak mümkün değil ancak durumları benzer oldu. Tabii Vassel sonrasında tekrar ikna edilmişti. Bouazza böylece en kısa ömürlü transfer rekoruna da sahip oldu. Geldi bir maça çıktı,kaçtı. Cezayir'de yetiştiğini düşündüğüm bu futbolcu Sivas'ın neyini beğenmedi de kaçtı onu anlamak mümkün değil.

25 Ağustos 2009 Salı

ATLETİCO DEVLER LİGİNDE!


Sabahında yazmıştım, Atletico'nun bu yılki muhtemel performansı hakkında bir şeyler. İlk düşüncemizi boşa çıkarmadı başkent ekibi ve devler ligine adımını attı. Gollerden biri rakip oyuncunun kendi kalesine attığı, diğeriyse Maradona'nın müstakbel damadı Kun Aquero'dan. Bu çocuğun ön adı Kun bir çizgi film kahrmanının adıymış. Zaten Tsubasa çizgi filminden fırlamış gibi bir havası var keratanın.Forlan'la bu yıl çok gole imza atarlar. Panatinaikos,Greklerin zengin çocuğu ysa elendi gitti. Karşı komşuya kendi liginde başarılar diliyoruz

NECATİ ATEŞ PAHASI


Yıllık 900 bin euro alıyormuş sevgili Necati Ateş. Galatasaray bir sürü transfer yaptı. Haliyle çokça para saçtı. Şimdi eldeki avuçtaki ne varsa değerlendirmeye çalışıyor. CM oynarken ben de böyle yapardım. Rezervedeki tüm futbolcuları satardım. Üç beş bir şeyler kazandırırlardı. Çoğuna talip çıkmazdı. Bu yıl aynısı oluyor Galatasaray'da. Özellikle en maliyetli olan Necati'nin yüzüne bakan yok. Bari Rijkaard bu adama bir şans verse diyorum. 900 bin euro az para değil. 2.yarılar oyuna girer bakarsınız eski Necati gibi goller de atar.

ATLETİCO BU SENE NE YAPAR?


Bu yıl Atletico geçen yılki kadrosunu büyük ölçüde koruyarak karşımıza çıkacak. Kaleci sıkıntısı yaşayabilirler ancak Leo Franco'nun yerini Asenjo ile dolduracaklardır. Savunmada Juanito işe yarayacak gibi duruyor. Perea'nın olmadığı maçlarda iyi bir alternatif olacak. Madridliler Panathinaikos'u bu gece eleyebilirlerse Şampiyonlar Ligi'ne de girebilecekler. Geçen yıl yapılan transferler beni oldukça heyecanlandırmıştı ancak çılgın Barça'ya yetişmek mümkün değildi. Bu yıl o kadrodan Leo Franco, Luis Garcia gitti. Kiralık olarak kulüpten ayrılmış olan Reyes döndü. Bakalım Reyes, bu yıl piyasaya çıktığı yıllardaki gibi bizi büyüleyebilecek mi

ORUÇ SORUNSALI

Hafta sonu Milano derbisini yaşayacağız. Derbi öncesinde ramazan ayının klasikleşmiş futbolcu oruç tutmalı mı sorunsalıyla yalnızca bizim cebelleşmediğimizi görmüş olduk. İnter teknik direktörü J.Mourinho demiş ki: Muntari'nin kondisyonu hakkında şüphelerim var. Muntari anladığımız kadarıyla tüm eleştirilerin karşısında inadım inat ..tüm iki kanat diyerek orucunu tutuyor. Bizde de zamanında Hakan Şükür ve arkadaşlarının aynı şeyi yaptığını biliyoruz. Performansları haliyle düşüyordu futbolcuların ancak gerçekten iki ucu ..lu bir değnek bu. Bir tarafta milyon dolarlar ve şöhret diğer tarafta insan olmanın getirdiği bireysel duygular. Muntari, duygularını tercih edenlerden sanıyoruz...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

BUNLAR UNUTULMAZ.-1..

