31 Temmuz 2010 Cumartesi

İDAM CEZASI ALAN TEKNİK DİREKTÖR


başka bloglar pek değindi mi bilmiyorum ancak akşam haberlerinde izlediğim haber oldukça traji komikti. kuzey kore milli takımını birçok futbol sever belki de ilk defa izledi bu dünya kupasında. hatta "üff güneyi vardı bir de kuzeyiyle mi uğraşacağız" "asya'da başka takım mı kalmadı" gibi eleştiriler de duymuştuk. beklenen oldu ve zayıf halka kuzey kore averaj takımı oldu. gerçi ilk maçlarında brezilya'ya korku dolu anlar yaşattılar ancak ünlü deyimin örneği olmaktan kurtulamadılar. bokları seyrek düştü:))

kuzey kore'nin komünizm ile yönetildiğini biliyordum. aslında yönetim şekillerinin ne olduğu çok da açık seçik değil gibi ancak dikta rejimi diye adlandırılabilir. dünya kupası sonrası milli takım oyuncuları özellikle portekiz maçındaki 7-0lık hezimetten dolayı halk önünde aşağılanmışlar. ardından kömür madeninde çalışma cezası çekmişler. buradan şunu anlıyoruz insanların kuzey kore'de meslek seçme özgürlükleri yok. ayrıca seçtikleri meslekte ülkeye kötü puan getiren bir iş yapıldığında cezası çok ağır oluyor. benzerini ıraklı futbolcuların saddam döneminde oğul uday tarafından falakaya yatırılmasıyla yaşamıştık. gerçi kuzey kore işi ilerletmiş ve teknik direktörlerini önce işçi partisi üyeliğinden atmış, sonrasında futbolculara yuhalatmış. son habere göreyse diktatörün oğluna hakaretten idam yiyebilirmiş.

insanın tüyleri diken diken oluyor. benzerini bizim ülkede düşünüyorum da. düşünsenize yılmaz vural:)) ya da dünya kupasına götüremeyen fatih terim. ama cennet vatanımızda huzurla yaşayalım biz yaa! dünyanın bin bir çeşit hali var:)

LORİK CANA vs RIDVAN DİLMEN


hazırlık maçları oynanırken sıra derbiye geldiğinde pek tabii alternatifimiz olmadığı için açtık ntvspor'u. Bugünlerde özellikle galatasaraylı bloglarda sıklıkla eleştirilen ve "fenerbahçeliysen para kazanırsın" kurallarını felsefesi haline gerçekleştirdikleri düşüncesiyle dışlanan ntvspor hakkındaki fikirlerim değişmedi. hala ülkenin hem haber hem de spor anlamındaki en kaliteli kanalıdır ntv kanalları. buna rağmen bir fenomen haline gelmesi, tekeli elinde tutması bakımından sorunlar yaratıyor ne yazık ki. tekel olmak kalitenin düşmesine neden olan rahatlığı getiriyor çünkü. ntvspor'un bir alternatifi olsaydı belki de rıdvan gibi kaliteli yorumlar yapan bir spor adamının cana ile ilgili söylediği sözler bu kadar tepki doğurmayacaktı.

rıdvan, birçoğumuzdan daha iyi bilir bu işi; sebebi tabii ki o çimlerin üzerinde senelerce koşmuş olmasıdır. hakan şükür de daha iyi bilir, feyyaz da. hatta hakan ünsal bile. ancak her insanda olduğu gibi bu isimlerin de yanılma payları ver ve bu pay her insanınki kadar.

rıdvan fenerbahçe-galatasaray dostluk kupası maçından sonra maçı değerlendirirken ilk kez cana hakkında yorum yaptı. aslında biraz da spikerin baskısıyla oldu o yorumlar. henüz erken değerlendirme için demesine rağmen kerpetenle aldılar cana hakkındaki yorumu adamın ağzından. ve rıdvan gayri ihtiyari bu adamdan bu ülkede 60 tane var dedi. bana kalırsa türkiye futbolunu bu kadar yakından bilen bu tip spor adamları dünya futbolunu aynı özenle takip etmiyorlar. yani rıdvan'ın avrupa'da parlamak üzere olan hiçbir yıldız adayından haberdar olduğunu düşünmüyorum. dünya ile ilgili bildikleri popüler olanlarla sınırlıdır eminim. yine eminim ki bu futboldan gelen adamların bu konularla ilgili birikimleri uğur meleke'nin, ogan tarhan'ın yanına bile yaklaşamaz. hatta ersin düzeninkine bile yaklaşamaz. neyse tek maçta sadece aldığı topu yanındakine ileten cana'yı gören rıdvan da kumaşını beğenmediği cana için böyle bir yorum yapma gereği duydu ve kırdı tabii ki galatasaray taraftarını. taraftar her zaman iyi sözler bekler yeni transferler için. bu anlamda dobra olmak adına bir kuralı çiğneyip koca bir güruhu karşısına aldı rıdvan. yanlış yaptı. halbuki durun bakalım ilerleyen haftalarda daha net görürüz deseydi ne şiş yanacaktı ne de kebap. keza cana istediği futbolu ortaya koyamasa bile zamanla çatlak sesler çıkmaya başlayacak ve taraftar da durumu kanıksayacaktı.

