29 Ocak 2011 Cumartesi

2010 MODEL GALATASARAY BU KADAR

umut fakirin ekmeği olunca geçen haftaki galibiyetten sonra güzel günler belki de yakındır düşüncesine kapıldık. geçen haftaki futboldan da zerre keyif almamıştım ancak başta da belirttiğim gibi bir umut belki de mücadele etme fikri galatasaray'ın belini doğrultur demiştim.

geçen haftaki yazımın sonuna bursa maçından umudumun olmadığını belirtmiştim.

her şey bir tarafa son iki sezondur sakatlık belası galatasaray'ı resmen bitirdi. bu lanet sanki linderoth ile geldi galatasaray!a. hayatında sakatlık yaşamamış linderoth'un feci sakatlığı bütün takıma salgın gibi yayıldı.

bunu niye yazıyorum? galatasaray futbol takımı ideal kadrosuyla maç yapmayalı aylar oluyor. belki de yıllar oluyor demeliyiz. as oyuncuların yerine oynayanlar yeni aslar olunca sahadan hezimetlerle ayrılıyoruz.

barış ve ayhan gibi futbolcular takımda yedekken uzun süredir as oldular. keza bu hafta her ikisinin de sonraki hafta oynayamayacak hale gelmesi beni nasıl mutlu etti anlatamam. he haftaya onlar da yokken sahaya kimlerle çıkacak hagi onu da bilmiyorum ancak bu yıl cidden futboldan soğudum galatasaray yüzünden.

öğlen işim yoktu ve hagili 2004-2005 sezonunun bütün gollerini izledim. galatasaray o dönem ligin en iyi forvet hattına sahipmiş. necati her maç gol atıyormuş neredeyse. kabze, hakan şükür ve ümit karan gibi usta ayaklar varmış takımda. takımda bir coşku varmış anlayacağınız. şimdi 6 yılın ardından takımda hiçbir ışık göremiyorum.

vay halimize

23 Ocak 2011 Pazar

YENİ EVDE İLK MAÇ


lige verilen ara 5 haftayı bulunca futboldan uzak kalmıştık. futbolsuzluktan mı demeli bilmiyorum ancak beşiktaş maçı hariç bütün maçlar mahalle maçı kıvamındaydı.

galatasaray'ı liderden 19 puan gerideyken heyecanla beklediğimi falan söyleyemem. beni ve diğer taraftarları tek heyecanlandıran şeyin yeni stadyum olduğunu düşünüyorum. keza maç boyunca futboldan ziyade gözüm kulağım tribünlerdeydi.

fenerbahçe'nin maçlarını gıpta ederek izlediğimiz günler sanırım geride kaldı. artık en az şükrü saraçoğlu kadar-ki akustiği daha iyi gibi- bir stadyuma sahibiz. bu durum taraftarı da heyecanlandırmış olacak maç boyunca desteklerini esirgemediler. galatasaray'ın meşhur eski açığı ve ultraslan'ı iki kale arkasında olacak gibi. diğer taraflarsa "con con" tabir ettiğimiz taraftarımızın elinde olacak sanki. bilet fiyatlarına bakarak bu yargıya vardım.

takım kaliteli bir futbol oynadığı müddetçe stadyumun yüzde 70'lerde bir dolulukla hizmet vereceğini düşünüyorum. tabii bu galatasaray'ın oynayacağı futbolla düz orantılı olacaktır.

futbola gelince zamanında rijkaard'ın dillendirerek başını yaktığı "gerçek" her geçen gün kendini hissettiriyor. "yeteneksiz futbolcu sayısı çok bu takımda."

yeni transferleri değerlendirecek olursak yakından takip ettiğimiz yekta'nın ne kadar iyi bir kumaşa sahip olduğunu ve fizik kapasitesini görebildik bu akşam. culio için önceden de olumlu cümleler etmiştim. orta sahanın kalitesini artıracaklarına eminim. stancu'nun ise faydalı olabileceğini düşünüyorum. ayaklarına hakim ve cesaretli bir striker gibi duruyor.

galatasaray'ın hala sakatlık problemi devam ediyor. arda için söylenen müzmin sakatlık dedikoduları canımı sıkıyor. baros ise yaklaşık 2 senedir ortalarda yok.

haftaya galatasaray'ın bursa deplasmanından 3 puan getirebileceğine inanmıyorum. bundan böyle ttarena'daki maçları yeni evimizin hatrına takip edeceğim. belirttiğim gibi deplasmanlardan pek beklentim yok.

