27 Aralık 2009 Pazar

MUCİZE GERÇEKLEŞTİ


Göztepe, bir mucizeye imza attı bugün. Tepecik Bel.'i 4-3'le geçti. Akhisarspor'un da Turgutlu'yu yenmesiyle klasman grubuna yükseldi. Yalı'da büyük bir coşku vardı bizzat şahit oldum. Aslında bunu beklemiyordum. Göztepe'nin kazanamayacağını Akhisar'ın da yenemeyeceğini düşünürken düşündüklerimin tam tersi oldu. Çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Göztepe gibi büyük bir camianın yeri asla 2B'ler amatörler değildir. Bakalım klasmandaki performansı nasıl olacak Göz Göz'ün. Umarım seneye İzmir'imizi 2A'da temsil etmeye hak kazanırlar

19 Aralık 2009 Cumartesi

ELANO-KEİTA-KEWELL AŞ.


Maçı izlediğim mahalle kahvesinde bizi buralara muhtaç edenleri öyle içten andım ki kulağımın dibinde böğüren dayı bile içimden geçenleri anlamış olmalı. Maç izlemekten nefret ediyorum bu mekanlar yüzünden. İnsanlar deşarj oluyor ayrı mesele ancak bu sırada ben sinir oluyorum.

Neyse maça döneyim. Galatasaray, kaç haftadır önüne gelen fırsatları elinin tersiyle itiyordu, Sami Yen'de. Bu gece de aynısı olacak sanmıştım ki sonuç öyle olmadı.

Kuddusi Müftüoğlu ve yan hakemler bu gece maçın kontrolünü ellerinden kaçırdılar. Öyle ki Kewell'ın attığı golü ofsayt gerekçesiyle iptal etmeleri pek bir manidardı. Öncesindeki Arda'nın eliyle attığı gol konusunda bir şey diyemeyeceğim.

Galatasaray'ın bu futbolla Atletico önüne çıkacağını düşününce tüylerim diken diken oluyor. Savunmadan topu çıkarabilecek bir futbolcu eksikliği o kadar bariz ki artık. Mehmet Topal bugün neredeyse takımı yakan isim oluyordu. Defanstan topu çıkarırken öyle top kayıpları yaptı ki gol gelmediyse Kahe ve arkadaşlarının beceriksizliğindendir.

Son olarak Elano'nun dramına değinmek istiyorum. Yahu adam saçını başını yoldu. Bir Allah'ın kulu da kanatlardan ilerlerken boştaki Elano'ya pas çıkarmadı. Arda'ya dikkat ettim, Elano kendisini paraladı bir pozisyonda "pas" diye, müsait olmasına rağmen Elano'yu tercih etmedi, Arda. Genel olarak Elano'nun adını çok az duydum bu gece. Eskiden yeteneklerini sorguluyordum bu geceden itibaren arkadaşlarının pas ambargosunu sorguluyorum.

18 Aralık 2009 Cuma

GALATASARAY SK - ATLETİCO MADRİD

Kuralar açıklanınca gördüğüm takıma üzüldüm. Atletico'nun yerine bir sürü takım gelebilirdi ancak çıka çıka bir İspanyol çıktı kutudan. Neyse sağlık olsun!,

Cim Bom bu turu geçebilecek taraf. Başka yazılarımda sık sık Atletico'ya değindim bu sezon. Geçtiğimiz sezonun flaş takımı kadrosunu koruyamadığından büyük bir çöküş yaşıyor. La Liga'da alt basamaklarda can çekişiyor. Ancak ne olursa olsun Maxi, Forlan, Reyes, Aquero, Simao, Perea gibi yıldızlar küçümsenecek oyuncular değil. Zor maçlar olacağı kesin. Bir de Leo Franco için ayrı bir önemi olacak sanırım karşılaşmaların.

Fenerbahçe, ilk turda Lille'i geçer diye düşünüyorum ancak sonrasında Liverpool pek de hoş olmamış. Bakalım bekleyip göreceğiz, iki kulüp de umarım yarı finalde birbirlerinin rakibi olur!

''KIRMIZI BEYAZ'' ''SİYAH BEYAZ''


YIL 1912 İSTANBUL BİR ZAMANLAR YÖNETTİĞİ TEBAANIN İŞGAL TEHDİTİ ALTINDA.BULGARLAR YEŞİLKÖYE KADAR İNMİŞ VE SONUÇ:ATA YURDU BALKANLARIN KAYBI...BUNU KENDİNE YEDİREMEYEN BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ ÜYESİ GENÇLER BİR KARAR ALARAK KULÜBÜN KIRMIZI BEYAZ OLAN RENKLERİNİ BALKANLAR YENİDEN ALINANA DEK SİYAH BEYAZ OLARAK DEĞİŞTİRİYORLAR.İŞLER OSMANLI İÇİN İYİ GİTMİYOR VE 1. DÜNYA SAVAŞI, İŞGAL YILLARI...İSTANBULDA FUTBOL TURNUVASI VAR.İTİLAF DEVLETLERİ TAKIMLARI ,RUM ,ERMENİ KULÜPLERİ VE TÜRKLERİ TEMSİLEN GALATASARAYLA BEŞİKTAŞ...FAVORİ BİR RUM TAKIMI.BUNU ONUR SORUNU HALİNE GETİREN TÜRK TAKIMLARI KENDİ ARALARINDA ANLAŞIYOR. BEŞİKTAŞ GALATASARAYA KALECİSİ VE EN İYİ OYUNCUSUNU VERİYOR.TURNUVA SONUCU:GALATASARAY BİRİNCİ BEŞİKTAŞ İKİNCİ RUM TAKIMI ÜÇÜNCÜ...ŞEREFLİ İKİNCİLİKLERİN TAKIMI,RESMİ OLARAK AY YILDIZ TAŞIMA HAKKI OLAN TEK TAKIM!İŞTE BU KULÜP; TARİHİ ERDEMLERLE DOLU OLAN, TARAFTARI SOSYAL BİLİNCİYLE ÖNE ÇIKAN BU KULÜP ŞİMDİ PARANIN KUŞATMASI ALTINDA. BORÇLANDIRILIYOR; KONGRESİNİ, TARAFTARINI MAFYA TEHDİT EDİYOR. ŞİKE RAPORLARINDA BEŞİKTAŞLILIĞI ŞÜPHELİ KİŞİLERİN İSMİ GEÇİYOR. ŞİMDİ KİRALAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ OYUNCUYA 8 MİLYON DOLAR VERİLİYOR VE BİZ BEŞİKTAŞLILAR HALA DURUYORUZ, NE İÇİN?KULÜP BORÇ BATAĞINDA BATIRILSIN ,KURULU İKİ BÜYÜK DÜZENİNİN BİR PARÇASI DA BEŞİKTAŞ OLSUN DİYE Mİ! BEN BURADAN HAYKIRIYORUM HAYIR!:BAŞARI ONLARIN, PARA ONLARIN BEŞİKTAŞLI OLMANIN ŞEREFİYSE ONURLU BEŞİKTAŞ TARAFTARININ OLSUN!HALKIN TAKIMI YENİDEN HALKIN OLANA KADAR BEN DURMADAN KENDİ ŞARKIMI SÖYLEYECEĞİM:''YAĞMURLU BİR GÜNDE RASTLADIM SANA/ ÜSTÜNDE ÇUBUKLU FORMALAR FARDI/ O ANDA AŞIK OLDUM BEN /HAYATIN ANLAMI SİYAH BEYAZDI/ ÖLÜMLE YAŞAMI AYIRAN ÇİZGİ/ SİYAHLA BEYAZI AYIRAMAZ Kİ/ HER YOLUN SONUN DA ÖLÜM OLSA DA/ SEVENLERİ KİMSE AYIRAMAZ Kİ...''