GALATASARAY'IN MAN.UTD'Yİ ELEYEREK ŞAMPİYONLAR LİGİNE GİRDİĞİ GÜNÜN ERTESİ


LİG SONUNCUSU AYDINSPOR İLE FENERBAHÇE'NİN BERABER KALDIĞI MAÇ SONRASI



GALATASARAY'IN UEFA KUPASINDA VİLLAREAL'E ELENMESİNDEN SONRA




BEŞİKTAŞ'IN ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDE LİVERPOOL'DAN 8 YEDİĞİ MAÇIN ERTESİ

MİNYATÜR KALE -2


Evet, ne mutlu bana ki bir hafta sonunu daha buradan sizlere değerlendiriyorum. Haftanın değerlendirmesine başlamadan önce minyatürkalemaç ile ilgili bir şeyler karalamalıyım:
Oldukça yeni bir blog minyatürkalemaç, ama keyifli bir işmiş bloglamak. Bloglamak da neyse artık, ama güzel Türkçemiz bu sözcüğü de bağrına basacaktır. Şunu belirtmeliyim ki bu blogu oluştururken amacım meşhur bloglarda boy göstermek değildi;ancak futblogda yazan arkadaşların sitelerini görünce iştahım kabardı. Umuyorum ki blogum zamanı geldiğinde o sitelerin arasında kendisine yer bulacaktır. Bu gerçekleşmese de istiyorum ki olabildiğince sık güncellenen ve ülkemizden ve dünyadan futbolu
Evet, bırakalım blogu da Süper Lig'in 3.haftasına şöyle bir değinelim. Galatasaray cumartesinin yıldızıydı biliyorsunuz. Deplasmanlarda da aynı performansını devam ettirirlerse sarı kırmızılı oyuncular birçok hafta sonunun kahramanı olacaklar. Gerçi Galatasaray takımı Avrupa Ligi mücadelelerine başladığından beriki en kötü futbolunu ortaya koydu bana göre ama yine de gol ortalamasını bozmadı. Cim Bom'un sıkı bir deplasmanda ne yapacağını ileriki haftalarda göreceğiz.
Beşiktaş, geçtiğimiz hafta Antalyasporu seyircisiz maçta dize getirmişti. Ancak bu hafta Gençlerbirliği çetin ceviz çıktı. Beşiktaş'ın geçen seneki gibi olmadığı ortada. Hoş geçtiğimiz yıl da ezeli rakiplerinin çok kötü oluşu Beşiktaş'ı ön plana çıkarmıştı ya neyse. Mustafa Denizli gol yollarında etkili olabilecek bir ismi bir an evvel bulmalı. Yoksa bu tip maçları çok kez yaşayacak Kara kartallar.
Gelelim pazar akşamı faciasına. Hafta içi şokunu atlatamadan Manisa'da bir tokat daha yedi Trabzonspor. Ancak perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Trabzonspor geçtiğimiz yıl Ersun Yanal'ın oynattığı oyunun yarısını dahi oynayamıyor. Bunda sakatlıkları sürek Yattara ve Gökhan'ın payı da var ancak üst üste alınan yenilgiler takımın iyiye gitme olasılığı varsa bile bunu engeller durumda. Bross'un Trabzonspor'a katkısı olmayacak bana kalırsa tabii erkenci olmamak da lazım.benim gözümle sunan bir blog oluşsun. Çok da meşhur olmayacak da olsa çizgisinden bir şey kaybetmesin, ve futbola dair düşünce ve araştırmalarımın bir kataloğu olsun.


Gelelim olaylı Fenerbahçe maçına. Fenerbahçe'nin Diyarbakır deplasmanında puan kaybedeceğini düşünüyordum ancak düşündüğüm gibi olmadı. İlk yarıda Gökhan Gönül'ün attığı muhteşem golü görünce fantezifutbol oyununda bu futbolcuyu neden sildim ki sorusunu aklıma getirdi.-gerçekten eğlenceli bir oyun bu arada- Kazım'a bu yıl bir şey oldu. Adam, Dede'nin gazabına uğruyormuş besbelli. Premier Lig oyuncusu gibi oynamaya başladı bu yıl. Birçok takımın bu adamdan çekeceği var diyorum. Semih bildiğiniz gibi yine çok çalıştı son maçta bir de penaltı kazandırdı takımına. Aklı olan Semih'i takıma monte ederdi zaten.




