29 Nisan 2010 Perşembe

ZİBİDİ


bu adam dünyanın en iyi teknik direktörüdür. evet bu doğru. buna itiraz edenin alnını karışlarım ancak şu da var ki bu adam dünyanın en antipatik teknik direktörüdür de. barcelona maçında yapmadığı çirkeflik kalmadı bu herifin. tamam yakışıklısın, modayı da yakından takip ediyorsun eyvallah. zaten cin gibi zekisin onu da görebiliyoruz da. böylesine çirkef olursan hangi kalpte taht kuracaksın. seni hatırlayanlar süperdi ama çamurun önde gideniydi diye anmayacaklar mı adını. şimdi birçokları çamur bahane morinho şahane. adam farklı. tarzı bu gibi cümleler edecekler. yok arkadaşım yok, önce adam gibi adam istiyorum ben karşımda. rakibine saygı duyan insan arıyorum kulübede ve sahada. böylesi midemi bulandırıyor. bunu da karizma olarak görmek, büyüklük saymak kanıma dokunuyor.

25 Nisan 2010 Pazar

BU NE ŞİMDİ?

GALATASARAY 0-0 BURSASPOR

fenerbahçe'ye çalışmak diye buna denir. bir tarafta şampiyon olmayı isteyen bursaspor. diğer tarafta fener'in ezeli rakibi galatasaray... ikisi de fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemezken nasıl oluyor da fener'in işine yarayan bir skor çıkıyor sahadan. anlamak güç...

*BU ARADA GALATASARAY BURSA'YA YATACAK DİYENLER UTANMIŞTIR UMARIM SÖYLEDİKLERİNDEN. TARAFTAR OLARAK BİRÇOĞUMUZ GÖNÜLDEN YATMIŞTIK BURSA'YA AMA FUTBOLCULAR İLK DEFA PROFESYONEL OLDUKLARINI HATIRLADILAR

MURAT KOSOVA TARZI YORUMCULUK






ergenlik dönemime denk gelen cm oyunu ile futbola bakışım da değişmiştir. o oyunun ilk versiyonunu oynamış biri olarak söylüyorum ntv yorumculuğa bakışımı da tamamen değiştirmiştir. yakın arkadaşım alkımla izlediğimiz premier leauge maçları sırasında murat kosova'nın gönlümüze ilgimize hitap eden güzel yorumları ve araya sıkıştırdığı bilgiler bizi mest ederdi. o günlerde maraton programının delikanlısı asırlık erman hocanın, ziya şengüllerin, ali sami alkışların yalan olduğunu anlamıştık. bize dünya futbolunu çok yakından takip eden demode sözlerden kurtulmuş, genç dinamik yorumcular gerekiyordu.

bu anlamda bizi doyuran ilk isimlerden olmuştur murat kosova. düşünsenize bu adamın sevgilisiyle kavga etme pahasına cm oynadığını bundan vazgeçemediği gerçeğini duyuyorsunuz. tabii ki saygı duyarsınız yorumlarına. sizden biri olduğunu düşünürsünüz.

sonrasında tabii bir sürü isim geldi geçti ekranlardan. mehmet demirkol'un da yavaş yavaş parladığı senelerdir söylediğim seneler. mehmet demirkol'un zekasını sezmiştik. sempatik bir adamdı aynı zamanda. rasyonel çözümlemeler yapıyordu futbol ile ilgili. yani turgay şeren'den daha iyi rasyonel çözümlemeler. ne yalan söyleyeyim yine de tam anlamıyla aradığımız yorumcu değildi mehmet demirkol. düşüncelerini ifade ederken ülke sınırlarının dışına çıkamıyor. dünya futbolunu çok yakından takip ettiğini düşünüyorduk.

sonrasında ogan tarhan'ı tanıdık. gençti, dinamikti. her şeyden öte dünya futboluna çok yakındı. harika yorumlar yapmıyordu belki ancak dünyada ne olup bittiğini bilen bir futbol aşığından öğrenebileceğiniz birçok şey vardır, düşüncesinin sağlaması oluyordu.
günümüzde mert aydın, uğur meleke açlığımızı gideren türden yorumcular olarak karşımıza çıkıyorlar. özellikle uğur meleke bu işin pirleri arasında kendine yer bulmuştur. bu işe amatörce başlayıp bir radyo programı sayesinde piyasaya düşen bir insan olarak oldukça başarılı buluyorum kendisini. işi bilen futbol yorumcularının günümüzdeki en iyi temsilcisi olarak değerlendiriyorum ayrıca. ilgiyle takip ediyorum

hee, erman hocalar, hıncallar yok mu artık. olmaz mı tabii ki var. rıdvan hocayı onların devamı olarak görüyorum mesela. ama tabii evrim geçirmiş, gelişmiş halleri olarak. blogculuğun gelişmesi, bilgi sahibi insanlara her an ulaşabilme şansı bulabilmemiz bu tip adamlara eskisi kadar ihtiyacımızın kalmadığının göstergesi. hee iyi vakit geçirmek adına onlara da ihtiyacımız var tabii. yok ebenin .mı ali sami diyenlere:))

24 Nisan 2010 Cumartesi

GALATASARAY YENİLİRSE KİMSE LAF EDEMEZ!


bu gece galatasaray'ın maçı vereceği haberleri aldı başını gidiyor. yılların futbol şehri bursa ile ülkenin en antipatik, sevilmeyen takımı fenerbahçe yarış içinde olunca yarışın dışında kalanların ibresi ister istemez hak edenden yana oluyor. bütün bunlar gs-bursa ve bursa-bjk maçlarında gs ve bjkli oyuncuların eyyamla bursayı şampiyon yapacakları anlamına gelmiyor.

başlık neden galatasaray yenilirse kimse laf edemezdir?:

bursaspor fenerbahçe'yi de beşiktaş'ı da kendi sahalarında yenmiştir. dolayısıyla kendi göbeğini kendi kesememiş bir takımın kalkıp da başka bir takımı şikeyle suçlaması saçmadır. bursaspor'da galatasaray'ı sami yen'de yenebilme gücü vardır.

ne kadar istemesem de bu gece inanıyorum ki galatasaraylı futbolcular çıkacak ve çatır çatır futbollarını oynayacaklar ve bursa'yı yenecekler tabii. böylece bütün yıl ağlayan,sızlayan, dilenen, çamur atan bir kulübü şampiyon yapacaklar!

