28 Şubat 2010 Pazar

BURSA'DAN ŞAMPİYON OLUR MU?


Vallahi neden olmasın diyorum . Olursa şık da durur yani. Benim yaşlarımda olanlar Mususili, Ercümentli, Baljicli yılları hatırlar. Ne takımdı o yıllarda Bursa be. Timsah yürüyüşünü yaparlardı her golden sonra. Avrupa'da İnter Toto kupasında bayağı sükse yaratmışlardı. Ona benzeyen bir jenerasyonu bir araya getirdi şimdi Bursa. Birkaç sene evvel ikinci lige düştüklerinde bir devin sonunun geldiğini sananlar sanırım yanıldılar. Nejat Biyediç'in o yıllarda oluşturduğu takımın bir benzerini şimdi Ertuğrul Sağlam kurdu. Orta sahada Batalla, Ozan İpek, defansta Zapo, Ömer Erdoğan ileri uçta Sercan gibi önemli oyuncuları var. Kalede güven veren golcü İvankov. Dün Sivasspor'u 3-0 yendiler. Bu yıl son ana kadar yarışı sürdüren bir Bursa göreceğimize eminim ben!

25 Şubat 2010 Perşembe

AVRUPA'YA VEDA

Nasıl anlatmalı bilmiyorum ancak ben bu Avrupa maçlarına büyük eksiklerle çıkmaktan bıktım. Yeter artık ya! Geçen yıl Kewell'dan stoper yarattık bu yıl da Arda'dan santrafor.

Sami Yen'de Atletico Madrid'e boyun eğmek kötü koydu. Çünkü gerçekten de dişimize göreydiler. Yıldızları olmasına rağmen öyle ahım şahım bir futbol oynamıyorlardı. Bu tecrübesizlik denen illet başımıza hep dert açıyor. Hakemin hatası affedilir gibi değil o ayrı ancak Caner'in saçmalayışı ve moralleri sıfıra indirmesi apayrı bir şey. Bana kalırsa Caner'in kulağı şöyle iyice bir çekilecektir.

Bir rüyanın daha sonuna geldik. Geçen yılki doğruyu söylemek gerekirse daha çok üzmüştü beni ama bugün de üzülmedim diyemem. Bir sonraki turu hak etmiştik ilk maçtaki performansımızla.

İlginçtir son yıllarda "Cehennem Sami Yen" birçok takıma cennet oldu çıktı. Bir türlü o istediğimiz baskıyı kuramıyoruz Avrupa maçlarında. Neyse sağlık olsun diyelim. Şampiyonluğa kilitlenelim.

22 Şubat 2010 Pazartesi

İNTİKAM SOĞUK YENEN BİR YEMEKTİR


Bursa'daki kupa maçının uzatmalarında yıkmıştı daha bir hafta öncesinde Fener, Timsahı. Ozan İpek intikamlarını acı aldı. 90+1'de sessizliğe mahkum etti Şükrü Saracoğlu'nu

ELMAS-BAKIR


Birçoğunuz elmasın dünyanın en sert maddesi olduğunu duymuşsunuzdur. Ateş, demir, basınç gibi unsurlar bu maddeye etki etmiyor. İlginç olan bu maddenin şekillendirilmesinde oldukça yumuşak bir elementin kullanılıyor olması. Yani bakır. Tüm bunları neden yazdım. Bursalı Beliğ'in bir beytinde şairin bu ilişkiyi muhteşem bir şekilde kullandığını görüyoruz. Şöyle:

Kalb-i sengine kelam-ı nerm eder elbet eser
Kıt'a-i elmas ta-büd hakk olur kurşun ile


** Yumuşak sözler, taş gibi katı kalplere bile tesir eder. Nitekim elmas kütlesi de ancak kurşun ile yontulmaz mı?

Kaynak: İskender PALA, Aşina Güzeller

20 Şubat 2010 Cumartesi

GÖZTEPE-Ş.URFASPOR


Göztepe bir iç saha maçına daha dezavantajla başlıyor. İlk iç saha maçı çimlerin yerine havuzda oynatılınca, sahada deli danalar gibi topu hareket ettirmeye çabalayan oyuncular kaleye doğal olarak gidememiş ve beraberlikle sahadan ayrılmışlardı. O sahadan gol üretmesini beklemek sevgili hakemimizin güzel hayaliydi anlaşılan. Nasıl olmuştu da o maçı oynatmıştı hala düşünüyorum.