Umut Selvi

17 Aralık 2009 Perşembe

"AYDIN YILMAZ" GÖZÜMÜZ NE ZAMAN AYACAK?


Konya'da attığı golü hatırlayanlarınız vardır. Herkes gibi ben de evet demiştim, geliyor yerli "Totti". Hani gol makinesi diye alınır da çamaşır makinesi çıkar ya bazı futbolcular bu Aydın'da bu durum yaşanıyor anladığım kadarıyla. Başa gelen bütün teknik adamların gözüne girmeyi başarıyor genç futbolcu ancak sanırım performansı antrenmanlarla sınırlı kalıyor. Belki de stadyum fobisi vardır kim bilir? Gerçi Carrusca gibi Dünya Gençler Şampiyonası'nda yıldız adayı gösterilen bir sürü futbolcu hatırlıyorum. Aydın da bunlardan biri olacak sanırım. Her Galatasaraylı gibi bir Arda daha kazanmayı umuyorum ancak Aydın'a verilen kredilerin de sonuna gelindiğini hissediyorum. Dünkü Graz maçındaki performansı umarım onu kendine getirir ve fırsat bulduğu ilk maçta bu sözlerimi ağzıma tıkar, Aydın!

12 Aralık 2009 Cumartesi

ANTALYA'DA FACİANIN EŞİĞİNDEN DÖNÜŞ


İlk yarıdaki Galatasaray, Rijkaard döneminde bugüne kadar izlediğimiz en kötü Galatasaray'dı. Gerçi skor bizleri yanıltmamalı. Orhan Ak'ın golü ofsayt gerekçesi ile iptal edilmeliydi. İkinci goldeki dahiyane avantaj ise takdire şayandı. Yan hakem geriden çıkan Jedinak'ın pozisyonunu doğru değerlendirdi. İkinci yarıda silkelenebileceğini düşünüyordum Galatasaray'ın ancak maç sonundaki skora rağmen Antalyaspor'un direkten dönen 3 topu hala aklımı kurcalıyor. Bu futbolla birkaç maç içinde tekerlek yeniden patlayacaktır. Eksikler hiç de küçümsenecek gibi değil tamam, ancak Galatasaray futbol takımı bir şekilde kalitesini sahaya yansıtmalıdır. Yoksa bir sonraki deplasmanda taraftarların sabrı taşabilir.

Elano her geçen hafta mücadelesini artırıyor gibi. Kendini kanıtlama çabası içinde büyük bir efor sarfediyor. Her yere yetişmeye çalışıyor. Böyle bir mantaliteyle sanıyorum başarısız olması mümkün değil. Karakter sahibi Brezilyalıların tadından yenmiyor zaten...

7 Aralık 2009 Pazartesi

YENİ BİR SOLUK





FADO FİESTA FUTBOL, yepyeni bir yazara kavuştu:Umut Selvi. Yazılarını artık bizler için yazacak olan değerli arkadaşımız Selvi'ye hoş geldin diyoruz. Bugünlerde Van'da vatani görevini yapan değerli yazarımıza hayırlı tezkereler diliyoruz.

3 Aralık 2009 Perşembe

UEFA AVRUPA LİGİ GAL:1-0:PANA


Dün gece tribünler dolu olmasına rağmen maçın o kadar seyirciyi memnun ettiğini düşünmüyorum. Gerçi ikinci yarıda Keita girdikten sonra çok güzel hareketler izledik bir müddet. Hatta aklıma bilmem kaç dakika topu rakibe göstermeyen Rijkaardlı Barcelona geldi ancak bu uzun sürmedi ve maçın keyifli olmasını sağlamadı.

Her şeye rağmen iki kulübümüz de Avrupa Ligi gruplarından birbirlerine mesaj yollarcasına birinci çıktılar. Şimdi sonraki turda rakiplerimizi bekleme zamanı. Son maçların hazırlıktan başka bir önemi kalmadı. İkinci turda gelecek rakiplerden bazıları gözümü korkutuyordu. Bunların en bombası Şampiyonlar Ligi'nden gelecek olan Liverpool tabii. Bu takımların arasına umarım Beşiktaş da girer. Bu yıl iki Türk takımı da kupanın favorileri arasında bana kalırsa. Bir iki tur daha geçeceklerine inanıyorum. Galatasaray geçen yılki Hamburg felaketine benzer bir durum yaşamazsa en az çeyrek final yapar diyorum. Fenerbahçe'nin de çeyrek finale geleceğine inanıyorum. Bakalım, tüm bunları zaman gösterecek bakarsınız bir yerli final olur Avrupa Ligi'nde...