16 Ocak 2011 Pazar

TÜRK TELEKOM ARENA VE PROTESTO İÇİN ARANMAK

maçı şifresiz bir platformdan izleyemediğimiz için birçoğunuz gibi açılışın merakı içinde patlayanlardanım. bu heyecanı bütün galatasaraylılara yaşatamayanlara yuh olsun öncelikle.

haber kanallarının altyazılarında şok şok diye geçen başbakan protestosunu gördüğümde, bari bu gece yapılmasaymış diye düşünüyordum. ağızların tadını kaçırmanın bir alemi yoktu bana göre ancak PCLionFc'de gördüğüm videodan sonra taraftar az bile yapmış diye düşündüm.


toki başkanı nasıl bir cümle kurmuşsun da halihazırda patlamaya müsait bir kitleyi coşturmuşsun. bir açılış gecesinde galatasaray'ın yerinde olmayan bir yönetimine hatta başkanı merhum bir yönetimine böyle bir sözle 52 bin kişinin karşısına çıkılır mı allah aşkına? neyin peşindeydin ki? başbakanı övmek neyse de bunu yaparken açılışını yaptığın stadyumun kulüp yönetimine sallaman neden? ee dinleyen güruh da mal değil yani, bu saçmalığa, ses yükseltmene içerlendi ve seni alaşağı ediverdi. sonrasında kürsüye kanuni çıksa ne yazar. galeyana gelen tribünler konuşma yaptırmamış kimseye.

şunu demeye getiriyorum böyle mutlu bir gecede bu saçma konuşma olmasaydı taraftar siyasi düşüncesi ne olursa olsun büyük bir tepki vermeyecekti başbakana ve diğerlerine. ancak videoda da göreceğiniz gibi bana kalırsa taraftar fişteklenmiştir.

arena, galatasaray ve diğer mevzularla ilgili sonra yazmayı düşünüyorum


8 Ocak 2011 Cumartesi

SON 10 YILDA GALATASARAY'DA TRANSFER

kazım'ın gelişi gündeme bomba gibi düşünce, aklıma 10 yıllık çilemizin birbirinden bomba transferleri geldi. galatasaray için her zaman sistemin takımı yakıştırması yapılırdı. bu söylem 80'lerin sonu ile 2000 yılı arasındaki galatasaray için geçerli.

son on yıldaki yönetiliş biçimi "elinde değerli bir eşyası olan -uefa kupası ve süper kupa- ve yolunda büyük engeller olup düşmemek için çırpınan bir çocuğu" andırıyor. sürekli anlık çözümler ve telaş içinde yapılan saçmalıklar takımı bugünkü durumuna getirdi.

kahretsin ki çelişkiler ülkesinin çocuklarıyız, bunca telaşın ve kötüye gidişin yanında bir takımı heyecan içinde bekleyebiliyoruz... 20 yıllık özlemimiz "ttarena" bizi galatasaray hakkında hala heyecanlandırabiliyor.

neyse son 10 yılın transferlerine şöyle bir göz atalım isterseniz:

96-2000 jenerasyonunun dağılmasından hemen önce galatasaray kulübü büyük bir telaşla özellikle hakan şükür'ün boşluğunu doldurmayı denedi. mario jardel o telaşın ürünüdür. bana kalırsa uzanlarla yaşanan sıkı fıkı ilişkiler ve popülerliği paraya çevirme hırsı galatasaray'ın bugünlere gelmesinin ilk yanlış adımıdır.

sistemden ödün verilerek takımı arzulanan gibi oynatamasa da elinde tutan lucescu'nun şampiyon olmasına rağmen bir eski eşyaymış gibi kapı önüne konması dengeleri değiştirdi bana kalırsa. keza şampiyon olunan o sezon galatasaray'da farklı mevkilerdeki oyuncuların devşirilerek başka mevkilerde oynamaya başladığını görmeye başladık.

maddi durumun her geçen gün kötüye gidişi, takımın ilahı gibi görülen terim'in planladıklarının bir türlü gerçekleşmemesi vb. hususlar galatasaray'ı günü kurtarmaya yönelik transferlere götürdü.