Bugün de geçen haftaki Türk TELEKOM maçının olayları iç sahayı etkiledi. Bugünkü maçı Göz-göz seyircisi olmadan oynayacak.

Ülkemizin en ateşli taraftar gruplarından ikisine sahip iki takımı Göztepe ve Karşıyaka bu durumda olmamalıydı diye düşünüyorum. İstanbul BŞB gibi bir takımın yerinde kesinlikle bu iki takımdan biri olmalıydı. Ya da Ankaraspor'un yerinde. Bizim futbolumuzun çirkinleşmesine neden olan şeylerden birisi de bu taraftar desteğine sahip olmayan değişik şekillerde finanse edilen yapay kulüplerdir. Dünyanın en iyi futbolunu da oynasa İstanbul BŞB kendi sahası kavramı olmayan bir takımdır. Bu da kaliteyi öldürmektedir.

Umarım iki büyük kulübümüz KSK ve Gözgöz İzmir'imizi Süper Lig'te temsil ederler. İkisinin de Süper Lig'te olduğunu düşünmek bile bana büyük bir heyecan veriyor. Düşünsenize bir derbiyi. O karnavalı. İkinci FB-GS olayı!!!

İNÖNÜ YAKLAŞIRKEN


Avrupa Ligi maçlarının ardından şunu anladık, bizim takımlarımızdaki yabancı oyuncular gerçekten maç seçiyorlar. Avrupa maçlarındaki isteklerini ben Süper Lig'te göremiyorum. Öyle ki Atletico'ya karşı harika oynayan Keita'nın arzusu Süper Ligin vasat bir takımına oynarkenkinden 1-2 kat fazlaydı.

Galatasaray'da Dos Santos henüz bir ışık veremedi bana. Tamam bir futbolcunun alışma süresi vb. durumları futbolu üzerinde etkilidir ancak Gio o kadar korkak geliyor ki bana. Sol kanatta aldığı her topu tek pasla pası aldığı arkadaşına yolluyor. Böyle olunca maçta Gio'nun adını dahi duyamıyoruz. Bulunduğu kanat da haliyle felç oluyor. İleriki haftalarda neler yapacağını göreceğiz ama pek de ümitvar konuşamıyorum.

Blogumuz ilk yarıdaki Galatasaray- Beşiktaş derbisi öncesinde de faaliyetteydi. Ne mutlu bize ki ikinci yarıdaki maç için de yorumlarımızı buraya karalayabiliyoruz.

Hafta sonu bu önemli derbi heyecanını yaşayacağız. İnönü'de iki büyük takımımız kozlarını paylaşacak. Umarım dostluğun ön plana çıkacağı temiz bir derbi olur. Gerçi Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki maçlarda çok büyük taşkınlıklar yaşanmıyor. Bu serinin böyle devam etmesini diliyorum.

14 Şubat 2010 Pazar

KENDİLERİ OLSA "meee !! lerdi"


Geçen haftaki GS-A.Spor Türkiye Kupası maçını Okay Karacan anlattı. Bir sürü eleman çıkıp yok öyle kötü yok böyle taraflı yok şöyle düşük performans atıp tuttular. Yahu adam belki aylar belki de yıllar sonra canlı yayında maç anlatıyor ki NTV'de tartışmasız bu işin en iyilerindendi. Yani futbolcuların özel durumları ile ilgili bilgilere sahip olmayan, dünya futbolundan habersiz, artık sesini duymaktan gına getirdiğimiz TRT spikerleri mi olsaydı maçı anlatan. Arkadaşlar Okay Karacan'a laf edenlere 1998 Dünya Kupası finalinin orijinal TRT anlatımı ile izlemelerini tavsiye ediyorum. Bir final bu kadar rezil edilebilirdi, izleyin de görün.

6 Şubat 2010 Cumartesi

ZEMİNİN AZİZLİĞİ


Maç öncesinde zeminin bu kadar kötü olacağını söyleselerdi inanmazdım çünkü gerçekten Türkiye'nin en iyi spor komplekslerinden biri olduğu söylenen Kadir Has Stadyumu, böylesine bir zemine sahip olmamalıydı. Futbolcular 2 metreye top atmakta zorlandılar.