29 Kasım 2009 Pazar

"İBRAKADABRA" ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKARDI


El Classico yine büyüklüğüne yakışır geçti. Mükemmel hareketler izledik yıldızlardan. Maçı izlerken ligimizi düşündüm ve biz de maç mı izliyormuşuz be dedim yine:D

Barcelona'ya sempatim vardır. Aslında La Liga'da desteklediğim takım Altetico Madrid ancak Real'in karşısında kim varsa yanındayım:D

Maçı değerlendirmek gerekirse: İbra'nın harika vuruşu diye özetleyebiliyorum. Gerçi sağ tarafın hırçın çocuğu Dani Alves'in muhteşem asistini de görmezden gelemeyiz. O top İbra'ya değil de Guiza'ya gelseydi diye düşündüm:D

İlk yarıda Real Madrid harika bir alan savunması yaptı. Henry soldan İniesta sağdan zorladıysa da çok kalabalık savunulan Madrid ceza sahasını geçemediler. CR9 karşı karşıya pozisyonda kalecinin ayağına değil de ağlara gönderebilseydi topu şimdi başka şeyler de konuşuyor olabilirdik.

İkinci yarı Peph'in en önemli müdahalesi tabii ki İbrahimoviç Henry değişikliği oldu. Barcelona ileride top tutar oldu. Sağdan ve soldan gelen toplar tehlike yaratmaya başladı. Ve tabii olan oldu ve İbra şapkadan çıkardı tavşanı. Sergio B. 'in kırmızı kart görmesi bile Barcelona'nın futbolunu pek etkilemedi bence.

Sözün özü bu geceki El Classicoda da Barça güldü. Son 3 maçta da Barça gülmüştü. Bakalım ikinci yarıdaki maç nasıl olacak, heyecanla bekliyoruz!

27 Kasım 2009 Cuma

NEREYE KADAR GİDECEK BÖYLE

Geçen hafta Manisaspor'a armağan edilen 1 puan, bu hafta da Bursa'dan alınamayanlar. Nereye kadar gidecek böyle? Cimbom büyük bir düşüşte. Devre arasının gelmesini iple çekiyorum. Yoksa işimiz zor!

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN!

NELER OLUYOR BU TAKIMA


La Liga'da sempati duyduğum takım Atletico Madrid'tir. Sanırım bu sempati Real Madrid'e olan nefretimden geliyor.

Geçen yıl fırtına gibi esen takımdan bu yıl eser yok ne yazık ki. Oysa geçen sene müthiş transferlerle lige başlamıştı Atletico. Defansa Hollandalı Heitinga'yı almışlardı. Ujfalusi defansı toparlamıştı. Bir önceki sezonun önemli ismi Reyes gitmişti belki ama Maniche, Luis Garcia, Simao orta sahayı toparlamıştı. Takımın maskotu kaptan Maxi Rodrigez tam anlamıyla takıma sahip çıkıyordu. İleri uçtan bahsetmeme gerek yok sanırım Forlan ve Aquero gol yollarında takımın en önemli silahlarıydı.

Bu sezon başladığında takımın bazı futbolcular ile yolunu ayırması önemli transferlerin gerçekleşmemesi aslında neler olacağını gösteriyordu bizlere ama bu kadar da kötü bir sezon beklemiyordum. Atletico 18.sırada şimdi. Ligin bitmesine çok var ancak geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde oynayabilecek düzeydeki bu takımın toparlanması o kadar kolay olmayacak gibi. Sürekli kötü sonuçlar alıyorlar. Daha kötüsü son hafta evlerinde ezeli rakibe madara oldular. Bakalım ligin sonunda Madrid'in sahiplerini neler bekliyor...

26 Kasım 2009 Perşembe

ŞU ALEX'İN NEDİR BİZDEN ÇEKTİĞİ ?




İlk olarak 1993'te bindik tepelerine. Hatırlarsınız o manşeti Sabah'ta:" Bir baba hindi, İngilize bindi" diye. O yıl bugünün tarihini yazmaya başlamıştı bir takım:"Galatasaray"
Sonrasında Boliç'in ayağından çıkıp da rakibe çarparak kaleciyi avlayan o meşhur gol geldi. Bu kez kendi evinde yenilen şeytanlar için Avrupa kupalarındaki evinde yenilmezlik unvanı da gitmiş oldu.
Ve dün de Beşiktaş bozdu moralini Sir Alex'in. İşin ilginç yanı bu üç bozgunda da başta Sir Alex Ferguson vardı. Bütün galibiyetlerimiz bir yana bu maçların en önemli yanı bu değil mi?

23 Kasım 2009 Pazartesi

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ



BUGÜN 24 KASIM. BUGÜN: BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN MİLLET MEKTEPLERİ BAŞÖĞRETMENLİĞİNİ KABUL ETTİĞİ VE BAŞÖĞRETMEN UNVANINI ALDIĞI GÜNDÜR.


BU ÖNEMLİ GÜNÜ BEN VE ÖĞRETMEN ADAYI ARKADAŞLARIM İLK KEZ BİR ÖĞRETMEN OLARAK KUTLAYACAĞIZ.


BÜYÜK DÜŞÜNÜR EFLATUN “TANRI, KENDİNE BİR MESLEK SEÇMEK İSTESEYDİ MUTLAKA ‘ÖĞRETMEN’ OLURDU.” DİYOR. EVET, ŞÜPHE YOK Kİ “ÖĞRETMENLİK” YANİ İNSANLARA BİR ŞEYLER ÖĞRETEBİLME VE SABIR GÖSTEREBİLME SANATI BU DÜNYADAKİ EN KUTSAL UĞRAŞLARDAN BİRİDİR.


ÖĞRETMENLER GÜNÜ DENİNCE AKLIMA İLKOKUL ÖĞRETMENİM GELİYOR. BÜYÜK BİR HEYECANLA ONA TOPLADIĞIMIZ KIR ÇİÇEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM. SIRAYA GEÇİMİŞİZİ, HEDİYELERİMİZİ MASASINA SEVİNÇLE BIRAKIŞIMIZI TEBESSÜMLE ANIYORUM. GÜLÜMSEYİŞİ, MUTLU OLUŞU HİÇ ÇIKMIYOR AKLIMDAN. “KISITLI İMKALAR İÇİNDE NE BÜYÜK BİR ÖZENLE YETİŞTİRMİŞ BİZLERİ.” DİYEREK İÇ ÇEKİYORUM.