neyse süper ligi çimlerden gelerek yorumlayan tiplerin kesinlikle kendilerini geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum. buna rıdvan da dahil. gerçi karşılarında nasıl bir topluluk buluyorlar da kendilerini geliştirmeliler o da muamma ama. az da olsa dünya futbolunu yakından takip eden. en azından FM CM oynayan bir kesim oluyor ekran başında ve bu insanları düşünerek bilgi birikimlerini artırmaları gerekiyor.

sergen ve bilgi birikim:) tamam hayaldi

30 Temmuz 2010 Cuma

ÇAKAL RONALDO


Ronaldo Raul'un gitmesinin ardından konmuş adamın mirasına. Hiç vakit kaybetmemiş hem de 7 numarayı istiyorum demiş. Raul oradayken büzzüğü yemiyordu tabii. Kurt kocayınca tilkinin maskarası olur demişler. Ah Raul ah genç olacaktın da Real'de bu Portekiz apachisi böyle konuşacaktı :)

Arda Sinem'i Kampa Aldı Mı?





Aldıysa da ne olmuş ki? Haber için tıklayın

29 Temmuz 2010 Perşembe

HEP AYNI TERANE


şunu temin ederim maç 2-0 da bitseydi benzer şeyler yazacaktım.

öncelikle takım hakkında bir şeylerden bahsetmek istiyorum. 3 sezondur avrupa maçlarında 2-0 üstünlük kurduktan sonra 3-2lik yenilgiler aldık. ya da turu son anda kurtardık. bu gece de aynısı yaşandı. bıktım artık bu rehavetten.

rehavet sadece futbolcularda olsa iyi. ali sami yen taraftarı son 10 yıldır rezili kepazeyi oynuyor. 2-2 iken taraftarın bağırmasını beklemiyorum tabii. coşkulu olmasınıysa hiç. ancak maçların birçoğu arkada bir fon "haydi cimbom haydi cimbom haydeee" böyle kısık seste dakikalarca uyutan bir mod. o da belli ki bir grup var garibanım bağırmaya çalışıyorlar. böyle giderse TTarena'daki maçlarda 1000 kişilik bi grup olur ortada bağırmaya çalışırlar. baya da yankı yapar boş tribünlerde.

bu skor galatasaray'ın avrupa kupalarına ağustos itibariyle havlu atışının belgesi olabilir. keza balkan ülkelerinin deplasmanları isviçrelere, norveçlere benzemez. orada çok ateşli bir grubun- şöyle söyleyelim eski ali sami yen tribünleri gibi- bizi beklediği ortada. orada gol bulmamız gerekiyor artık. kolay gelsin çocuklar!


*** aykut erçetin'in galatasaray kalesi için doğru tercih olup olmadığını bilemiyorum. çok kararsızım. bu adamı bekleyip, alışması için zaman mı tanımak lazım. belki de öyle gerekiyor


27 Temmuz 2010 Salı

ASLAN BLOGLAR


valla katılım ne olur ne olmaz bilmiyorum ancak ben yaptım bir şeyler. galatasaray tarafı ağır basan blogların takibini kolaylaştırabilecek bir platform kurdum kendimce. umarım galatasaraylı arkadaşlar destek verirler.

aslan bloglar hayırlı uğurlu olsun:)) destek için aparatı bloglara iliştirebilirseniz sevinirim. katılmak isteyenler izlemeye alsınlar yetiyor...