TOKAT DEĞİL, DAYAK!


göztepe şükür ki bu hafta kazandı. play off grubuna katılma adına önemli bir galibiyet aldı yalı sakinleri. ilk iki şansını iki hafta önce kendi sahasında telekoma yenilince kaybetmişti göz göz. bugün tokat'a kendi sahasında 3 tane atınca play off için önemli bir yol kat etmiş oldu.

öğlen maç saatine yakın alsancak'taydım. vallahi sami yen'deki galatasaray maçları neyse öyle bir ambians oluyor tribün çevresinde. keza 2.ligten bahsediyoruz. eskilerin 3. ligi bu. umarım play off'ta işler iyi gider de seneye bank asya'da görürüz göz gözü.

ANKET


yarınki galatasaray-bursaspor ve iki hafta sonraki bursaspor-beşiktaş maçlarını düşünerek bir anket yaptım. katkılarınızı bekliyorum arkadaşlar!

22 Nisan 2010 Perşembe

MABED


mabed her geçen gün ykseliyor aslantepe'de. heyecanlanmıyorum dersem büyük yalan olur. açılışı şimdiden düşlüyorum. umarım barcelona ile anlaşırlar. o maçla açılışın yapıldığını düşünüyorum da daha bir heyecanlanıyorum. olimpiyatı olypiakos ile açmıştık. burası için büyük bir tören bekliyorum. artık 29 ekimi bekleyeceğiz!

20 Nisan 2010 Salı

ARDA YUMRUKLAR ATIYOR ART ARDA


vallahi o yumruk caner'e miydi yoksa medyaya ve taraftara mı orası tartışılır. ancak tartışılmayacak bir şey var ki o da takım içinde arkadaşlık denen psikolojik zincirin günden güne kopması.

oyuncuların gergin oluşunu normal karşılayabiliriz. sonuç itibariyle koskoca bir sezon sonunda istediklerini alamadılar. yarıştıkları bütün kulvarlarda hüsrana uğradılar. hele ki son sami yen maçında taraftarlarından ağır bir tokat da yediler. özellikle arda bu yükü omuzlarında en çok hisseden futbolcu oldu. düşünsenize arda artık sevgilisi ile ilişkisini bile kapalı kapılar ardında, stres içinde yaşıyordur. bu da normal bir insan için altından kalkılabilecek bir yük değil açıkçası.

caner'in fenerli olarak nam salması futbolcunun taraftar arasında antipatik görülmesiyle son buldu. atletico maçlarından bu yana seyirciyle arası açık. bu da eminim sinir kat sayısını artırmıştır caner'de.

ve idmanda yaşananlar. ne üzerine ortaya çıktığını bilmediğim bir kavga bu aralar detayları da öğreniriz de. futbolcuların bu gerginliği ne onlara ne de takıma bir fayda getirmeyecektir.

19 Nisan 2010 Pazartesi

HAKEM BUNU DA GÖRÜYOR MUSUN ?


tamam hakem kötü maç yönetti, fenerli ıoyuncular çirkeflikte çığır açtı ancak bu taraftarın yaptığı da eşşeğin kulağına su kaçırmak. sanıyorum arkadaşın akıl sağlığı ile ilgili problemleri var!

18 Nisan 2010 Pazar

FUTBOLU ÇİRKİNLEŞTİRENLER


şimdi fenerliler hücum edecek de aklı selim hiçbir fenerli üstüne laf söylemesin. hoş bir hareket miydi penaltı noktasını kazmak. ne kadar korkakça bir hareket. volkan'ın popo meselesi daha taptazeyken bir başka çirkin görüntüye imza attı sevgili bilica.

siz demeden ben diyeyim tamam kabul filipescu'nun, hakemlere karşı hagi'nin, bazı durumlarda arda'nın da hareketlerini beğenmiyordum, tastiklemiyordum, tastiklemiyorum. çirkinleştiriyorlar futbolu, fenerlisi, cimbomlusu, beşiktaşlısı bu noktada birleşmeli

İMPARATOR VUCİNİC ROMA'YI YAKTI


off ki ne off. harika bir maç izledik roma olimpiyatta. her dakikası heyecan, her dakikası gerilim. lazio ilk yarıda roma'nın direncini kırıp bir de gol buldu ancak, maçın gidişatını da yine kendi beceriksizliğiyle tayin etti. kaçan penaltının ardından roma tribünlerinin adeta kükremesi, as romalı futbolcuları yüreklendirdi. roma lazio kalesinde daha çok görülür oldu. sonunda bir penaltı ve ardından serbest vuruştan gelen gollerle vucinic lazio yu b kategorisine daha da yaklaştırmış oldu.

maçı izleyip de keyiflenmeyen futbolsever yoktur eminim. ama romayı seviyorsa bir de mest olmuştur. umarım interin hegamonyası bir son bulur bu yıl da şampiyonluk başkente gelir. hadi bekliyoruz.. son 4 hafta!

DERBİYİ BIRAK SONRAKİ HAFTAYA BAK!


beşiktaş tahminlerimizi değil ama ümitlerimizi boşa çıkardı. böylelikle şampiyonluk yarışında bursa ve fenerbahçe yalnız kaldılar. şimdi sami yen'deki galatasaray-bursaspor maçı çok ilginç anlara gebe. galatasaray'ın bursaspor'u yenmesi kuvvetle muhtemel ezeli rakibi fenerbahçe'yi şampiyon yapacak. ne yalan söyleyeyim bir sonraki hafta ali sami yen'de kalbim yeşil beyaz pompalayacak. şampiyonlar ligi mühim değil. bursaspor'un şampiyonluğunu istiyorum!!