BUGÜN, ÖĞRETMENİMİN İÇİNDE KOPAN FIRTINALARI ÇOK DAHA İYİ ANLIYORUM. YANLIŞ BİR ŞEY YAPTIĞIMIZDA ÇATILAN KAŞLARINI, HER NE OLURSA OLSUN BİZLERE TOZ KONDURMAYIŞINI, BİR ANNE BİR BABA MİSALİ KANATLARI ALTINDA BİZLERE BİR YER ARAYIŞINI, ÇOK AMA ÇOK İYİ ANLIYORUM.


SON OLARAK BÜTÜN ÖĞRETMENLER ADINA BAŞTA BAŞÖĞRETMEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLMAK ÜZERE ONUN GİBİ ÖMÜRLERİNİ ÇAĞDAŞ, LAİK BİR TÜRKİYE UĞRUNDA FEDA EDEN BÜTÜN ÖĞRETMEN BÜYÜKLERİMİZE SESLENİYORUM:


“BİZLER YANİ BU YOLCULUĞUN İLK METRELERİNDE OLANLAR, TAŞIDIĞIMIZ YÜKÜN AĞIRLIĞINI OMUZLARIMIZDA HİSSEDİYORUZ. BIRAKTIĞINIZ YERDEN DEVRALDIĞIMIZ BU BAYRAĞI LAYIKIYLA TAŞIYACAĞIMIZDAN ŞÜPHENİZ OLMASIN. GELECEĞE UMUTLA BAKAN, KENDİ DEĞERLERİNİ ASLA UNUTMAYAN, ÇAĞDAŞ, LAİK, ATATÜRKÇÜ BİR GENÇLİK YETİŞTİRECEĞİMİZE SÖZ VERİYORUZ!

22 Kasım 2009 Pazar

MANİSA KEBAP BOĞAZDA KALDI


Ne desek boş. Takım ilk yarı fena oynamamıştı aslında. Bir sürü gol pozisyonu yakaladık ancak hepsi fıs oldu. Ee elin oğlu acımıyor, geldi çaktı golü dakika 82'de. Umarım bu maçı ileride çok aramayız!

YÜRÜ BE GOCU TİRELİ!


Dünkü derbiden ne Ryan Giggs'in ruhu içine kaçmış Deli İbrahim'in asistleri ne de Fink'in muhteşem volesi aklımda kaldı. Dünkü derbinin en güzel yanı maçta hır gür çıkaran holiganların maçtan çıkarılmasıydı. Emniyet müdürü hemşehrim sayın Çapkın "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diye bir açıklama yapmıştı. Sanırım bu sözünün eri adam yine sözünü tutacak. Avrupa'da uygulanan modeli ülkemize uyarladı bile. Bu uygulamanın çözüm olacağını yakında göreceğiz. Polis kameraları sürekli kayıttaydı. Sıkıysa sahaya bir yabancı madde atın dercesine. Taşkınlık yapanlar kameralara takıldılar ve fosforlu bipleri giymiş polis amcalarca stadyumdan emniyete geçirildiler. Umarım bu uygulama diğer taraftarlara da ders olmuştur. Geceyi emniyette geçirmek istemeyen onlarca potansiyel holiganımız kafalarında tasarladıklarından vazgeçmişlerdir. Bu uygulama kararlılıkla sürerse La Liga, Seria A, Premier Lig kalitesinde maçlar izleyebiliriz diye düşünüyorum. Böylece sahalardaki şiddet de bir son bulmuş olur.

19 Kasım 2009 Perşembe

UTANDIM AMA


Geçtiğimiz günlerde ayyuka çıktı, basketbol şubesinin çakallığı. Yapılan küçük hesaplar madara etti hepimizi. Düzenbaz diye anacaklar artık adımızı. Hoş olmadı ve taraflı tarafsız herkesten tepki aldı bu saçma kurnazlık.

Bu utanç verici olayı örtbas etme çabası içinde değilim ancak üzüldüğüm kadar sevindim de bu olayın sonunda. Olay sonunda kulübün durumu kabullenişi ve duruma koyduğu tepki ne derseniz deyin takdire şayandı. Bu düzenbazlık yönetimce bilinmiyor muydu? Ya da yönetim mi böyle bir çakallığa girişmişti bilemiyorum ancak olay sonrasında yapılması gereken hatanın kabulü ve yetkililerin kulüple ilişkilerinin kesilmesiydi. Söylediğim gibi de yaptı kulüp.

Başka takımlardaki olaylarla karşılaştırmayı haz etmiyorum ancak geçenlerde patlak veren küfür krizinde de benzer davranışı sergilemeliydi diye düşünüyorum ezeli rakibin. Örneğin Beşiktaş'ın formda bir Nouma'yı "tombala" olayından sonra yollayabildiği gibi Fenerbahçe de o programda küfürlü sözleri sarf eden kişilerin varsa üyeliklerini iptal etmesi, çeşitli haklardan yararlanmalarını engellemesi gerekirdi.

15 Kasım 2009 Pazar

HADİ BUYUR!


Şu haftaya kadar pek bir meziyetini göremedik kendilerinin ;ancak dostluk maçında Katar'da İngiltere ceza sahasına öyle bir pas çıkarmış ki Elano bizlere biraz "sabır" dedirtmiş. Ligin ilk maçlarından birinde hatırladığım kadarıyla Kayserispor maçında ceza sahasının dışından öyle vurmuştu ki Brezilyalı herkes "Tamamdır, Ronaldinho'muzu bulduk" demişti.

Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Bu Brezilyalıların en iyisi şu güne kadar Alex oldu sanırım. Elano diğer Brezilyalılar gibi durmuyor, disiplinsiz hareketleri yok kaytarmıyor ; ancak beklenileni de bir türlü veremiyor. Birçoğumuz Shaktar'daki ve Man City'deki Elano'nun hareketlerini bekliyoruz sahada.