GUTİ'YE PLATFORM ?


galatasaray'ın mercan rengi formasını oldukça çağdaş ve çağın gereği olarak gören bendenizin bir bomba transfer sonrası stadyum karşılamasına karşı çıkması beklenemez. bu yüzden bu tip transferlerde, böyle ilginç organizasyonların olmasını olumlu karşılıyorum.

bütün bunlara rağmen guti için beşiktaş'ın hazırlıklarını abartılı buldum. dünya kulüplerin artık büyük bölümü kendi stadyumlarında taraftara açık bir imza töreni tertipliyorlar eyvallah ancak henüz ben platform kurdurup havai fişeklerle futbolcu karşılayanını görmedim. belki gösterebilirsiniz fotoğraflarla...

ne olursa olsun hangi kulüp olursa olsun, havaalanı karşılamalarından stadyum törenlerine her şeyimiz abartılı. sevginin böyle galeyanlı oluşu, nefretin de sınırlarda dolaşmasına zemin hazırlıyor. allah muhafaza Q7 ve Hz. Guti kötü bir performans yansıtırlar da 8-0lık bir hezimetin kadrosunda yer alırlarsa yapacağımız taşlama şeytan taşlamanın ötesine geçecektir eminim. sonrasında büyük çelişki komikliği de getiriyor işte. 3 ay önce omuzlarda deliler gibi karşılanan bu yıldızlar neredeyse tekme tokat gönderiliyor.

ağzımızı hayra açalım da bu iki büyük futbolcu beşiktaş'ın işine yarasın. başarılar ikisine de.

13 KİŞİYE İHTİYAÇ VAR :)


dün M.T. blogu desportivo'da 2001'de sami yen'de hagi'nin monaco'ya attığı golü anımsattı ve "nasıl anlatalım bu golü şimdi size?" başlıklı yazısıyla maçın spikeri Sabri Ugan'a bir gönderme yaptı. Gerçekten de yıllar sonra o maçı Sabri Ugan'ın anlattığı hafızamıza kazınan diğer bazı maçları bize yorumlasa çok keyifli olur diye düşündük. Sabri Ağabey de latife edip 20 yorum sonrasında yaparım yorumları dedi. 7 kişiyi bulduk. 13 kişi kaldı. ağalar beyler yönlenin şu yazıya da bikaç yorum bırakın:D hade!

BİZ DAHA İYİSİNİ YAPANA KADAR EN İYİSİ BU MU?


dile kolay 10 yıl oldu. uefa'yı galatasaray'ın kaldırdığı günün ertesini hatırlıyorum da televizyonlarda sakin kafayla yorum yapan birçok spor yazarı aynı fikirde buluşuyorlardı. bir 50 sene daha böyle bir başarıyı görmemiz mümkün değil! Bu bir mucize!!

o günlerde 20'li yaşlarıma merdiven dayamış bendeniz gençlik hülyalarına dalmış bir şekilde ertesi yıl şampiyonlar ligi şampiyonluğu bekliyordum tabii. gerçi inancım öyle kuvvetliymiş ki sami yendeki real maçının devre arasında beni tiye alan arkadaşlara 3-2 bitecek bu maç diye diretebilmiştim. s.barnebau'da real klasiği yaşatmıştı tabii...

sonrasında takım bazında büyük bir düşüş yaşanmaya başlandı. o tarihi günden bu yana 10 seneyi devirdik. fener'in çeyrek finalinden başka elle tutulur bir şey yok. işin ilginci ülkenin gurur kaynağı galatasaray avrupa sahnesinden resmen çekildi. avrupa'nın 1 değil 2 numaralı kupasını kazanacak kadar bile ışık göremedik takımımızda.

2 sene önce uefa'da kadıköy'ü rota tutmuştuk hatırlarsınız. 10 yıl öncesinin o umutlu genci de yoktu tabii ekranın başında ama nedense acaba mı sorusunu sordurmuşlardı bize. hamburg deplasmanı kupa olmasa da yarı final-final için bize göz kırpıyordu. ama gel gelelim hayaller sami yen'e trajik bir maçla gömülüyordu.

geçen sene 10 yıl öncesinin umutlu çocuğunu biraz daha hissetmiştim kendimde. gel gör ki bu kez aynı senaryo madrid'te yazıldı. sami yen'de sona erdi rüya.

bu iki sene de neden olmasını söyletti bana. tabii 2 numaralı kupa için. şampiyonlar ligi maçlarının her birini izlediğimde 40 fırın aradım ekmek için.

bu yıl neler olur diye kuruyorum şimdiden kafamdan. galatasaray'dan umutluyum tabii yine. rijkaard'ın 2. sezonu olması beni ümitlendiriyor. ona güvenim tam. alınan oyuncuların ve eskilerin takım oyununa daha uygun oluşları da beni umutlandırıyor. bu yıl finale yürüyebilir bu takım diyorum. çok büyük takımlar göremiyorum engel teşkil edebilecek. gerçi grupların ardından şampiyonlar liginin 3.lerini de beklemek gerekiyor kesin fikir yansıtabilmek için. beşiktaş'ı da bu yıl iddialı görüyorum avrupa ligi'nde. ve bir ilki görme umudum da artıyor. iki türk takımının avrupa mücadelesi..