17 Nisan 2010 Cumartesi

LAZİO-ROMA "kasap et derdinde koyun can derdinde"


bu akşam müthiş bir derbi heyecanı yaşanacak. iki takımın da ecel terleri döktüğü bir dönemdeyiz. roma şampiyon olmak adına son 5 maçını da kazanmak istiyor. öte yandan lazio serie b ye düşmemem planları yapıyor. gerçekten de kasap et derdinde koyun can derdinde atasözüne uygun bir derbi olacak. lazionun derdi ezeli düşmanlarını şampiyonluktan etmek. tahminimce düşmüşler kalkmışlar umurlarında değil. keza ezeli düşmanlarının şampiyon oluşu onları çok daha üzecektir. roma kendi derdinde. şampiyonluk için kaybetmeye tahammülleri yok. lazio düşerse bir tekme de ben vurayım diyorlardır muhtemelen. bir roma sempatizanı olarak romanın kazanmasını diliyorum. bu muhteşem derbiyi kaçırmayın diyorum!

GÜLÜMSE KADER'İNE


manisaspor'u da geçti galatasaray. deplasmanda sevinmeyeli bayağı olmuştu. maçta oynanan futbol ile ilgili kelime dahi etmek istemiyorum. 4 hafta kala futboldan bahsetmenin manasızlığını hissediyorum.

haftaya geçen haftalarda defalarca belirttiğim bir buluşma olacak gibi. tabii fener yarın yenilmezse. fener yarınki maçı kazanırsa o zaman sonraki hafta karmaşık duygular içinde izleyeceğim maçı. bursa'nın şampiyonluğunu istediğimden belki de ilk kez cimbomun yenilgisini arzu edeceğim!

YARDIM "90larda Çocuk Olanlar"


arkadaşlar adını hatırlamıyorum ama oynayanlar kesin bilir. atari salonlarında bir oyun vardı. çok eski tabii bu dediğim doksanların başıydı. türk milli takımında oğuz vardı, tanju vardı hatta. ceza sahasına yaklaştığınızda birden kale ekranda görülür. hedefe kitleneceğiniz bir ikon belirir ekranda ve siz de o yere topu gönderirdiniz. bu oyunun adı neydi ve ben nereden temin edebilirim bunu. bilenlerden ricam yardım etmenizdir! şimdiden eyvallah

HABERTÜRK VERİYOR GAZI

G.Saray küçük takım mı Santos?

"Giovani Dos Santos, Barcelona’dan ayrılmasının ardından takımın 6 kupa birden kazanması ve bu sezon da başarısını sürdürmesini Katalan gazetesi Sport’a yorumladı: Eski takım arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Belki ben ayrılmasaydım Barcelona’da işler bu kadar yolunda da gitmeyebilirdi. Hayat bu, böyle şeyler olur. Şimdi en büyük amacım çok çalışıp yeniden büyük bir takıma dönmek."



habertürk de işin suyunu çıkardı artık. sürekli takımla futbolcuların arasını açabilecek manşetler atıyor, uyduruk haberler geçiyor. sivas maçını hatırlayacaksınız,neymiş efendim galatasaray gol yemişmiş, baros takmış kulaklıklarını müzik dinliyor, oralı olmuyormuş. maçın kaçıncı dakikasında çekilmişse bir fotoğrafla süslemişler yazıyı. şimdi de dos santos'a bulaşıyorlar. galatasaray ile barça'yı kıyaslarken tabii ki büyük takım, daha mütevazı takım karşılaştırmasını yapacak adam. neymiş efendim galatasaray büyük değil miymiş, ağzına biber sürerim dos santos senin, allaaaaaaaaaaaaa dos santos ne deddddddddddiiiiiiiiiiiiiii. orta okul muhabbetleri bunlar. adam kızıştırmaca.

habertürk'ün tarzını severdim ancak anladığım kadarıyla bizim ikinci hürriyetimiz olacak bu gazete!!!

16 Nisan 2010 Cuma

BURSASPOR ŞAMPİYON OLSUN!


dün halamın bıyıkları olsa amcam olurdu tarzında beyin fırtınası gerçekleştirmiştim. planları fenerbahçe ve bursa'nın mağlubiyetine göre yapmıştım. bu akşamki antep maçını da 3 puanla kapadı timsahlar! kaldı geriye 3 hafta...

ben diyorum ki bu dakikadan sonra bursaspor şampiyon olmalıdır. ligimizin buna ihtiyacı da vardır ayrıca.

bursaspor öyle fıs bir şehir takımı değil. bugünkü maçta bunu çok güzel ispatladılar. tahminim başarılı bir bursaspor'un her maçı bugünkü maçtaki görüntülere sahne olabilir. öyle ki başarısız dönemlerinde dahi harika bir taraftar profiline sahiplerdi. bu anlamda kendilerini takdir etmemek mümkün değil. başarıya aç olmanın büyük etkisi var tabii bunda ancak her şeye rağmen futboldan zevk alabilen bir şehir bursa. bursa gibi eskişehirspor'un, trabzonspor'un, izmir'den karşıyaka ve göztepe'nin karakteristik takımlar olarak avrupa liglerinde bizler temsil etmelerini çok isterdim. bunlardan bursaspor bunu başaracak sanırım. bursa'da oynanacak bir şampiyonlar ligi maçını düşünmek dahi keyif verici.

90'larda baliçli, ercümentli, mususili kadroyla müthiş bir hava yakalayan o takımı hatırlıyorum da bursa bir şampiyonluğu çoktan hak etti. inşallah şampiyon olurlar. bunu gerçekten içten söylüyorum. bunu bana söyleten fenerbahçe'dense bursa'yı tercih ederim düşüncesi değil samimiyetimle belirteyim. futbolumuzun kalitesi adına, seyir zevkimiz adına bu tip çıkışlara ihtiyacımız var!