Şu bir gerçek ki bir futbolcunun yepyeni bir kültüre alışması zaman alıyor. Latin kökenli futbolcular çok duygusal oluyorlar. Sabredersek muradımıza ereceğimizi düşünüyorum.

13 Kasım 2009 Cuma

OZ BÜYÜCÜSÜ CİMBOM'DAN GİDER Mİ?


Transferini duyduğum günü bugün gibi hatırlıyorum. Ne büyük bir şok yaşamıştık. O ara bir furya halinde dev futbolcular takımlarımıza geliyordu. Harry Kewel'ın gelişi de sükse yaratmıştı. Onu Leeds'ten bu yana takip ediyordum. Leeds'teki maçta Emre'nin kırmızı kartının gazına oyundan atıldığında doğruyu söylemek gerekirse haksız yere atılışına üzülmüştüm. Büyük bir yetenek olduğunu o yıllarda ispatlamıştı. Liverpool gibi bir markaya transfer olmuş ve sonraki yıllarda o takımla Avrupa şampiyonluğu keyfi yaşamıştı. Böyle bir ismi takımlarımızda görmek son yıllarda pek kolay olmuyordu. Galatasaray'da oynadığı birçok maçta kumaşını,kalitesini hepimize gösterdi "Oz Büyücüsü".

İki yıllık sözleşmesi sezon sonunda sona erecek. Yönetim haklı olarak bu beyefendi futbolcuya imza attırmak isteyecektir ancak ailesinden 1 yıldır ayrı kalan Kewell'ın bu teklifi nazikçe geri çevireceğini düşünüyorum. Keza söylenenlere göre en büyük sorunu ailesinden uzak kalışıymış. Hayırlısı diyelim ve bir şekilde hanımı ve çocuklarını ülkemize getirmesini umalım...

9 Kasım 2009 Pazartesi

TUGAY VE FUTBOL


O 99-00 sezonunun yarı devresinde sessiz sedasız Glasgow'un yolunu tutunca kimsecikler ardından yas tutup ağlamamıştı. O sezon Galatasaray'ın en önemli maçı diyebileceğim Herta Berlin deplasmanında öyle güzel oynamıştı ki oysa, son sevincini kollarını açıp koşarak göstermişti son kez taraftara. Sonrasını zaten biliyorsunuz. UEFA zaferi.

Tugay'a bilmiyorum sordular mı ve sordularsa cevabı ne oldu ancak "UEFA kupasını mı yoksa futbola böyle bir veda mı?" sorusuna sanırım B seçeneği diyerek yanıt verirdi. Blackburn'de kendisine adeta tapılıyordu. Zaten son maçında ona yapılan sevgi gösterilerini hatırlarsınız. Bugünlerde İngiltere'nin 3.lig ekiplerinden Paul İnce'in takımı MK Dons ile antrenör futbolcu olarak anlaşmış Kerimoğlu. Uzun yıllar adada kalınca oralardan kopmak zor gelmiş olmalı. Emeklilik günlerini spor yaparak geçirmek istemiş Tugay. Birçok meslektaşı gibi göbek büyütüp yorumculuğa soyunmak varken hem de.

7 Kasım 2009 Cumartesi

"AHMET DURSUN, SEBA GİTSİN"


Yıllar evvel Beşiktaş tribünlerinden yükselen bir slogandır bu. Efsane başkan Süleyman Seba'nın görevi bırakma arefesinde Beşiktaş taraftarının protestosunu renklendirdiği slogandır. Süleyman Seba Beşiktaş camiasının onursal başkanı bir düşünün. 20'ye yakın yıl başkanlık yapmış bir zaat böyle sloganlarla uğurlanmıştı.

Beşiktaş taraftarının duruşunu her zaman beğenmişimdir. Sesleri hepimizinkinden fazla çıkıyor. Farklı konulardaki ilginç tepkileri de takdire şayan! Ancak, bu kadar ateşli olunca taraftar grubu kendi camiasına da zarar verebiliyor.

Beşiktaş tarihinin takıma en yakışmayan başkanı seçilseydi sanırım "Yıldırım Demirören" açık ara birinci seçilirdi. Taraftar bir türlü içine sindiremedi Demirören'i. Ancak son günlerdeki tepkiler de kulübü ve geleneği yıpratıyor bana kalırsa. Beşiktaş taraftarının en kötü yanı bu sanırım. Hırçınlıkta ileri gidişleri.

Fenerbahçe'de Rüştü'nün yediği dayak dışında taraftarın aşırı protestosunu hatırlamıyorum son 20 yıldır. Galatasaray'da da keza öyle. Ki babamın söylediğine göre 14 yıl şampiyon olamadığımız dönemde de pek hırçınca davranmamış taraftar grubu.

Bakalım, bu protestoların sonu nereye varacak. Demirören'in taraftara küfür ederkenki görüntülerini gördüğümde üzüldüm. Üzerine çok gelinmiş bir insanın patlaması olarak yorumladım olanı. Sonrasında kendisine küfür edenleri tespit ettirip şikayetçi olduğunu duydum. Sanırım gerilim daha da artacak. Demirören'in koltuğu bırakmaya niyeti yok gibi. Bu kavga umalım ki çarçabuk bir son bulsun. Beşiktaş camiası da daha fazla yıpranmasın.

6 Kasım 2009 Cuma

6 KASIM FACİASI


Hangi sezon olduğunu hatırlamıyorum ancak üniversitede okuyorduk. 3 kafa dengi arkadaş bir derbiyi dışarıda ağzımızın tadıyla izleyelim demiştik. Gün boyu oradan oraya koşuşturmuş sonunda maçı Galatasaraylılar lokalinde izlemeye karar vermiştik. İzmir'deki Galatasaraylılar lokali meşhur kordonun Alsancak İskelesi istikametindedir. Kordonu bilenler özel günlerde ve tatillerde kordonda arabalar için park yeri bulmanın imkansızlığını bilirler.


Bütün riski göze alarak inmiştik Kordon'a. İnmiştik diyorum burada pek meşhur bir tabirdir. Bir yerlere inmek. Ya da İzmir'e gitmek.