Sanırım devre arası bomba transferler serisi de o dönemlere kadar uzanır. kazım'ın transferine benzer bir durumu revivo'da yaşadık hatırlarsanız. gerçi revivo transferi o dönemlerde bir kurtulma belirtisi olarak görülüyordu.

geçen zaman dilimi taraftarın da gözlerini açmış olmalı ki artık galatasaray taraftarı devre arası transferleriyle bu işin olmayacağını biliyor ve bu telaş oyunlarına tepki gösteriyor.

takımda 10 yıldır gözlenen bir bek krizi var aslında. capone'den beri sağ beke adam akıllı bir transfer yapılmayışı, cihan haspolatlı ve sabri gibi isimleri burada zorla oynatış takımın transfer politikasının göstergesidir. aynı şey mondragondan sonra kale için de geçerli ne yalan söyleyeyim.

amaç galatasaray.org'da taraftarı heyecanlandıracak isimler göstermek olmuş. insanlar zamanında avrupa kanallarında hayranlıkla izledikleri veteranları sitede görünce büyük bir heyecan yaşıyorlar doğal olarak. yönetimse her sezon taraftarın bu yönünü tatmin ederek sezonları hüsranla tamamlayan bir takım yaratıyor.

her şeye rağmen olup biteni ilgiyle takip ediyoruz. takımın yepyeni stadımıza ayak basacağı günü iple çekiyoruz. liderle aradaki19 puanlık fark yokmuş gibi farz ederek yapıyoruz hem de bunları. bizleri üzen bizi bunca heyecanlandıran kulübümüze yakışmayan adamları tribünlerde ve sahada görüyor olmak sanırım...

4 Ocak 2011 Salı

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU


bütün blogları dolaştım ve neredeyse bir tane olumlu yazı bulamadım colin transferiyle ilgili. doğruyu söylemek gerekirse transfer haberini okuyuncaya kadar mantalitesi, " abi belli olmaz be belki de yararlı olur, abi adamı hemen kenara atmayalım belki de bizde patlar" olan bir adamdım. transferi kafamda ölçüp biçerken birden dank etti:

yeter artık, dedim polyana olmaktan bıktım. hayır, hayır ikinci yarıda bu takımda colin kazım'ın patlayacağını falan düşünmüyorum. batan geminin mallarını toplayan, ezik bir zihniyetin takımı yapıldık resmen.

colin büyük bir patlama dahi yapsa bu gerizekalıca transferdeki çelişki kokusu silinemez.

her bloggerın üzerinde durduğu gibi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu meselesi???

ey yönetim, geleceğin takımı diyerek atıp tuttuğun şu günlerde, ezeli rakibinin kovduğu bir adamı alarak neyin çabasını veriyorsun?? camdan adam gökhan, çakma messi serdar özkan vb. transferler yapılan hataların aptallığa dönüşmemesi için bir gösterge değil miydi? colin transferi artık aptallık hanesine yazılmayacak mı??

20 yıldır hayalini kurduğumuz stadyumumuzun açılmasına bu kadar az bir süre kalmışken, ali sami yen hayatta olsaydı eminim yakında enkaz haline dönüşecek ve adının verildiği o görkemli stadyum gibi çökerdi. yıkılırdı adam, bu karakter yoksunu adamlara söverdi...

tabii ki son sözüm hagi'ye... keşke anılarda kalsaydın be giga. anılarda sevseydik hep seni. karaktersizlik ve mücadeleden kaçıyor bahanesiyle şutladığın misi'den sonra colin transferini hangi kriterinle açıklayacaksın? colin'den survivor mı yaratacaksın?? colin bir yerlerini yırtarak takımı şahlandıracak mı sahada? yoksa boğaz kenarındaki şaşalı partilerde patlayacak mı???

çık anlat be hagi....