26 Temmuz 2010 Pazartesi

SOMON YA DA MOR BÜTÜN MESELE BU MU?


yine uzun bir ara ve yine ben. dünya kupasından sonra bi sürü olay oldu. nedense yazasım gelmedi ve yorumlayamadım gündemi. ne yeni transfer pino'yu değerlendirdim ne cana'yı tam anlamıyla. fener maçını bile post olarak yazmadım. bazen insanın canı sıkkın oluo yazası gelmiyor hiçbirşey. nedense diğer bloglarda somon rengi forma postlarını okuyunca yazasım geldi. neredeyse her blog karşı çıkıyordu.

bloglarda yazan arkadaşları hem buradan hem de zaman zaman tv ve radyodan takip ediyorum. tamamı çok aklı başında ve işin ehli gençler. futbolun fsini bilmeyen yorumcuların yanında futbola duydukları sevgi ve bilgileri ile çoğunu alt edebilecek düzeydeler. ama gel gelelim okuduğum bir sürü postta somon rengi ve bunun akabinde geçmişin moruna bir sallama söz konusu. moru dışlama geçen sezonun başarısızlığıyla ilgili gibi geldi bana ama yine de alaka kuramadım.

bu tip postlara canım sıkıldı açıkçası. blog gençliğinin tribünlerde çoğalabileceğini düşünerek kalitenin artabileceğini düşünüyordum oysa.

bu serzenişimin altında dünya futbolunun en önemli öğelerinden biri olan pazarlamanın değişilmez parçası 3. formaya karşı çıkış vardı. ilk örneklerini ülkemizde galatasaray'ın gösterdiği- 1.fatih dönemi petrol yeşili forma- bu değişim her muhafazakar ülkede olduğu gibi gayrı ciddi olarak karşılandı ancak büyük liglerin saygıdeğer kulüplerinin ilerlediği yolda çizgisini en iyi koruyan kulüp yine galatasaray oldu.

bugünlerde kendi taraftarından dahi tepki alan bu farklı renkteki 3rd formalar yarının büyük ekonomik gücü olacaktır. türk telekom arena, gs store, gs tv, gs bonus, gs dergisi ve tabii ki her sezona farklı temalı formalar galatasaray'ın büyük kulüpler arasındaki yerini belirleyen yan unsurlar olacaktır. bana kalırsa diğer büyükler de bu değişime kayıtsız kalamayacaktır. saygılar

12 Temmuz 2010 Pazartesi

VUVUZELA'YA VEDA


dünkü maç şaka gibiydi. pes 2010'da top player kalecilerine oynar gibi hissettim kendimi. karşı karşıya pozisyonların hiçbirini değerlendiremedi iki takım da. robben ve fabregas inanılmaz iki pozisyonu harcadılar. bu pozisyonlarda kalecilerin şansı vardı.

maç genel itibariyle keyifsizdi ancak final maçlarından daha fazlasını beklemek safdillik olurdu. Ben maçın penaltılara gideceğini düşünüyordum tabii heintinga'nın iniesta'yı düşürerek oyundan atılacağı ihtimalini göz ardı etmiştim. uzatmanın ikinci bölümünde iniesta adeta bir tilki gibi pozisyonu takip etti ve gördüğüm kadarıyla matijsen'in uzaklaştıramadığı topu gole dönüştürdü. hollanda sempatizanı olarak o anda yıkıldım tabii. maçın geri kalanı da hollanda için çırpınma dakikaları olarak geçti.

önceki günkü beklentim bu maçta ortaya çıkmadı. ben ispanya'nın oyunun tamamında topu kontrolü altında tutacağını, hollanda'ya top göstermeyeceğini tahmin ediyordum. düşündüğüm gibi olmayışının en büyük sebebi hollandalı futbolcuların turnuva boyunca ilk defa bu kadar sağlam bir şekilde rakibe basmaları, presi sonuna dek sürdürmeleriydi. bu anlamda hollandalıların agresifliklerinin sarıya dönüşmesi de normaldi. çünkü başka hiçbir yöntem ispanyolların oyun düzenini bozmaya yetmeyecekti. sertlik maçın büyük bölümünde ispanya'nın futbolunu bozdu.

acısıyla tatlısıyla bir dünya kupasının da sonuna geldik. 4 yıl sonra bu büyük heyecanı brezilya'da yaşayacağız. umuyorum o dünya kupasına türkiye de katılır biz de turnuvadan daha fazla zevk alan milletler arasında yerimizi alırız. bir diğer isteğimse tabii ki brezilya'da samba yapan taraftarların o eğlenceli seslerini duyabilmek. bu vuvuzella'nın sesini artık duymak istemiyorum anlamına da geliyor. en büyük korkum bu salak aletin ülkemizdeki maçlarda kullanılması. çarşı grubu bu aleti kullanacaklarını açıklamış. rahip ataklarda öttüreceklermiş sadece. o alet ele geçince rakibi falanı filanı kalmıyor bence. eline geçen öttürüyor. bunu dünya kupasında gördük. neyse hayırlısı olsun diyelim. ve blogumuzdaki dünya kupası logolarına da veda edelim.