Vardığımızda haliyle pek bir yer kalmamıştı park edecek. Ancak direksiyondaki arkadaşım bir yer görmüştü nasılsa. Oraya doğru son gazla ilerledik. Bir baktık ki bir amca bizden önce davranmış ve geri geri yanaşmaya hazırlanıyor. Anlayacağınız bizden daha avantajlı noktada. Arkadaşım çirkeflikle karışık öyle bir manevra yapmıştı ki adamcağız araban sinirle inip yaptığımızın ayıp olduğunu söyleyecekti ki hepimiz arabadan indik. Zavallı adam zebellah gibi 3 kişiyi karşısında görünce "Allah'ınızdan bulun deyip gitmişti."

Evet. O gün Allah'ımızdan bulmuştuk. 4. gole kadar lokalde oturduk;ancak sonrasını görmeye tahammül edemedik. 5 sonra 6... Acıydı tabii ki kordondaki çimlere oturup rezil oluşumuzun dayanılmaz hafifliğini hissetmiştik.

Böyle olaylar belki de futbolun keyifli yanı. 17 Mayıs 2000'de nasıl ki heyecandan üstümde yalnızca baksırım sokağa fırlamışsam,6 Kasım'da da çimlerde göz yaşlarımı tutamamışımdır. Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi buna benzer anlarını hatırlayıp tebessüm edebiliyorsa bence futbol misyonunu yerine getirmiştir...


2 Kasım 2009 Pazartesi

"ERCAN SAATÇİ VE METİN ÖZÜLKÜ'NÜN TERBİYESİZLİKLERİ"


Aaa duyunca çok şaşırdım falan demeyeceğim tabii ki. Küfür hayatımızın her karesinde var neredeyse. Bazılarımız sevdiği insanları dahi:
(Örneğin çok komik biri için) Çok o.. çocuğu yaa!!, Acayip zeki, ..için önde gideni! gibi sözlerle övmüyor mu?

Ercan Saatçi,Metin Özülkü'nün sunduğu bir programa konuk olmuş. Belli ki FBTV'nin bir müzik programı. Galatasaraylı olmama rağmen izlemişliğim de vardır. Bu programın kayıtları sırasında Ercan Saatçi, kaydın canlı olmayışının verdiği rahatlıkla "Nasıl ..ktik Galatasaray'ı diye söze giriyor" Metin Bey de aynı patavatsızlıkla " .na koyduk" diyerek gülüşmelere ortak oluyor.

İnsanlar kendi hayatlarında, kendi başlarınayken ya da aynı düşünceyi paylaştıkları arkadaşlarıyla belli şeyleri yüksek sesle söylemekte özgür olabilirler;ancak sözlerinin farklı kitlelere ulaşma olasılığı olduğu ortamlarda sözlerine dikkat etmeliler.

Ercan Saatçi değil de Metin Özülkü'yü sanatçı kimliğiyle değerlendirip takdir ederdim. Keşke Ercan Saatçi'nin patavatsızlığına alet olmasaymış ve terbiyesizliği devam ettirmeseymiş. Ancak tabii ki ikisi de bu bandın yayımlanabileceğini düşünmemiş olmalı.


**Bu arada sevgili Ercan Saatçi bugün gazetesinin spor koordinatörlüğünü yürüttüğü köşesinden özür yazısı düzmüş okurlarına. Samimiyetle özür diliyor ve söylediklerinin bir arkadaş ortamının ürünü olduğunu vurguluyor. Bir de kendisini eleştirenlere tek tek siz hiç küfür etmiyor musunuz diye soruyor.

Benim düşüncem: Söyledikleri sadece zırvadır. Yaptığı büyük gafa bir kılıf arama mücadelesidir. Ben dilediğim gibi küfür edebilirim tabii ki samimi bulduğum bir ortamda ancak kameraların karşısında halka mal olmuş bir Ercan Saatçi'nin Metin Özülkü'nün böyle bir lüksleri yok kusura bakmasınlar!




27 Ekim 2009 Salı

100. YAZI ŞEREFİNE

100. yazım olmuş farkında değilim. Ağustos'ta bu işe soyunurken pek de ümitli değildim. Maymun iştahlı biri olduğumdan 1 aydan sonra hevesim geçer diye düşünüyordum. Futbol ve edebiyat hakkında yazmak okuyucu ile buluşmak büyük bir keyif veriyormuş. Ve hayatımın en uzun soluklu işini gerçekleştirdim. 3.ayına girdi "Minyatürkalemaç"...

Sanıyorum buraya futbol ile ilgili yazmaya devam edeceğim. Yıllardır buralarabir şeyler karalayan arkadaşlara gıpta ve saygı ile bakıyorum. Blog işi zor zanaat. Bakarsınız ben de yıllanmış bir bloga sahip olurum. Hem minyatürkalemaç hem de kardeş blogumuz Edebiyat meclisi umuyorum ki 1 yılını tamamlayacak ve sizlerle buluşmaya devam edecek yazılarımız.

26 Ekim 2009 Pazartesi

KÜFÜR VE PET ŞİŞE OLMASAYDI...


Başlığa bakarak "Yine bir Galatasaraylının bahaneleri" başlayacak diye düşünmeyin. Bütün stadyumlarımızı düşünerek beyin fırtınası yapıyorum.

Dünkü derbide futboldan öte maç öncesi arzu etmediğim olayları maçta tekrar yaşadık. Birçok arkadaşım gibi "dünyaya ne kadar da pembe gözlüklerle bakıyorsun" diyebilirsiniz. Hatta o arkadaşlarımın dediği gibi "bu tip şeyler olmasa derbinin zevki mi olur ağabey" de diyebilirsiniz.

Ben maç öncesinde FB TV izledim birkaç saat. Orada eski futbolcular Halit Kıvanç eşliğinde düşüncelerini söylüyorlardı. O eski derbilerden bahsediyorlardı. Ne kadar da güzel geldi bana. Eminim öyle bir kültür yozlaşması yaşıyoruz ki bu tip bir atmosferi birçok insan arzu etmiyor günümüzde. Arzu etmediği için de dünküne benzer olaylar yaşanıyor tüm stadyumlarda.