14 Nisan 2010 Çarşamba

HALAMIN BIYIKLARI OLSA AMCAM OLURDU


Halamın.... (bıyıkları diyelim :) olsa amcam olurdu sözü vardır ya, yazımın ana fikri bu düşünce üzerine temellenecektir. dolayısıyla ümidimi yitirmiş olsam da belki olur be, hadi be hacı kıvamında düşüncelerimi belirteyim.

bu haftaki derbi çok önemli bana kalırsa. hafta sonu resmen yer siyah gök beyaz olmalı! beşiktaş fener'i kadıköy'de devirmeyi başarırsa galatasaray da manisa'dan 3 puanla dönerse bakın siz ortalığın haline. bursa'nın antep önünde ne yapıp edip 3 puanı alacağını düşünüyorum ancak aksi durumda enteresan şeyler olacaktır. keza sonraki hafta galatasaray deplasmanına gelecekler. işte kader anı tabii ki. galatasaray böyle bir ortamda maça ne yönden bakacak. bursa'yı yenerse ezeli rakibi fenerbahçe bursa'nın üzerine çıkacak, yok yenemezse kendi şansı tamamiyle tükenecek. mantıklı olan bursa'yı yenmek tabii bu durumda.

bursa'nın ankaraspor'dan gelecek beleş 3 puanı şimdiden cebinde. bu puan o kadar değerli ki! gerçi geçenlerde uğur meleke güzel bir yazı yazmıştı. bu ankara maçı ya son maç olsaydı ve bursa'nın averaja ihtiyacı olsaydı diye. hakikaten 3-0'la bitiriyorlar bu maçları, ne saçma!

galatasaray'ın şampiyonluk şansının çok düşük olduğuna inanıyorum birçoğunuz gibi. ancak bu haftaki derbi galatasaray'ı potaya sokabilir. zaten sanırım son şans artık bu derbi. beşiktaş kazanırsa hem kendisini hem de galatasaray'ı potaya sokacaktır diye tahmin ediyorum. haydi hayırlısı, enteresan bir sezon izliyoruz!

12 Nisan 2010 Pazartesi

"TRİBÜNDE REVİZYON HAREKETLERİ"

Göztepelist sitesinden Mustafa Dalyanoğlu imzası ile yayınlanan yazının kısa bir bölümü.

“Gelecek , ihtiyaçlarının neler olabileceğini görüp bunları öğrenen insanlarındır .“der bir düşünür. Amatör kümeden profesyonel liglere dönüş yaptığımız günden bu güne kadar , tribünler olarak geç kaldığımız konu kendimizi geliştirememiş olmamızdır. Şunu kabul edelim : Başarısızlık yılları ile birlikte ciddi anlamda bir seyirci kaybımız vardır. Bank Asya ve sonrasında en üst lige çıkıldığında ise bu sayı tatmin edici rakamlara tekrar ve kendiliğinden ulaşacaktır. Bu noktada hala geç kalınmamış çok iyi bir şansımız var. Bizim armasını canından çok seven ve her halde har şartta takımı tutku ile destekleyen 5000 civarında kemikleşmiş bir taraftar kitlemiz var. Bu mükemmel bir sayı. Sorunumuz bu kitlenin en iyi şekilde içeride ve dışarıda organize edilmesi. Ben hemen sözün bu noktasında hayalimdeki tribünleri anlatmak isterim. Hayalimdeki tribün ise sadece bu 5000 kişi için geçerlidir. Bundan sonra gelecek olanlar zaten çekirdek çitleyen , başarıya endeksli sempatizanlardır. Sözün başında hemen belirtmeliyim ki , söyleyeceklerim bir fikir jimnastiğinden ibarettir. Çok daha mükemmel fikirleri olan kardeşlerimizin uygulamaya değer projelerini de değerlendirmek gerekir. Yol ne olursa olsun sonuçta pırıl pırıl bir tribün istiyoruz.

1 – İçerideki maçlarda 90 dakika susmadan takımını destekleyen 5000 kişilik bir koro. Tezahüratların maç öncesinde taraftar temsilcilerinin bir araya gelmesi ile önceden belirlendiği , maçın gidişatına göre direk olarak sonuca etki edebilecek düzeyde bilinçlenmiş bir taraftar kitlesi. Bu noktada tamamen kişisel fikrim o dur ki : 1925 TD nin de kapalının diğer tarafına yerleşmesidir. Alsancak stadındaki maçlarda açık tribün açılmasın. Maçı sessiz sedasız izlemek isteyen ağabeylerimizin aileleri ile birlikte balkon tribününe çıkmaları yerinde olur. Tüm taraftar gruplarının tek yürek ve karşılıklı olarak yapacakları önceden planlanmış tezahüratları giden maçları dahi çevirebilecektir. Ben biraz daha ileriyi hayal ederek 1925TD sayın başkanı GÖKHAN DUMAN beyefendiye ve yönetim kuruluna acizane bir tavsiyem olacak. Yönetimimiz kendi stadımızı yaptığında açık tribün olmazsa zaten açık tribünün bir anlamı olmayacak. Bu nedenle bütün grupların şimdiden kapalı tribünde bulunması ve hep bir ağızdan 90 dakika oturmadan destek vermesi çok ama çok etkili olacaktır. Kapalı tribün bilet fiyatlarının ise tam : 5 öğrenci ve bayan 1 lira olması gerekir.

2 – Maça gelirken keşke hiçbir taraftarımız İzmir’de ya da deplasmanda alkol ya da herhangi başka bir madde almadan gelse. Maçtan sonra duruma göre mutluluktan ya da üzüntüden herkes istediği kadar içsin. Lakin maçlara gelirken armaya olan desteği ayık ve sağlam bir kafa ile vermek sanırım çok daha etkili olacaktır. Tribünlerdeki arkadaşlarımızın herkesten daha zeki , duruma göre ani kararlar verebilen , maçın gidişatına göre zeka eseri reaksiyonlar gösterebilen beyinler olmaları gerekir. Elbette ki hiç kimsenin yaşantısına ve kişisel tercihlerine karışmak haddimiz değildir. Ancak şunu artık iyice sindirmeliyiz : Tribünler alkol alarak girilip hayatın tüm stresini atma yeri değildir. Hayatın stresi ayık beyinler ile kardeşlerimizle omuz omuza atılır.