11 Temmuz 2010 Pazar

KAMİL AHMET: BUCASPOR'UN KAZIM KAZIM'I


yaşadığım şehir olması sebebiyle bucaspor'un kadrosuna şöyle bir baktım. geçen yıldan sadece 9 oyuncu kalmış takımda. en son kaptan yılmaz'ı da göz göze verdiler. yılmaz'ı eşi ve çocuğuyla forum bornova'da gördüm geçen gün. sonra şeyi düşündüm. bu olay bizim ligimize mi özgü acaba. adamlar 1.ligten süper lige takımı çıkarmak için bi taraflarını yırtıyorlar sonrasında teknik heyetten en iyi futbolcularına hepsini revize ediliyor. aynısını buca da yaptı bu yıl. ben buna anlam veremiyorum.

neyse bahsetmek istediğim adam kamil ahmet. kişisel bilgisine bakınca bu gencin west ham'ın ezeli düşmanı milwall'dan geldiğini gördüm. ilgmi çekti. tff.org'ta kendisiyle yapılan bir röportaj'a takıldım sonrasında. ailesinin hali vakti yerinde olmasına rağmen futbol ile uğraşıyormuş bu u-18 milli futbolcumuz. kaka leite'yi hatırlattı bana kendisi. ilgilenenler bu güzel röportajı şuradan okuyabilirler.

2010'DA 10 NUMARA BİR FİNAL OLSUN


bu gece 1 aylık serüvenin sonuna geliyoruz. hayalimdeki final almanya-hollanda idi ancak ispanya'ya fit olduk. şunu söylemek lazım yeri gelmişken. oynadığı futbolla finali almanya'dan daha çok hak etmiştir ispanya. hollanda ise brezilya gibi bir büyük devi elemekle hak etmiştir finali.

bugün iki yumurtadan biri kırılacak tabii. kalbim hollanda'dan yana olsa da mantığım ispanya'nın bu maçı alacağını söylüyor. ispanya orta sahasına nazar değmezse, bugün hiçbir hollandalı onların ayağındaki topa değemez. bence "jo"bulani'ye ip takacak boğalar.

hollanda'nın böyle bir ispanya'ya karşı tek şansı. kanat oyuncularının hızı ve tekniği olacaktır. robben'in soldan inme ihtimali, sağdan kuyt'un muhteşem şutlarının beni heyecanlandırıyor. özellikle kuyt'un tarafındaki capdevila zayıf halka ispanya'da. robben'inse ramos karşısında işi zor. sneijder'in sert şutları casillas için tehlike oluşturup oluşturmayacağını maç anında göreceğiz. ancak nasa yektililerinin bile eleştirdiği jabulani'yi 70 km hıza ulaştırabilirse hollandalılar, casillas'ı uzaktan avlayabilirler keza top bu hıza ulaştığında otobandaki renault brodway misali savruluyormuş. tsubasa çizgi filmlerinde gördüğümüz gibi kaleci son anda topu göremiyor. teknoloji işin içine girdiğinden beri o çizgi film hayal olmaktan çıktı zaten.

90 dünya kupasından bu yana bilinci açık bir biçimde takip ediyorum finalleri. en çok heyecanı 94'te amerika finalinde yaşamıştım. baggio'ya çok üzülmüştüm. en sıkıldığım final 2006 olmuştu.
aslında keyifli olmasına rağmen çeşitli etkenlerle en çok sinirlendiğim final 98 fransa'ydı. keza maçı sunan beyfendi turnuva boyunca futboldan iğrendirmişti bizleri.

2010 finalinde vuvuzella seslerinin kulaklarımıza kazınacağı kesin. kendine has bir final oluşu belki bizi mutlu edebilir ;ancak kim ne derse desin bu sesten pek de memnun kalmadık turnuva boyunca. bu yıl stadyumlarda bir baskı aracı olarak kullanılabileceğini düşündüğüm vuvuzella dünya futbolu için bir tehdit olabilir. umarım süper lig tribünlerine girmez bu illet..

umarım 2010 finali unutamadığım 94 finali kadar etkiler beni!