Halbuki ben dostluk içinde izlenecek maçların dünya ülkeleri içinde en çok bize yakışacağını düşünüyorum hala. Neden mi?

Ben bir özel okulun öğretmeniyim. Bu okulun yatakhanesinde de görevliyim. Dün maçı Galatasaraylı, Fenerbahçeli büyük bir grup öğrenciyle bir mekanda izledik. Yaklaşık 50 kişiydik. Çocuklar maç boyunca bağırdılar çağırdılar. Gollerde havalara zıpladılar. Yanındaki arkadaşlarını kızdırdılar keyifle. Maç sonunda geldiğimiz gibi aynı coşkuyla yatakhanelerine döndüler. Bir Galatasaray formalı öğrencimin omzunda Fenerbahçeli öğrencimin kolunu gördüğümde duygulandım. Onlar maç ne olursa olsun arkadaştılar. Galatasaraylı olan eminim moral olarak çökmüştü. Arkadaşları belki de 1 hafta dalga geçeceklerdi onunla. Ancak arkadaştı onlar.

Buna benzer bir manzarayı Real-Barça derbisinde yaşayabilir mi bir İspanyol?Kanlı bıçaklı onlar. Hem de siyasal bir kaygıyla nefret ediyorlar birbirlerinden. Ya da bir Glasgowlu? Onların aralarında din var daha ne olsun.Atinalı? Biri paralı diğeri gururlu olarak görüyor kendini. Southamptonlu? Ki biliyorsunuzdur bu saydığım şehirlerin takımını tutuyorsanız ailenizde bile rakibinizi tutan biri olamaz. Bizde öyle mi? Baba Fenerli çocuk Galatasaraylı kaç tane aile vardır kim bilir?

Bu potansiyel varken bizde stadyumlardaki sinir harbini anlamlandırmanın tek bir açıklaması olabilir: Genlere işlemiş cehalet.

** Cehalet salt okumamışlıkla ilgili değildir.

25 Ekim 2009 Pazar

FENERBAHÇE-GALATASARAY


Bu geceki maça yürek dayanmaz. 89 yılından bu yana bilinçli bir şekilde maç izliyorum diyebilirim. Ne maçlar gördüm,yaşadım. Maçın sonunda ağladığım olmuştur. Bir maç hatırlıyorum hayal meyal. Fenerbahçe bize 5 gol birden atmıştı. 90'lardan bu maç. Öyle üzülmüştüm ki beni kızdıran annemle 1 hafta konuşmamıştım. Sonra Jay Jay Okocha'nın Kadıköy'de şov yaptığı bir maç daha hatırlıyorum. O zamanlar kalede sanıyorum ki kimse yoktu:D Kimse yoktu diyorum Fatih Terim sürekli birilerini deniyordu kalede. Mehmet diye bir arkadaş vardı kalede. Şu direğe kafa atan arkadaş.

Bahsettiğim ve bahsetmediğim bütün FB-GS maçlarında kalbim yerinde çıkacak gibi olurdu. Son yıllarda bu heyecanı pek hissetmiyorum aslına bakarsanız. 2000 yılından sonra heyecanla ilgili sinirlerimi sanki birileri aldı götürdü. O kadar da büyütmüyorum kafamda FB-GS maçlarını nedense. Lig mücadelesidir keyifle izlenmelidir deyip geçiyorum.

Şu da var Galatasaray'ın Kadıköy deplasmanındaki maçlarını daha heyecanla izliyorum. Eğriye eğri doğruya doğru Fenerbahçeli taraftarlar nefretlerini daha haşmetli kusuyor kendi sahalarında. Ali Sami Yen'de o etkiyi yaratamıyor Galatasaray. Bana kalırsa Fenerbahçe tarafı bu derbiyi daha fazla önemsiyor. Adeta bütün yılın planını buna göre yapıyorlar ve kendi evlerinde ağızlarından salya saça saça izliyorlar mücadeleyi. Ali Sami Yen öyle bir deplasman olamıyor Fenerbahçe için.

Ancak umuyorum ki artık orta çağ zihniyeti bir son bulur. Kadıköy'ü cehenneme çevirmelerine eyvallah da çöplüğe çevirmelerine kızıyorum Fenerbahçelilerin. Oldukça kötü bir muamele ile karşılaşıyor Galatasaraylı oyuncular ve taraftarlar. Atılan yumurtular,cep telefonları,lazerli tacizler,küfürler vb. Bunları oranlarsak Kadıköy'de daha çok yaşanıyor söylediklerim.

Umuyorum ki bu maç çok keyifli geçer, kazanan kim olursa olsun özlediğim adrenalini yeniden hissedebilirim damarlarımda. Tabii ki kazananın Galatasaray olmasını isterim. Ama maçın delikanlılık çerçevesinde dostlukla sonuçlanmasını daha çok isterim!

10 Ekim 2009 Cumartesi

GÜLE GÜLE FATİH HOCA


Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi de böyle bırakmasaydı keşke Terim. 2000'den sonra şöyle kariyerine bakıyorum da ya istifalar ya da zoraki bıraktırmalar söz konusu Terim'in kariyerinde. Ne yazık ki 2000'in ardından bir başarısı yok. Fiorentina'dan Milan'a geçişi bir yükseliş değil Berlusconi'nin kendine benzer bir adam arayışı olarak görüyorum...

Sözün kısası düşündüğümüz gibi oldu ve 2010'daki takımımızı şimdiden belirlemeye başlayabiliriz. Ben her zamanki gibi Hollanda'yı tutuyor olacağım!