3 – Tribün bestelerimiz başta İSYAN MARŞIMIZ olmak üzere çoğunlukla bize ait ve etkili tezahüratlardır. Derneklerin seçecekleri temsilciler tarafından oluşturulacak bir komisyon içeride ya da dışarıda her maç öncesi bir araya gelerek maç boyunca nerede hangi tezahürat birlikte yapılırsa maçın gidişine etki yapılabilir sorusuna cevap aramalı ve maça gelirken en az takım kadar hazır olmalıdır. Takım hazırlanmadığında isyan ediyoruz. Peki biz neden maçlara hazırlanmıyoruz ?

4 – Tribündeki herkes istisnasız konulacak genel kurallara uymalıdırlar. Örneğin ; her ne hal ve şartta olursa olsun , gerek kendi oyuncusuna , teknik adamına gerekse rakip takım başkan , yönetici , futbolcu ve teknik adamına küfür etmek gibi insan onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan ve tamamen çağdışı kalmış bir tepkiyi hiçbir arma sevdalısı vermemelidir. Gösterilecek tepkiler önceden planlanmalı ve tribünlerde istenmeyen olaylara izin verilmemelidir. Küfretmek Türk erkeğinin rahatlama yollarından biridir. Lakin Türk erkeğinin bir başka özelliği , küfrettikçe rahatlamak yerine kendi kendini gaza getirmesidir. Geçmişte tribündeki en büyük olayların küçük küçük ve kişisel küfürler ile başladığını unutmayalım. Bir tek kişinin yaptığı küfür en basitinden bir el hareketi ile karşılık bulduğunda ; “Vay sen benim tribünüme hareket çekersin he” ile başlayan ve koca bir tribünü saran ateşe dönüşmüştür.

5 – Deplasmanlara İzmir’den gidecek otobüs ve kişi sayısı önceden belirlenmeli , gelecek kişilerin kesin listesi Cuma gününden tamamlanmalıdır. Üzerine basa basa söylüyorum ki ; Göztepe camiası , tribünleri deplasmana armayı temsil etmek üzere gidecek arkadaşlarını sayısı ne olursa olsun ÜCRETSİZ olarak gönderebilmelidir. Bu konuda bir deplasman fonu oluşturulmalıdır. Her hangi bir banka şubesinde 3 dernek başkanının ortak imzası ile hareket ederek kullanabilecekleri bir ortak hesap açtırılmalıdır. İzmir’deki her maç öncesi stad girişinde özel izinle bir ya da bir kaç yardım kutusu konulmalı , maça gelen herkes bu kutuya 1 lira 2 lira 5 lira az çok demeden atmalıdır. Bu kutular 3 başkanın huzurunda açılmalı , sayılmalı tutanak tutulmalı ve banka hesabına yatırılmalıdır. Ya da her ay güzel bir eğlence mekanında bir yemek düzenlenmeli , ya da her ay bir sanatçı getirilip konser düzenlenilmeli , ya da bir piyango her ay , ya da gelir getirici ve insanlarımızı deplasmana her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ücretsiz olarak göndermeye yetecek para toplanmalıdır. Sonrasında deplasmana bizi temsilen gidecek arkadaşlarımız da dernek başkan ve yönetim kurumlarımız tarafından titizlikle seçilmelidir.

Bunlar benim aklıma gelenler. Mutlaka başka güzellikler de zaten özünde güzel olan arma sevdalılarından herkesin aklına gelir. Bunları değerlendirelim. Taş üstüne taş koyalım. Konuşmak çok kolay. Önemli olan daha önce yapılmayanı yapabilmek. Başarabilmek. Biz hep yapılmayanı yaptık daha önce. Yine yaparız. Yine başarırız.


*GALATASARAY trübünlerine de benzer bir reform gerekiyor sanırım

11 Nisan 2010 Pazar

KÜLTÜRSÜZ TARAFTAR KİTLESİ


hafta içinde baros'un çakma fotoğrafı, devre arası gelmiş kültürümüzü bilmeyen jo'nun alemlerini büyütmeler ve tabii ki son yıllarda sembol futbolcu yetiştirememiş diğer kulüp yazarlarının arda gazları.

tribünlerin performansı değerlendirilseydi beş yıldız üzerinden 1 yıldız bile veremeyeceğimiz sami yen tribünlerinin bu gece hafta içinin medya gazına geldiklerini gördük. bu elemanlar kendilerine bakmadan takımın sembolleşmiş ismi-keza başka takımlarda var mı diye bir bakın- arda'yı tek kelime ile rencide ettiler. arda'nın avrupa isteğini şımarıklık olarak düşünüyordum. şimdi şöyle düşünüyorum: cidden o kadar kültürsüz, eğitimsiz insanlarımız var ki yok yaa bunların önünde değil futbol oynamak çok affedersiniz sıçmaya gidilmez! adam gitsin de bari kafası rahat. ne dönek insanımız var. ne kadar kaypağız. iki gün önce taptığınız adama bunlar yapılır mı. resmen görgüsüzlük, eğitimsizlik... roma taraftarı tottiye bunu yapar mıydı mesela. gerçi avrupanın en büyük golcülerinden birine yıllarca şaban diye kızmadı mı tribünler! şaş gibi bir cimbomluyu küfürle uğurlamadılar mı. TİKSİNİYORUM!!!!

ŞİMDİ İSTERSEN 10 AT

galatasaray diyarbakırspor önünde dakika 52 olmuşken skor 4-0 yaptı. iş işten geçti, olay bana kalırsa bitti. kafamda bir sürü tilki dolaşıyor dolaşmasına ama görünen köy de kılavuz istemiyor. siz sami yen de en önemli rakibinize puan kaybediyorsunuz, sonraki hafta ligden düşmesi muhtemel bir takıma puan hediye ediyorsunuz. bu şartlarda gelen şampiyonluğa da sevinmemeli sanırım. şampiyonluk şansını daha sonra her şeye rağmen değerlendiririz.


bir lafım da sami yen seyircisine olacak. pankartları ters asmışlar. ben protesto meselesinin yerinde zamanında ve haklı yere yapılması gerektiğine inanıyorum. o taraftar grubu o protestoyu yapmaya kendini haklı görmüş olabilir ancak yıl boyu 1o ile 15 bin kişiye oynamış, maçlarının büyük bölümünde davul sesinden başka bir şey duyulmamış bir takıma böyle bir protesto pek haklı değil. tabii kendi düşüncem.