Galatasaray'ın öyle ahım şahım bir futbol oynayamayacağı takımların kadroları açıklandığında belliydi aslında. İleri uçtaki futbolcular açısından bu kadar zengin olan bir takım ligin ikinci yarısında sakatlıklar ve yanlış transfer politikaları nedeniyle resmen aciz kalmıştır. Düşünün ki bir sezon öncesi stopere kimi yerleştirsek acaba diye kafa yoran taraftar bu yıl da bir sürü maça acaba santrafor mevkiinde kim daha iyi oynar diye kafa yoruyor. Hayır, bir sürü seçenek içinden böyle bir tercih durumumuz olsaydı anlayacağım ancak her zamanki gibi en iyi çakma mevki adamını arıyoruz. Bir Galatasaraylı olarak buna alıştığımı belirtmek isterim. 5-6 yıldır çakma sağ beklerle, devşirme orta saha oyuncularıyla iş yaptığımızdan sorun çıkmıyor artık.

Maç vasatın üzerine çıkmayan bir mücadeleye sahne oldu. Hakem öyle amatörce hareketler yaptı ki, resmen kendisine güldürdü. Sanki karşısında 15 yaşında çocuklar varmışçasına futbolcuları kendinden uzak tutmaya çalışması onları abartı el kol hareketleri ile uyarması ve azarlaması aslında ne kadar korktuğunun da göstergesiydi. Maçın stresini kaldıramadı diye düşünüyorum.

Maçı keyifsiz hale getiren en önemli unsur saha zemini, ikincisiyse Galatasaray'ın eksik kadrosuydu diye düşünüyorum. Bu eksikliklere rağmen 3-4 net pozisyonu değerlendirememek de sanırım maç içi şans faktörlerinden biriydi. 10 kişi kalan Kayserispor'a her türlü bahaneyi bir yana bırakıp bir gol atmalıydı Cim Bom.

5 Şubat 2010 Cuma

OLMADI


Beşiktaş maçını büyük bir ümitle beklemiştim. Ülke futbolunun marka değeri 320 milyon dolarlara çıktığı şu günlerde her şeyin para olmadığını göstermesini beklemiştim Beşiktaş taraftarından. Ama olmadı. Tabii şimdi başka bir takımın taraftarı olarak Beşiktaş'ın karışmasını bekleyenlerin de düşüncesi bu yönde olabilir ancak ben samimi bir şekilde futbolun amatör ruhunun hala korunabildiğini görebilmek adına istemiştim bu protestoyu. Anladığım kadarıyla 200 kadar taraftar bu protestoyu gerçekleştirmiş ancak zamanında formaları ters giyen, sırtlarını sahaya dönen yani harika protestolar gerçekleştiren bu taraftar bu kez bekleneni gerçekleştirememiştir. yine de hayırlısı olsun diyelim Beşiktaş camiası adına!

Not: Bu arada Galatasaray'a küfür edilmesi de hoş değildi. Gerçi Galatasaray tribünleri de bunu yapıyor ancak ne olursa olsun küfür tribünlerden kalkmalı!

15.DAKİKA


Bugünkü G.Birliği maçında Beşiktaş taraftarının maçın 15. dakikasında stadyumu terk edeceği yönünde söylentiler var. Merakla bekliyorum maçın 15. dakikasını. Eğer gerçekten böyle bir tepki verirse Beşiktaş taraftarı gözümdeki değerleri büyüyecek ve Beşiktaş-Galatasaray maçlarının hiçbir sonucu beni artık üzmeyecek!

4 Şubat 2010 Perşembe

"TARAFTARIN SEVDİĞİ TEK KIRMIZI KART"


Şehrimin güzide kulübü bir taraftar kart çıkarmış hayırlı olsun diyorum. Bu sene yakından takip ediyorum Göz Göz'ü umarım Bank Asya 1.lige çıkabilirler!