9 Temmuz 2010 Cuma

"CANA" YAKIN ARNAVUT CİĞERİ


eminim benim yazıma benzer başlıklar koyacaktır gazeteler yakında. hatta koymuşlardır da benim haberim yoktur. transferi öğrendiğimde aman aman mutlu olduğumu söyleyemem. kallström'ü beklerken bu arnavutun öne çıkması beni çok da mutlu etmedi. klasik taraftarın da tribünde mutlu olduğunu sanmıyorum. gerçi bunun belli isimler dışında avrupa'da futbolcu tanımamak ile ilgisi büyük tabii.

ben cana'yı biliyor muydum? pek sayılmaz. yani pek parlak bir oyuncu olsaydı CM'de mutlaka alırdım diye düşünüyorum. marsilya'da oynerken kaptanlık yaptığını az buçuk hatırlıyorum ancak hepsi o kadar.

mutlu olmamama rağmen bu cana'dan ümidim yok anlamına gelmiyor tabii. özellikle arkadaşlardan aldığım istihbaratlar kendisinin gayet hırslı takımı için her şeyi yapan bir adam olduğu yönünde. ne yalan söyleyeyim aradığımız futbolcu tipi her şeyden öte forma için sahada hırsını tribüne yansıtandır. bu hırsın çirkeflik boyutuna ulaşmasını ise aklı başında hiçbir galatasaraylının kabul edeceğini de sanmıyorum. bloglarda verilen istatistiklerde premier ligte 4 direkt kırmızı kartla oldukça sinirli ve savruk olduğunu gördüdüğüm cana'nın bu yönünün sıkıntı yaratabileceğini düşündüm. ancak her şeye rağmen hırsşı yapısını galatasaray için avantaja dönüştürebilir bu deli arnavut. soyumun arnavutluğa dayanması bu adama olan duygularımı da pozitif yönde etkileyecektir. hade bre cana, görelim bakalım seni

8 Temmuz 2010 Perşembe

ALMANYA-İSPANYA MAÇI ÜZERİNE AFORİZMALAR


dün yazmak gelmedi içimden. malum almanya yenilince finalde hollanda-almanya kapışmasını izlemek başka bir bahara kaldı. maçın yorumuna gelince.

maçın teknik analizini zaten bir sürü blogda okuyoruz. teknik analize girmek istemiyorum bu yüzden. maça farklı açılardan yaklaşmak gerekirse. löw'ün merserize kazağı bu kez işe yaramadı. ahtapot kardeş büyük ihtimalle ispanya tercihi yüzünden güzel bir salata olmuştur. -bu arada ahtapot eti güzel midir? bilen var mı?-

diğer maçlarda dikkatimi çekmeyen bir şey de yayıncı kuruluşun mesut'un soyadını oezil diye yazmasıydı. dedim mesut da sırtına öyle yazmışsa yazıklar olsun. allah'tan düşündüğüm gibi çıkmadı sırtındaki yazı.

maçın ilk yarısında mesut'un düşürülmesi buz gibi penaltıydı. hakem o anlamda almanya'nın hakkını gasp etti. o gol olsaydı maçın bu şekilde sonlanmayacağına eminim.

maç sırasında bu almanlar nasıl oluyor da her kuşakta mükemmel kaleciler yetiştirebiliyor diye düşündüm. neuer müthiş bir kaleci gerçekten.

ispanyolları izlerken, bunlar ispanyolsa, brezilyalılar nereli diye düşündüm. gerçekten ayağına topun bu kadar yakıştığı bir takım daha izlemedim. puyol dışında herkes mi topu iyi kullanır.

üründül için artık pek bir şey yazmayacağım. 2000li yılların başında bu adamı kaliteli olarak görüyor olduğumu düşündükçe insanların değişebileceğine, evrilebileceğine olan inancım kuvvetlendi. biz o dönem bu adama nasıl katlanıyormuşuz.

sözün özü finalin adı ispanya-hollanda oldu. gönlümde tabii ki hollanda var ancak görülen köy de kılavuz istemiyor. ispanya bu dünya kupasındaki her takımdan birkaç gömlek üstte.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