Evet bu hafta yalnızca 4 büyükleri değerlendirdim. Bursa için bir parantez açıp yazımı sonlandıracağım. 1-0lık Ankaragücü maçından sonra Ertuğrul Sağlam maçtan keyif almadığını dile getirdi. Gerçekten istediği futbolu oynatmaya başladığında bana kalırsa sürpriz bir zirve adayımız olacak Anadolu'dan.Ne dersiniz,bir Sivas çıkışı daha keyifli olmaz mı?

23 Ağustos 2009 Pazar

GALATASARAY 4-1 KAYSERİSPOR



Galatasaray bu gece bu yılki klasikleşmiş skorlarından birini daha aldı. 4-1 Galatasaray, bu sezon çok gol atacağa benziyor demiştik. Hücum hattı ligimizin seviyesinin bir hayli üzerinde. Ancak eksikleri yok değil. Özeliikle iyi kapanan savunmalar karşısında Keita'dan fazla yararlanabileceklerini düşünmüyorum. Arda yılın futbolcusu olabilir. Gerçekten hiç bu kadar yararlı olduğu bir sezon hatırlamıyorum. Her maçta en az bir tane asisti var. Baros, çok arzulu oynuyor sürekli gol kokluyor böyle olunca da goller geliyor tabii. Aydın bu gecenin vasatlarındandı. Böyle gençlerin çok başarılı olmasını istiyorum;umarım öyle de olacak ancak Aydın Arda gibi oyun içerisinde sorumluluğu fazlaca üstlenmiyor. Topa daha yakın olmalı. Sabri bildiğiniz gibi. Bu çocuk Galatasaray formasını ilk kez giydiğinde büyük yıldız olur diyorduk. O günden beri sürekli geriye gidiyor;ancak formayı da kaptırmıyor. Çelişkiler adamı Sabri. Son sözüm Mustafa Sarp için olacak: Bu adam cidden ikinci Mehmet Topal. Orta sahayı müthiş rahatlatıyor,alıyor veriyor yardıma koşuyor. Ayhan'dan sonra gözünü kapat formayı ver. İyi seçim Sarp,diğer maçlarını merakla bekliyoruz.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

BUCASPOR ÜSTÜNE


Ben Bucaspor taraftarı değilim. Evim neredeyse Buca ilçe sınırları içinde ancak renklerinden dolayı küçüklüğümden beri bu takımla ilgilenmedim. Tabii bu, İzmir temsilcisinin başarısızlığını istemek anlamına gelmiyor. Öyle ki geçtiğimiz sene Bank Asya Birinci Lig'e yükseldiklerinde çok sevinmiştim. İzmir olarak Süper Lig'e yükselmesi muhtemel takımlarımızın şansı 18'de 3'e yükseldi. Bakarsınız 3'ü birden seneye Süper Lig'e çıkarlar-Biri çıksa da olur-

Bucaspor'un kadrosuna şöyle bir baktım. Süper Lig deneyimi olan futbolcularla kadrolarını güçlendirmişler. Zaten altyapısının Türkiye standartlarının üzerinde olan bir kulüp olduğunu biliyordum. Birçok yeteneği altyapısından Türk futboluna kazandırdılar. Ancak Süper Lig için deneyimli oyunculara da ihtiyaç olduğu aşikar. Birkaç yıldır takımda ağabeylik yapan Yılmaz hala kadroda. Erman Güraçar eski Beşiktaşlı, Trabzonsporlu kadroda. İlhan Özbay alınmış Gaziantep'ten. Ve tabii diğer oyuncular. ilk maçta Kocaelispor'u, -geçtiğimiz yıl Galatasaray'ı perişan eden şu takım-4-0 la geçtiler. Gayet iyi bir sonuç. Umarım bu yılın sonunda da İzmirlilere Süper Lig keyfini yaşatabilirler.