9 Nisan 2010 Cuma

EL CLASSİCO

Figo'ya atılan o meşhur domuz kafası(adamların işi gücü yok saklamışlar bu kafayı:D)




Benim Barcelona sevgim aslında Real Madrid nefretimden gelir. Atletico Madrid'i sevişimin de sebebi bu aslında. Real Madrid'in büyüklüğünü tartışmak safdillik olacaktır ancak nedense hiçbir zaman tarzını sevmediğim bir takım olmuştur. İnter de öyledir bakın. Bütün yıldızları toplayıp, piyastosla başarı çabasını oldum olası sevmemişimdir.Bizde bir sezonda yüzlerce futbolcu alarak başarı arayan takımları sevmediğim gibi. Barcelona da aynısını yapmıyor mu diyenleriniz varsa bunun Real'e göre çok masumane olduğunu söylemek zorundayım. Tarihlerine bakınca da Real'i sevmemem için bir sürü sebep var. Başta diktatör Franco'nun takımı oluşu bile Real'den tiksinmem için önemli bir sebep.

El Classico denince Figo'nun Barcelona'dan Real'e geçmesi ve Camp Nou'daki ilk maç geliyor aklıma. Figo'yu protesto etmek için sahaya domuz kafası atmışlardı. Beni etkilemişti o maç.

Hafta sonu oynanacak maç Barnebau'da. Geçen sene gibi olur mu acaba maç bilmiyorum ama umarım o kadar keyifli olur. Barcelona ve Messi bu sene için formunun zirvesinde ancak Real'i de yabana atmamalı. Özellikle bizim Eski Beşiktaş'lı Hiquain'in kardeşi mesele gol olunca kale ayrımı yapmıyor. Yeni Raul bana kalırsa kendisi.

Öyle ya da böyle hafta sonu dünya için El Classico zamanı yaşanacak. Keyifle izleyebileceğimiz güzel bir maç olur diye umalım!

8 Nisan 2010 Perşembe

BİZİM NEDEN MESSİ'MİZ YOK?


Bizde neden Messi'ler yetişmiyor? Yani hadi diyelim ki genç yaşta muhteşem yetenek diyebileceğimiz futbolcuları scout edip takımlarımıza getiremiyoruz. Yani büyük takımların bu anlamdaki egemenliğini kıramıyoruz. Keza küçük yaşta parlayan Ronaldinho'yu, Riquelme'yi, Saviola'yı ülkeye getirmek, büyükler dururken hayalcilik olur. Ee peki neden Messi'leri, Xavi'ler, İniesta'lar yetiştiremiyoruz?


Düşünüyorum düşünüyorum da altyapı yetersizliğinden başka bir NEDEN çıkmıyor önüme. Yani bizim futbolcularımızın genlerinde yetenek haznesi küçük falan diyeceğim ama o da olmuyor. Gerçi altyapı yetersizliğini de bahane mi ediyoruz acaba? Romanya'nın, Sırbistan'ın hatta Bosna Hersek'in altyapı çalışmaları bizden daha mı yi ki? Bizim Dzeko kalitesinde bir tane oyuncumuz yok mesela. Ya da bir Stankoviç'imiz var mı? Shevchenkomuz da asla olmadı Ukrayna'nınki gibi. Varsa yoksa bir Arda'mız var ancak o da tartışılıyor işte.


Evet sanırım yetenek fakiri olmayla altyapı yetersizliği arasında gidip geleceğim. Küçük yaşta futbolculara temel eğitimin verilmeyişi de çok etkili sanırım. Bu altyapıda yetişmiş eleman eksikliğinden ve kulüplerin kurumsal olamayışından kaynaklanıyor olmalı. Mesela iyi kaleciler yetiştiremiyoruz, iyi sağ ve sol beklerimiz de yok. Tam anlamıyla stoperlerimiz de Varsa yoksa ileriye dönük orta saha ve forvet. İyi yetiştirmişiz dediklerimiz de maçta temel bazı hareketleri yapamıyorlar ya da yapmıyorlar, hayretle izliyoruz. Eğitim almadıklarını mahalle maçı kültürüyle yetiştiklerini hemencik anlıyoruz.


Bu konu uzar gider. Sanırım futbolla ilgilenen herkesin kafasına takılan bir sorudur bu. birçoğumuz Brezilya ve Arjantin'de nasıl oluyor da bu kadar büyük futbolcular yetişebiliyor diye düşünmüşüzdür. İşin garip yanı her mevkiinin en iyileri yetişiyor onlarda bu da düşündürüyor insanı. Neyse ülkede hangi iş kurumsallaşmış, akademik anlamda ilerliyor ki futbolda böyle bir ARGE bekleyelim diyenlerinize hak veriyor, sagılarımı sunuyorum:D

7 Nisan 2010 Çarşamba

GÖZTEPE BANK ASYA İÇİN UMUTLANDI


göz göz bu haftaki iskenderun galibiyeti üzerine oldukça havaya girdi. takım sonraki haftalarda bu gazla ilk iki şansını bile yakalayabilir. ligin ilk yarısında çorumla oynanan maçtı sanırım şu havuzda oynamıştılar resmen. o maçın bu kötü gidişte etkisi büyüktü bence. o gün maçı oynatan haken bugün göztepe'nin buralarda olmasının en büyük nedenlerindendir bence. tabii ki sonra iyi havalarda alsancak stadyumunda puan kayıpları oldu ancak o su topu mücadelesi haksız yere 3 puandan etti göz gözü. neyse her şey yeniden başlıyor artık maç eksiğini de 3 puanla kapatabilirlerse 2.sıradaki takımdan sadece 3 puan geride olacaklar bu da ileriki haftalarda ilk iki şansını artıracaktır.