"EKONOMİK OLARAK KÖTÜ DURUMDAYIZ"


biraz evvel ntvspot.net'te okudum. barça'nın çiçeği burnunda başkanı Sandro Rosell açıklamış: "ekonomik olarak kötü durumdayız"

insan düşünmeden edemiyor. barselona gibi büyük bir takım, avrupa'da ve dünya'da bir sene önce kazanmadık kupa bırakmıyor, maçlarının büyük bölümünü dolu tribünlere oynuyor, forma satışlarında dünya devleri arasında bulunuyor gel gelelim mali yönden büyük sıkıntı çekiyor. bizim ülkemizin takımları ne haldedir diye iç geçirdim. barselona başkanı böyle söylüyorsa andan polat ne der merak ediyorum. ortada bir başarı yok ve kulüp sürekli gider gösteriyor.

barselona'nın önceki başkanı laporta'yı bu anlamda faruk süren'e benzetebiliriz sanırım. sportif başarıda tavan yapmış bir takım yarattılar ancak mali olarak çöküşü hazırladılar. ne diyelim katalanlara: borç yiğidin kamçısıdır yiğenim.

FORLAN İNGİLTERE'YE DÖNER Mİ?


Uruguay striker Diego Forlan has ruled out ever returning to the Barclays Premier League to put an end to rumours linking him with a move to Tottenham this summer. The 31-year-old was an integral part of the Atletico Madrid side that won the Europa League, scoring vital goals against Liverpool and Fulham in the semi-final and final, and took that form into the World Cup, finding the net three times to fire Uruguay into the last four. He was quoted in the Daily Express, saying: “Tottenham are a club who are going in the right direction but I have no interest in joining the Premier League with any club.


transfermrkt sitesinde böyle yazıyor. forlan ilgilenmediğini söylemiş ancak acaba premier lig günleri bu büyük golcü için tekrar başlayabilir mi? man utd'de yarım kalmış bir işi vardı bunu biliyoruz, ancak atletico'da mutlu olduğunu her fırsatta dile getiriyor. fenerbahçe'ye gelme ihtimalinden bile hoşlanmıyorum. tottenham onun için ideal bir kulüp olabilirdi tabii atletico geçen yıl avrupa kupasını kaldırmasaydı. forlan'ı bırakacaklarını sanmıyorum

HASAN KABZE'NİN AVRUPA MACERASI


hasan için söylenebilecek çok şey var aslında. galatasaray'a geldiğinde liseden (izmir atatürk lisesi)bir arkadaşımın böyle büyük bir camiaya gelmesi-ki taraftarı olduğum takım- beni çok heyecanlandırmıştı. bucaspor altyapısında oynuyordu lisedeyken. okul takımındaydı haliyle. sınıf takımının da kaptanıydı. 9K sınıfındaydı. çeyrek final maçı yapmıştık onlarla 9İ idik biz ve maçı kazanmıştık. ben sağ bektim. hasan'nın tabanıyla bir müdahalesi sonucu ayağım kırılıyordu neredeyse:D o zamanlar da çok yetenekli olduğunu gösteriyordu yukarıda allah var. ama sapına kadar beşiktaşlıydı o da ayrı bir mesele tabii:D daniel amokachi hayranıydı. derslerinde pek başarılı sayılmazdı. yine de izmirin en iyi lisesinden mezun olmuş zeki bir arkadaştır. galatasaray'dayken her maçını ayrı bir gözle izledim t. her golünden sonra herkesten bir fazla sevinmişimdir. hele beşiktaş'a attığı son dakika golü unutulmaz gerçekten. gönderildiğinde de çok üzülmüştüm. izmir'den bir ingilizce öğretmeni ile evlendi. yurtdışında zorlanmayacağını tahmin edebiliyordum. keza kültürlü bir çocuktur. klasik futbolcu profilinden uzaktır kendisi. rubin'den fransa'nın geçtiğimiz yıl çıkış yakalamış bir takımına geçti. orada da şans bulursa yeteneklerini gösterecektir. futbolunun en verimli çağında kabze. tabii son demlere de az kaldı. kafasını kullanır şans da yardım ederse seneye milli takıma dönebilir. kalbimiz tabii ki lisedaşımızla olacak!

CARRUSCA SORUNSALI


galatasaray'ın geçmiş yıllarda yeni maradona diye transfer ettiği marcelo carrusca hala sözleşmeli futbolcusu. galatasaray'dan kiralık olarak cruz azul'a oradan da estudiantes'e geçen carrusca yeni sezonda rijkaard tarafından denenebilir. geçen yıl arjantin'de 17 maçta 2 gol atana 83 doğumlu oyuncu henüz 27 yaşında. kulislerde tekrar antrenmanlara çıkabileceği konuşuluyormuş.