GALATASARAY'IN DERTLERİ


Galatasaray’ın dertlerini aslına bakarsanız birkaç kategoride toplamak mümkün.
1.Yetersiz kaleciler: Öncelikle Mondragon’un ardından dikiş tutturulamayan kale meselesi. Gelenlerin hiçbiri beklenen güveni veremediler.
2.Devşirme bekler: Cihan ile başlayan, “Her mevkiide oynar” yalanı; Sabri ile devam etti. Sabri birkaç maç diye başladığı sağ bekten kurtulamadı. O bölgenin gerçek adamlarının çok uzun yıllardan beri transferlerde tercih edilmemesi ilginç değil mi?
3.Sağlık Ekibi: Birkaç yıldır her devre arasında bakalım bu yıl kaç sakat olacak diyerek başlanıyor. Milli takımı da pençesine alan bir durum oldu bu. Sanırım artık bu durumu şanssızlıkla açıklayamayız
4.SCsizlik(Striker Center): Hakan Şükür’den bu yana golcü meziyetlerini gördüğümüz iki adam oldu. Baros, Nonda. Biri sakat, biri de anlamsız bir biçimde gönderildiğinden ileri ucu iflas etmiş bir takımla yüzleştik.

Sezon başına ne büyük hayallerle, gol rekorunu kırar bu takım sözleri ile başlamıştık. Ancak “Hayaller hayatın yaramaz çocukları gibidir, bir elma şekeri için sizi kandırır giderler” diye boşuna söylememişler.

FENER'DEKİ CİMBOMLULAR


Hasan Şaş'ın Saba Tümer'le programından daha çok malzeme çıkar. Konuşmasının bir yerinde Fenerbahçe'deki Galatasaraylılardan bahsetti, Şaş. Çok mühim değil bana kalırsa. Ben de Hasan Kabze'nin fanatik Beşiktaşlı olduğunu biliyordum mesela:D Lisede Daniel Amokachi formasıyla az dolaşmadı yanımızda:D

Galatasaray'da da bir sürü başka takım taraftarı var zaten ancak kim acaba Fener'deki cimbomlular. Ben tahmin üreteyim istedim, tipe göre:D

Gökhan Gönül
Semih Şentürk
Uğur Boral :))

Salladık belki tutar:D

3 Şubat 2010 Çarşamba

HAYRINI GÖRMEK Antalyaspor2-1Galatasaray


Çok uzağa gitmeye kalmadan gözümüzle gördük. Atletico maçında da mecburen böyle oynayacağız. Dikkat ettiniz mi bilmem ama Galatasaray Jo çıkınca sağdan soldan çizgilere kadar giden takım oldu. Hücumun orta bölümü bomboştu. Neden? Santrafor yoktu. Yani Arda'ya yalancıktan oraya gidiver dendi ancak Arda hayatında kaç kere orada oynadı ki zaten. Dolayısıyla alışkanlıklarının esiri olarak kanatlara doğru hareketlendi sürekli. Dos Santos deseniz garibim, şaşkın ördek gibi. Oradan oraya koşuyor mücadele ediyor ancak ne fayda. Cimbomda bir cümbüş bir karnaval. Kimse ne yaptığını bilmiyor.

Savunmaya da bir şeyler söylemekte fayda var. Yıllardır çakma sağ kanat oyuncularıyla oynaya oynaya bu hale de geldik işte. Defansif kanat oyuncusu neden almaz bu yöneticiler? Cihan Haspolatlı'dan, Sabri'den harikalar yarattıklarını mı düşünüyorlar. Yani bir iki maç diye başlamıştı o çocuklar o bölgeye üzerlerine yapıştı. Allah'tan birileri fark edip Arda'yı da o saçma yere kurban etmediler yoksa onu da söndürecektik.

SARI GECE




Bir maç bu kadar kötü yönetilebilirdi. Tabii bu kötü yönetimde şımarık futbolcuların çok oluşunun da katkısı yok değil. Ancak İBB-Trabzonspor maçının hakemi adeta bir basiretsizlik timsali olarak maçı katletti. En son 14 falandı sarı kartlar ben sayamadım gerisini. Son dakikada gol makinesi diye alınıp çamaşır makinesi çıkan Theo kardeş de sarı yok mu sarı deyince ağzının ortasına yedi sarıyı. TS'nin penaltısı bence haklı bir penaltıydı. İBB defansındaki avarel Barbossa topa elleri havaya kaldırarak yükselinmeyeceğini sanırım öğrenememiş. Son sözüm de Engin Baytar kardeşime olacak. Tamam iyi mücadele ediyorsun ve fena da sayılmazsın ancak bu kadar şımarıkça hareketler, çirkeflikler falan. Yok ben gözüm tutmadı seni! Sevemedim!