5 Nisan 2010 Pazartesi

ACI GERÇEKLER: SİVASSPOR1-1GALATASARAY


sezon başında bu takım gol rekoru kırarak şampiyon olur avrupa'da da en az yarı final yapar görüşümü gülümseyerek anıyorum. öyle ki şimdi bu hayallerle sene başında kendimizi ne kadar da kaf dağının ardında hissediyormuşuz anladım. sakatlıklardan çok çektiğimiz bir gerçek ve eksiklikler başımıza bela oldu ama her takım buna benzer zorluklarla uğraştı sezon boyunca. galatasaray gibi takım için bu tip şeyler bahane olarak kabul edilmemeli.

galatasaray'ın on 15 dakika neden bu kadar korkak bir futbol oynadığını anlayamadım. korner atışı sırasındaki bir pozisyonda ceza sahasında 11 futbolcumuz da hazır bulunuyordu. böyle bir çekince 90+ da golü getirdi sivasspor'a.

zaten kendi sahanda fenerbahçe'yi yenemiyorsan şampiyonluk falan hikaye. geçen hafta bu mesele kapanmıştı. sivas'ta da azıcık ışık saçan umutlarımız da söndü. şimdi kişisel olarak bursaspor'un destekçisi olacağım. umarım şampiyonluğu kucaklarlar.

son bir şey bu arada: galatasaray kalesi aykut'a tamamen devredilmelidir. o kaleyi hak etmiştir bu çocuk! leo franco sene sonunda gönderilmelidir.

MAÇA DOĞRU:SİVASSPOR-GALATASARAY


bu akşam sivas'ta önemli bir mücadele verecek galatasaray. fikstür dezavantajı diye bir şey varsa bu yıl galatasaray bunu hakkıyla yaşayacaktır. geçen hafta derbiyle şampiyonluk olasılığı oldukça düştü ;ancak tabii ki henüz hiçbir şey bitmedi. bu gece her şey bitebilir de. can derdine düşmüş bir sivasspor var galatasaray'ın karşısında. sivas azalmakta olan umutları tamamiyle bitirebilir bu akşam. keza geçen hafta üst üste mağlubiyetlerden sonra gaziantep gibi zor bir deplasmandan bir puanla döndüler. mehmet yıldız'ın takıma adapte oluşu sivasın az da olsa direncini artırmış. günden güne daha iyiye gideceklerdir.

geçen hafta saç baş yoldurmuş olsa da caner'in eksikliğini hissedebilir galatasaray. sol kanattan yapılan ataklarda mücadeleci kimliğiyle çok da kötü işler yapmamıştı caner. geçen haftaki saçmalayışı bütün takımın performansı ile ilintiliydi bana kalırsa.

galatasaray'ın orta sahasına yine büyük iş düşecek bu maçta. arka dörtlünün performansı öndeki iki adama bağlı oluyor çoğu zaman. rijkaard kimleri burada düşünür bilemiyorum ancak, topal ve sarp olursa bu tercihler umarım en iyi maçlarından birine denk gelmiş olur.

galatasaray'ın şansı ne kadar az olsa da ligin kaderinin elinde olduğunu düşünüyorum. hem şampiyon hem de düşecek takım sami yende belirlenecek bana göre. galatasaray ecel terleri döken 3 takımla arka arkaya oynayacak önce. sivas,diyarbakır,manisa... bunlar zaten aralarında büyük bir rekabet içindeler. galatasaray'ı çok yoracaklar. sonrasında bursa gelecek sami yen'e o güne kadar puan kaybetmemiş bursa gelirse sami yen'e maçın ertesinde o maçla ilgili çok konuşulur. çünkü galatasaraylı futbolcuların önlerinde 3 şey olacak: ilk şampiyonluğunu tadacak sempatik bursa, 3 yıl üst üste şampiyon olma parolası ile yola çıkmış ebedi dost(!) fenerbahçe ve hiçbir şeyin üstüne çıkmaması gereken galatasaraylılık duruşu... hangisini tercih ederler dersiniz?

4 Nisan 2010 Pazar

FUTBLOGLAR




ne yalan söyleyeyim 8 aya yakındır futbol blogumuzda arkadaşım ile beraber yazmaya çalışıyoruz. keyif de alıyoruz çokça . blogumuzu yayımlayalı beridir haliyle bu işin prestijli toplanma mekanlarına girmeyi arzuladık. bunu belirtmekten utanmıyoruz. şey misaliydi hatta bizimkisi sezercik filmlerindeki o masum çocuk misali: biz piç değiliz abiley bizi de aranıza alın diye diye bekledik aralarına bizi de kabul edecekleri günü:)) bir anlamda motive olmamıza yardımcı oluyordu bu bekleyiş ancak sanırım şevkimiz kırıldı. özellikle futbloglardaki yazıları büyük bir keyifle okuyoruz, oradaki hiçbir "faal" bloga laf edemeyiz. kaliteleri ortada çoğunun. birçoğu biz yokken zaten vardı. ancak fark ettik ki bir sürü de ölü blog var o platformlarda. bizim gibi şevkle sözlerini duyurmaya niyetli bloglar için bu ölü bloglar ortadan kaldırılıp yol açılmalıdır. yanlış mı düşünüyoruz?? bu yazıları ezik ,kabul görmeyen bir blogun yazarı olarak değil de şevki kırılmış bir blog yazarının sözleri olarak algılamanızı rica ederim. bize benzer onlarca blog var farkındayız. neyse oralarda olsak da olmasak da bu işin keyfi, düşüncelerimizi bu büyük bir deryaya dökmek zaten. bu uçsuz bucaksız denizde bir plankton gibiyiz zaten yazılarımız hangi balinanın ağzına girerse o derece mutlu oluruz. ağzını açıp tad almayı bekleyenlere yazmaya devam edeceğiz. yola devam....

GÜNDÜZ MAÇLARI


desportivo blogda yazar arkadaş deyinince geldi aklıma. yahu hakikaten bizim ligimizdeki maçlar neden gündüz saatlerinde oynanmıyor. büyüklerin maçlarından bahsediyorum. koca italyan ve ingiliz liglerinde birçok maç gündüz gündüz oynanıyor ne güzel. hele ki hava da güzelse tadına doyum olmuyor böyle maçların. cidden bu konuda bir engel teşkil eden durum varsa bilmiyorum ve açıkçası diğer arkadaşlar bunun sebebi hakkında yardımcı olurlarsa sevinirim.