BURSASPOR-ANKARAGÜCÜ "şehit kardeşliği"


Bilindiği gibi Ankaragücü ve Bursaspor takımlarının taraftarları birbirlerini kardeş kulüp olarak görüyorlar. Her iki takım taraftarı da diğer kulüplerle yapılan maçlarda kronometre kardeş takımın plaka numarası olunca birbirleri lehine tezahüratta bulunuyor. Bu dostluk kendi aralarındaki maçlarda da bozulmuyor. Peki bu doztluğun sebebi nereye dayanıyor işte hikayesi:

"Abdülkerim Bayraktar... Bir Bursaspor taraftarı... 1981 yılında Ankaragücü taraftarlarının Bursaspor’u desteklediği Ankara’daki Bursaspor-Trabzonspor arasında oynanan TSYD Kupası maçında o da vardır ve henüz 13 yaşındadır. Sarı-Lacivertli taraftarların bu jesti, her Bursasporlu gibi onu da oldukça mutlu eder. Bir yıl sonra Bursa’da oynanan Ankaragücü-Beşiktaş maçında bu jeste karşılık verirler. Onlar da Ankaragücü’nü desteklemek için tribünlerde yerlerini alırlar.

Aradan bir kaç yıl geçer. Abdülkerim Bayraktar büyür ve üniversite eğitimi için ikiz kardeşi Fehmi ile birlikte Ankara’ya gider. İki kardeş, burada okudukları 4 yıl boyunca sırtlarında Bursaspor formasıyla her hafta sonu 40 yıllık Ankaragücü taraftarı gibi tribünlerde yerlerini alırlar ve Başkent ekibini desteklerler.

Okul sona erer ve Abdülkerim Bayraktar vatani görevi için asteğmen rütbesiyle kışlanın yolunu tutar. Yer, Mardin Savur’dur ve ülkenin diken üstünde olduğu o netameli yıllardan biri daha yaşanmaktadır. Bayraktar, bir yandan eve dönüş için gün sayarken, diğer yandan da tıpkı soyadı gibi, emrindeki askerlere bayraktarlık yapmakta; dağ-taş, dere-tepe demeden terörist avına çıkmakta, ülkesini savunmaktadır.

Takvim yapraklarının 11 Ağustos 1993’ü gösterdiği puslu bir gecede hain bir saldırı Abdülkerim Bayraktar’ın görev yaptığı birliği hedef alır. Çıkan çatışmada alçak bir kurşun genç asteğmeni bulur ve narin bedenini toprağa düşürür.

Acı haber Bursa’ya tez ulaşır. Her şehit evi gibi Bayraktar’ın evine de ateş düşer, yürekler bir kez daha dağlanır. Haber, yalnız Bayraktar’ın evini değil, Bursaspor ve Ankaragücü tribünlerini de alt üst eder. Arkadaşlarının zamansız gidişi onlara tarifi imkansız bir acı verir.

Şehit asteğmenin cenazesi görülmemiş bir dayanışmaya sahne olur. Ankaragücü taraftarları formalarını giyip cenazeye katılmak için Bursa’ya akın eder. O sezonun açılışında Ankaragücü kulübü Abdülkerim için saygı duruşunda bulunur ve Bursaspor’un ilk maçına da gelip, ellerinde “Acınız acımızdır, Abdüller ölmez” pankartı açarlar ve sırtlarında formalarıyla sahaya çıkarlar. O günden sonra iki takım taraftarları arasında ölümsüz bir dostluk ve kardeşlik köprüsü kurulur..."

RUHR DERBİSİNİN RUHU "dortmund-shalke 04"

Ruhr derbisi, yaşamdan bir kesit...

Almanya'nın kuzeydoğusunda yer alan ve Rhein nehrinin kıyısında kurulmuş olan şehirlerin olduğu bölgenin adıdır Ruhr. Genellikle sanayi bölgesi olarak bilinen bu bölgede Duisburg, Essen, Gelsenkirchen, Bochum ve Dortmund gibi şehirler bulunur. Aralarında çok az mesafeler bulunan bu şehirlerin futbol takımları arasında kıyasıya bir rekabet yaşanır. Her biri kendi arasında bir derbi olarak adlandırılsa da içlerinde biri vardır ki hepsinden farklıdır; Almanya'nın en büyük derbisi, Schalke 04–Borussia Dortmund maçından söz ediyoruz.