2 Şubat 2010 Salı

UMARIM AYDIN "YILMAZ"

Bir star adayı daha Anadolu'nun bağrında kendine çıkış aramaya gönderildi. O cendereden çıkmak pek öyle kolay olmuyor malumunuz. Benim hatırladığım son dönemde bir Arda var. Manisa'da şehzadeliğini tamamlayıp İstanbul'a dönebilen. Aydın artık şehzade olma yaşını da doldurdu. Sonu hayırlı olsun istiyorum tabii ki. Konya'da attığı golle hafızamıza kazımıştık o yılların körpe Aydın'ını. Rijkaard gibi gençlere yatırım yapan bir teknik adamı dahi değerlendiremedi Aydın. Ancak yılmamalı tabii ki, soyadına uygun davranmalı. Bakarsınız Eskişehir'deki aşı tutar da cimboma yıldız adayı diye geri döner. Olur mu? Olmaz diye bir şey yok!

"İNÖNÜ BİZİMDİR DİREKLERİ SİZİNDİR"


Beşiktaşlı olmayı babamdan ve amcamdan öğrendim. 1995-2000 arası Galatasaray ve Beşiktaş, şampiyonluk için sürekli mücadele eder ve(Genelde) Galatasaray 1. Beşiktaş ligi 2.bitirirdi. Yine üzgün bir şekilde amcamın berber koltuğunda otururken bana söylediği şu sözleri unutamıyorum: " Oğlum, unutma! Bizim şampiyon olabilmemiz için hem Galatasaray'ı hem de hakemleri yenmemiz gerekir." Bu sözlerden sonra çok düşünmüşümdür, niye hakemleri biz de satın almıyoruz diye. Sonra bunun bir duruş olduğunu fark ettim. Ezilenden, haksızlığa uğrayandan yana olmak neyse Beşiktaş'ı tutmak da oydu. Beşiktaşlı olmak nükleere karşı çıkmak demekti. Irkçılığa uğrayan Eto'o nun yanında " Hepimiz Eto'o yuz diye bağırmaktı." Herkesin Kadıköylü, liseli olmakla övündüğü bir alemde "halkın takımıyız" pankartını asmaktı. Arkadaşlarım üniversitede, bizle arabacılar,kokoreççiler diye dalga geçerken, içten içe mafyaların , yüzde 10cuların, silah satıcılarının, uyuşturucu kaçakçılarının finanse ettiği takımları tutmamanın huzuruydu. Bizler sonuç taraftarı değildik. Tribünlerimiz:"Yaşamla ölümü ayıran çizgi siyahla beyazı ayıramaz ki" sloganını bir yaşam biçimi yapmıştı. Bu kutsallığa ilk saldırı Yıldırım Demirören'in para ile satın aldığı uşaklardan geldi. Kapalı tribünde gerçek Beşiktaşlılar Yıldırım Demirören aleyhine attıkları sloganlar nedeniyle dövüldüler. Taraftar haykırıyordu. Borçsuz aldığı bir kulübü, yüz milyon doların üzerindeki bir borca sürükleyenlerin amacı nedir? Takımı ligten çekeceğini söyleyip, hemen o hafta sahaya sürenlerin amacı nedir? Sıradan yabancı futbolculara milyonlarca doları akıtanların amacı nedir? Gaziantep'te oynayan Tabata adlı oyuncuya 8 milyon euroyu verenlerin amacı nedir?
Ne yazık ki bu sesler kongrede duyulmadı. Kongredekilerin gönülleri parayla satın alınmış olacak ki, Beşiktaş taraftarının iradesi kongreye yansımadı. Şimdi Beşiktaş'ın arkasında taraftarı olmayan bir başkanı var. Ne kadar çok şakşakçı tutarsa tutsun İzmir'de, Bursa'da, Ankara'da Türkiye'nin dört bir yanında Beşiktaşlı duruşuyla yaşayan insanların hiçbir zaman başkanı olamayacaktır. Beşiktaş, siyah beyazdır, Demirören'se yalnızca siyah...

Bir zamanlar Beşiktaş'ın ma'bedi olan İnönü Stadyum'u taraftardan koparılmak istenmiş ve Beşiktaş taraftarının kararlı duruşuyla bu başarılamamıştır. Şimdi ben de buradan aynı kararlı duruşla sesleniyorum: "İnönü bizimdir, direkleri sizindir!"

Umut SELVİ