6 Temmuz 2010 Salı

PORTAKAL ORDA KAL


maç öncesi temennim tuttu ancak finalde böyle oynarlarsa işleri zor portakalların. tempoyu çok düşük tutuyorlar. sneijder'in ofsayt golü olmasaydı bu tempoyla maçın uzatmalara gideceği ortadaydı. öyle ya da böyle maçı kazanmayı bilen hollanda için finalde ispanya ya da almanya'nın olması fark etmeyecektir. final 2006 gibi avrupa'nın oldu.

maç içerisinde hollanda adına dikkati çeken futbolcu van bommel'di bana göre. mükemmel bir orta saha oyuncusu kendisi. vieira'nın gençliği gibi görüyorum. fizik üstünlüğünü her fırsatta kullanıyor. sneijder 2010'a damgasını vurmuştu zaten. inter'deki mükemmel futbolunu afrika'da da devam ettiriyor.

robben için şunu söyleyebilirim: cm'de dandik bir hollanda takımından sene sonunda psv'ye geçeceğini gördüğümü hatırlıyorum bu zamanının genç yıldızının. psv'de harikalar yaratıyordu, bu kadar büyük meziyetlere sahip olabileceğini düşünmüyordum o yıllarda. hatta nikiforenko gibi yalandan bir futbolcu olduğunu iddia eden arkadaşlarım bile olmuştu. neyse durum ortada 26 yaşında dünyanın en iyi oyuncusudur arien robben!

yarınki güzel maçın ardından final için daha detaylı konuşabiliriz sanırım. gönlümde almanya-hollanda finali var. harika bir final olacakmış gibi geliyor daha şimdiden. yarın olsun hayır olsun!

FİNAL HOLLANDA-ALMANYA OLSUN


kupazellayı izlerken düşündüm bu akşamki maçta kalbim kimin yanında? bu toprakların çocuğu olan herkes gibi ezilenin yanında olma dürtüsü mü bende galip gelecek yoksa lise yıllarımdan beri sempati duyduğum, milli takım malzemeleriyle giyinip kuşandığım hollanda mı?

hollanda diyen tarafım ağır basıyor sanırım. hollanda'nın hikayesi de bu kupayı artık hak ettikleri anlamına geliyor. evet kararımı verdim final almanya-hollanda olmalı!

KADER'E VEDA


keita'nın lyon'dan transfer edildiğini öğrendiğimde açık söylemek gerekirse şaşırmıştım. iki sene öncesinin bomba transferiydi fransa'da keita, ancak oyun içindeki disiplinsiz tavırları, her maça ayrı bir havada çıkışı beni endişelendiriyordu. galatasaray'da gerçekten muhteşem maçlarını izledik fildişilinin ancak ilk yarıdaki fener maçı futbol karakterini sahaya yansıtması bakımından önemliydi. çok hırslı olmak bazı futbolcular için dezavantaj teşkil ediyor. keita da bu dezavantajları yıl içerisinde yaşadı yaşattı. beklediğimden daha iyi bir performans çizdiğini söyleyebilirim yine de . hırslı yapısıyla taraftarın gönlünü fethetti siyahi oyuncu. sevmiştik keita'yı anlayacağınız. 29 yaşına basmış bir oyuncu için katar temsilcisi inanılmaz bir fiyat biçti ve keita'ya veda ettik. tahminim yöneticiler avuçlarını ovuşturmuşlardır. 8 milyon avro ne demek? gerçekten iyi bir fiyat. bu yaşa gelmiş bir futbolcuyu avrupaya bu paraya satmak için sanırım aynı sezon uefa'yı kaldırmış olmamız, bu oyunucunun da aynı sene içerisinde takımın en iyisi olması gerekiyordu. araplardaki bu bohemliği seviyorum, sağ olsunlar var olsunlar:)


1 Temmuz 2010 Perşembe

CANER'E GÜLE GÜLE




Caner Erkin'e Fenerbahçe'de başarılar diliyorum. GS'den Fener'e giden pek çok futbolcudan daha etik bir şekilde gitti Fener'e. Gerçi ben gitmek istiyordum, kalmayı hiç düşünmedim gibi açıklamalar yapmış acaba GS yönetimi gerçekten kalması için çaba harcadı mı? Bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Caner ile ilgili geçen yıldan aklımda kalan tek pozisyon Atletico Madrid maçında saçmalayarak kırmızı kart görmesiydi. Çok sinirlenmiştim kendisine. Hırslı oluşu iyiydi ancak öfke kontrolü olmayan oyuncu sayısı zaten bizde yeterince fazlayken Caner'inki gereksizdi. Yine de dandik oyuncuydu iyi ki gitti falan demiyorum. Kadro kalitesini artıran bir oyuncuydu. Başarılar kendisine!