3 Mayıs 1925'te, 4-2'lik Schalke galibiyetiyle başlayan ezeli rekabette taraflar cumartesi günü oynanacak maçta 129. kez karşı karşıya gelecekler. Bugüne kadar oynanan 128 maçın 50'sini Schalke, 44'ünü ise Borussia Dortmund kazandı. 33 maçta ise eşitlik bozulmadı. Schalke 04'ün attığı 253 gole karşılık, Borussia Dortmund rakip ağları 196 kez havalandırdı. Kağıt üzerinde mavi-beyazlı ekibin üstünlüğü göze çarpsa da, gerek Almanya'da gerekse Avrupa'daki başarılar konusunda Dortmund daha ağır basıyor.
'Muhteşem Maviler'
1904 yılında kurulan ve maden işçileri tarafından desteklenen Schalke 04'ün müzesinde 7 lig şampiyonluğu, 4 de Almanya Kupası bulunuyor. 1997 yılında UEFA Kupası'nı kazanarak, kulüp tarihinin en büyük başarısını elde eden kulüp, Almanya'da sempati duyulan bir ekip. Kanlı-bıçaklı olduğu B. Dortmund'un aksine Nürnberg ile kardeş kulüp olan Schalke maçlarını 62 bin kişilik Veltins-Arena'da oynuyor. Üstü kapanabilen bu dev stat, Avrupa'nın en modernlerinden… Mavi-beyaz renklerinden dolayı kendilerine 'Royal Blues' yani 'Muhteşem Maviler' denen Schalke 04'ün ilk kurulduğu yıllardaki rengi sarı-kırmızıydı.


Dortmund mazisini arıyor
1909 yılında kurulan Borussia Dortmund'un ilk kurulduğundaki renkleri; ezeli rakibi Schalke'nin mavi-beyaz renkleriydi. Bu renkler daha sonra yerini şuanda kulüple özdeşleşen sarı ve siyaha bıraktı. Borussia adını, yakınlardaki Borussia Bira Fabrikası'nda alıyor. Tarihinde 6 lig şampiyonluğu, 2 Almanya Kupası bulunan sarı-siyahlıların müzesinde 1966 yılında kazanılmış 1 Kupa Galipleri Kupası, 1997 yılında elde edilmiş 1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve Kıtalararası Kupa bulunuyor. 1966 yılında kazanılan kupa, bir Alman takımının Avrupa'da elde ettiği ilk kupa olma özelliğini de taşıyor. Maçlarını 82 bin kişilik Signal Iduna Park (eski adıyla Westfalen) Stadı'nda oynayan Dortmund, Almanya'da ve Avrupa'da en yüksek seyirci ortalamasına oynayan takım unvanını elinde bulunduruyor. Bundesliga'nın en çok kombine satan takımı olan sarı-siyahlılar her yıl 50 bin kombine satıyor. Her maç ortalama 80 bin kişiye oynayan Dortmund'un seyircisi, Almanya'nın en ateşli taraftar topluluklarından biri kabul ediliyor. Stadın yapısından dolayı 'Opera Evi' de denen Signal Iduna Park inanılmaz bir akustiğe sahip.


Westfalen'i sattılar!
Son lig şampiyonluğunu 2002 senesinde kazanan Dortmund, o günden sonra büyük bir düşüşün içine girdi. Aynı yıl UEFA Kupası finalinde Feyenoord'a elenen sarı-siyahlı takımda yaşanan finansal kriz Almanya'nın en büyük stadı olan Westfalen'in satılmasına sebep oldu. 2005 yılında iflasın eşiğine gelen Borussia Dortmund, futbolcuların maaşlarından %20 kesinti yaptı. 2006 yılında yerel bir sigorta firmasıyla yapılan ve 2011 yılına kadar sürecek bir sponsorluk anlaşması gereği stadın adı Signal Iduna Park olarak değiştirildi. Halen daha G-14, yani Avrupa'nın üst düzey 18 kulübü içinde yer alan Borussia Dortmund bu sezon eski günlerine dönmek istiyor. Geçtiğimiz yıl ligi 9. sırada bitiren sarı-siyahlılar bir ara düşme potasında yer almıştı.