BUCASPOR, GÖZTEPE, KARŞIYAKA, ALTAY


Bu takımları kısaca değerlendirelim. İzmir'in parlayan yıldızı olarak Bucaspor'u görüyoruz. Altyapı meselesini yıllardır yapılandırmaya çalışan İzmir Buca'nın mütevazı takımı bu yıl takımdaki Süper Lig deneyimli oyuncularıyla tecrübe eksiğini de giderdi. Yılmaz'ın ağabeyliğini yaptığı takım bu yıl fırtına gibi esiyor Bank Asya 1. Lig'te. İzmirliler olarak Altay ve KSK'ye bel bağlamışken bu mütevazı takımın Süper Lig'e yürüyüşü beni inanılmaz mutlu ediyor. Bucaspor taraftar potansiyelin olarak İzmir takımlarının her zaman en güçlüsü olmuş Altay gibi de değil hem. Yani iç saha maçlarında takımı destekleyecek taraftar problemi çekmiyorlar. Göztepe ve Karşıyaka kadar olmasa da taraftar destekleri yerinde. Umarım bu ilçe takımımız seneye Süper Lig'te boy gösterir.

Karşıyaka'nın muhteşem bir ortamı olmasına rağmen senelerdir istenilen başarıyı bir türlü yakalayamıyorlar. Bank Asya'nın gediklisi oldular vallahi. Yaşar Holding'in daha büyük bir katkı yapması gerekiyor inancındayım. Süper Lig tecrübesi olan futbolcularla takımı güçlendirmeliler. Oldukça iddialı bir teknik adamı takımın başına getirmeliler ve en kısa zamanda KSK arena için kolları sıvamalılar. Play off grubuna katılmaları demek bu grupta ALTAY ile beraber yüzde 50'lik ihtimalimiz olmaları demek. Umarım olur.

Altay için söylenebilecek sözler kısıtlı aslına bakarsanız. Ne kadar iyi bir takım kurarlarsa kursunlar ateşli bir taraftar profiline sahip değiller. Arkalarında taraftar desteğini yeterince hissetmiyorlar. Genellikle KSK'den devşirme taraftarlarla maçlarını oynuyorlar. Bu da ister istemez takımın performansını etkiliyor. Zorlu Holding'in de takımı daha çok desteklemesi şart. Keza Altay da Bank Asya'nın gediklisi olma yolunda.

Gelelim Güzelyalı'nın GÖZTEPE'sine. Bugün Bank Asya için bizi ümitlendirdiler. iki haftadır kazanıyorlar. iskenderun deplasmanından da 3 puanla döndüler. takımın başına beşiktaşın efsane futbolcusu Ali Gültiken'i getirdiler. Bakalım bu galibiyet serisini diğer haftalara taşıyıp ekstra play of şansını yakalayabilecekler mi. İzmir'de özellikle göz göz ve ksk için çok üzülüyorum. bu potansiyelin başa güreşiyor olması ve aralarındaki muhteşem rekabetin yeniden hayat bulması gerekiyor.

3 Nisan 2010 Cumartesi

ARDA GİTSİN Mİ?


Öncelikle şunu belirteyim. Bizim futbolcuların bu yurtdışına gitme olayı ne kadar da kutsal bir şeymiş gibi algılanıyor? Hani şu mudur yurtdışına gitmek. Ben burayı aştım artık, abi bu ligin kalitesinin üzerindeyım, burada oynarken sıkılıyorum kedi fare hesabı maskara ediyorum arkadaşları.

Ya bi gitsin böyle düşünenler yaa. Var mı öyle bir futbolcu Süper Lig'te? Bana kalırsa Süper Lig yöneticileri bir karar almalı ve fayiş fiyat mevzusuna bir kısıtlama getirmeli ki bu Avrupa sevdalısı arkadaşlar bakalım nerelere gidecekler. Birçoğuna verilen paralar bile haddinden fazla!

Bundan evvel Avrupa'ya giden hangi oyuncumuz bir Messi oldu? Messi insan değil hadi, yahu Alvaro Recoba olanı dahi yok. Tugay'ın yaşına ve profesyonelliğine saygı duyulması mevzusunu da bu olayla karıştırmamak gerek. Blackburn'de ilah olmak değil mevzu bahis.

Şimdi Arda kardeşimiz gitmek istiyorum demiş. Gitsin eyvallah nereye istiyorsa oraya gitsin ancak A sınıfı dediğimiz takımlar acep talip mi futbolcumuza? Bir başka soru Arda G8 diyebileceğimiz bu takımlarda oynayabilecek seviyede bir futbolcu mu? Galatasaraylılığına lafım yok ancak Arda hakkında Tanju Çolak'ın söylediklerine katılıyorum. Çok özel bir futbolcu değil diyor Arda için Tanju. Çok hızlı değil diyor, hızlı değil gerçekten, şutu yok diyor aynen katılıyorum, adam eksilmesi kısıtlı diyor özellikle avrupa kupalarında sağlam savunmacılara karşı etkisiz, savunması yok diyor güçsüz diyor hepsine katılıyorum.

İşin doğrusu her parlamaya aday Türk futbolcusunun yaşadığı sendromun pençesinde Arda. Olduğu yerin farkında olmama sorununu yaşıyor. Bu anlamda en mantıklı işi Hasan Şaş yapmıştır. Galatasaray'dan 2002 yılında ayrılmış olsaydı 2008'e kadar getiremezdi futbolculuğunu. Sanırım Hasan ne olduğunu ya da olmadığını iyi biliyordu.

Ben Arda'nın yerinde olsaydım Galatasaray'dan gitmezdim. Burada takımımın sembol ismi olmuşken G8 dışındaki bir takıma transfer olmazdım.

Mehmet Topal'ı bu söylediklerimin dışında tutuyorum bakın. Neden mi? Topal küçüklük hayalinin Premier Lig'te oynamak olduğunu söylüyor bas bas. Orada oynamadan gidersem gözlerim açık gider diyor. Böyle bir isteğe saygı duyarım. Ancak Arda'nınkinin buna benzer bir tutku olduğunu sanmıyorum.