Tekrar derbi mücadelesine dönecek olursak, geçen yıl Veltins-Arena'da oynanan maçı Schalke 3-1 kazanmış ancak ligin sondan bir önceki haftasında Dortmund'da karşılaşan iki ekipten ev sahibi takım maçı 2-0 kazanmış ve mavi-beyazlıları şampiyonluktan etmişti. Gelsenkirchen'deki son galibiyetini 2005'te elde eden Dortmund, rakibini deplasmanda yenemiyor. 1996 yılında rakip sahada 3-1 kazanan Dortmund'un son 12 yılda deplasmanda sadece 2 galibiyeti bulunuyor.

Derbi notları
İlk karşılaşma: 3 Mayıs 1925 (Schalke 4:2 Dortmund)
İlk Schalke galibiyeti: 3 Mayıs 1925 (Schalke 4:2 Dortmund)
Berabere biten ilk maç: 30 Ocak 1938 (Dortmund 3:3 Schalke)
En çok gol (iki takım): 12 Mart 1939 (Dortmund 3:7 Schalke)
En çok gol (Schalke): 20 Ekim 1940 (Schalke 10:0 Dortmund)
İlk Dortmund galibiyeti: 14 Kasım 1943 (Dortmund 1:0 Schalke)
Golsüz biten ilk mücadele: 22 Nisan 1951 (Schalke 0:0 Dortmund)
En çok gol (Dortmund): 26 Şubat 1966 (Dortmund 7:0 Schalke)
ALINTI:http://www.hitportal.org

21 Ağustos 2009 Cuma

US PRO VERCELLİ "amatördeki şampiyon aslanlar"


Sadece bizde yok tabii eskilerin flaş ekiplerinin liglerin dibini boylaması. Büyüklerimiz Vefa'dan bahseder durur mesela. Göztepe'yi anlatır bazen babam. Daha bir sürü örnek var bunun gibi. Ama İtalya'daki cidden bir çöküşün hikayesi. Pro Vercelli adlı takım İtalya'da SERİA A'yı 7 kere şampiyonlukla tamamlamış. AS Roma'nın bile 3 şampiyonluğu var düşünün artık. Gerçi bu başarılar 1910 ile 1920 arasında. Ancak yine de bu takımın en azından Seria B'de olmasını beklerdim. Takım yıllar yılı amatörden kurtulamamış. Beyaz tişörtlüler ve Leoni"aslanlar" diye anılıyorlar. Juventus'un pilot takımı durumundaymış. Vay haline güzelim takımın. Ağaların maskarası olmuş. Ama muazzam bir internet siteleri var. Tarihlerine bağlılar. Bizde kaç amatör kulübün web adresi var düşünün. Sözün özü İtalya'da 7 kız kardeşten biri olmayı hak eden biri Pro Vercelli'nin hazin öyküsü bu.

İKİ GÖNÜL BİR OLSA DA SAMANLIK SEYRAN OLSA ARTIK!


TOKİ haklı olarak ince eleyip sık dokuyor. Eren Talu ve şirketinin Seyrantepe'deki stadyum işinde sınıfta kalması, sonraki ihalelerde de verilen paranın tatmin edici bulunmaması son bir ihalenin daha yapılmasına neden oldu. Bu yılın sonunda biteceği açıklandığında stadın bu yılın sonuna yetişemeyeceğini hepimiz az çok hissetmişizdir. ülkemizde hangi iş verilen söz ışığında zamanında bitiriliyor ki. Sözleştiğimiz saat buluşma yerinde bile olamıyor çoğumuz.

Ama şu bir gerçek ki akustiği yerinde bir stadyumla, 40 bin kişinin önünde Galatasaray daha farklı olacaktır. Ali Sami Yen'in miyadını doldurmuş olduğunu herkes kabulleniyor ancak umarız yeni stadyum söz verildiği gibi 2010-2011 sezonuna yetiştirilir