9 Ekim 2009 Cuma

GÜNEY AFRİKA YOLLARI TAŞTAN


Akşam bizim için pek de önemi kalmamış bir maç oynanacak. Bu gruplar çekildiğinde bu maçın final maçı olacağını düşünmüştüm. Grupta İspanya lider ikincilik Belçika ve Türkiye arasında kalır diye düşünüyordum. Kısmen tahminim tuttu. Bu gece final maçını oynuyoruz. Çarşamba gecesi de siyasi değeri olan bir maç oynanacak. Dostluk falan filan maçı... Sanıyorum ki çarşamba gecesi milli takım için Fatih Terim dönemi de kapanmış olacak. Ben Fatih Hoca'yı Avrupa'da iddialı bir takımda görmek istiyorum. Milli takım bana kalırsa artık Fatih Hoca'yı kesmez. Daha çok ön planda olmayı arzulayan bir adam için ayda yılda 1 maç kesmiyor işte:D

2 Ekim 2009 Cuma

DİREKLER İZİN VERMEDİ


Dün geceki Avrupa Ligi mücadelelerini izlediyseniz herhalde en şanssız takım olarak Galatasaray'ı seçmişsinizdir benim gibi. 2 top direkten döndü. Bir tanesi Sabri'nin hediyesiydi Strum Graz'a. Hücumsal becerisi birazcık olsaydı orada topu Baros'a çıkarabilirdi. Galatasaray maç boyunca üstün bir futbol ortaya koydu bana kalırsa. Rakip takım her iki yarının son bölümlerinde varlığını hissettirebildi sadece. Avusturyalılarda en dikkat çeken şey disiplindi. Gerçekten Strum Grazlı futbolcular iyi mücadele ettiler.


Galatasaray'ın hücum aksiyonları umut verici. Bakmayın siz beraberlikle sonuçlandığına maçın. İleri uç oyuncuları sakatlık belasıyla tanışmazsa bu yıl hem deplasmanlarda hem de içeride gol veya goller bulan bir Galatasaray olacak karşımızda. Ben Rijkaard'tan çok ümitliyim. Avrupa Ligi'ni de lider tamamlayacaktır Galatasaray. Haftasonu oynanacak Ankaagücü maçı ise tehlikeli. Nedeni açık:Yorgunluk. Dünkü maçta inanılmaz bir efor sarf etti takım dolayısıyla yoruldu. Bakalım haftasonu bu yorgunluk nasıl etkileyecek takımı.


Bir yorum da yayıncı kuruluşla ilgili olacak dünkü maçtan. Maçı izlerken Ali Sami Yen'den değil de İngiltere deplasmanından veriliyor hissine kapıldım. O nasıl bir spiker bağlantısıdır. Genelde deplasmanda o şekilde mono bir ses olur,sesi telefondan dinliyor gibi olurdunuz. Büyük başarı TNT adına. Ali Sami Yen'deki maçı deplasman havasında izlettirdi ya bize,helal olsun!

21 Eylül 2009 Pazartesi

HAKEM MAÇI KATLETTİ:KASIMPAŞASPOR 1-3 GALATASARAY


6.Haftanın son maçı da oynandı. Galatasaray'ın 3 gollük geleneğini sürdürdüğüne bakmayın. Taraftar resmen ecel terleri döktü. Ankaraspor maçında takımı eleştirmiştim. Tehlike çanları çalıyor demiştim. Bugünkü maçta öyle bir yorum yapamıyorum; çünkü maçın hakemi ilk dakikalarda öyle bir pozisyonu es geçti ki hem Galatasaraylı futbolcuların hem de kendisinin konsantrasyonu yerle bir oldu. Ali Güneş o dakikada kırmızı kartla atılsa ve penaltıyı verse hakem maç bu hale gelmeyecekti. Hakem resmen bu dakikadan sonra maçtan koptu. Dirayetini yitirdi. Her kararında veremediği o ilk kararı düzeltme çabası vardı. Bu durum iki taraf oyuncularını da gerdi. Keita ve Kasımpaşalı oyuncu bu sinir harbinin kurbanları oluyordu neredeyse.

İlk yarı yediği golün şokunu üzerinden atamayan Galatasaray'da Rijkaard ikinci yarıya Keita ve Nonda ile başladı. Nonda zamanının en iyi forvetleri arasındaydı. Bu adamın kumaşının farklı olduğu her hareketinden belli. Bu yıl,Galatasaray'ın özellikle ileri uç oyuncularının alternatifleri en az asları kadar iyi. Böyle bir kadronun Avrupa Ligini iyi değerlendirmesi gerekir. En azından yarı finale yürüyebilecek bir performansa ulaşmalıdır Galatasaray. Evet 6'da 6 yapan iki takım var şu anda. Bakalım ilk fireyi hangisi verecek. Bakarsınız testi iki takımın derbisinde kırılır.

TÜRK TARAFTARI


Bu yazıyı dünkü Fenerbahçe-İBB maçı sonrası yazıyorum. Böyle dedim diye Fenerbahçe taraftarını hedef aldığımı düşünmeyin. Bütün takımlarımızı ilgilendiren bir sorun bu. "Taraf"tarlık sorunu. Cidden takımlarımızı destekleyen seyirci kitlesi başarı "taraf"ındalar. Dolayısıyla taraftarlar. Dünyanın her yerinde başarısızlığa üzülüyordur izleyiciler ancak bizdeki kadar nankör olduklarına inanmıyorum. Öyle ki bırakın ayları yılları iki gün öncesi "büyüksün,delisin,süpersin" diye bağırdıkları adamlara ertesi gün galiz küfürler edebiliyoruz. Bu nasıl bir nankörlük şeklidir varın siz düşünün. Dünkü maçın sonunda da Fenerbahçe taraftarı 6'da 6 yapmış takımını ıslıklayarak soyunma odasına gönderdi. Ne kadar ilginç değil mi?

Bunların sebeplerinden biri futbol kültürü anlamında yetersiz oluşumuzsa bir diğeri de hem medyanın hem de kulüp yöneticilerinin her sezon öncesi taraftarın önüne koydukları saçma sapan hedeflerdir. "Şampiyonlar Liginde şampiyonluğu hedefliyoruz." "Bütün takımları yenebilecek güçteyiz." "3 yıl üst üste şampiyon olacağız."" Avrupa Ligi kesin de bütün kupaları alır mıyız?" Bu gerçek dışı hedefler birçok taraftarı çılgın boğaya çevirmeye yetiyor tabii. Dünkü maçta İBB'yi tek golle geçti Fenerbahçe. İBB ligimiz için kaliteli bir kadroya ve teknik ekibe sahip bir takım. Geçen yıl 3 büyüklere yaptıklarını hatırlıyorsunuz. Keza ,Sivasspor'dan şampiyonluğu almışlardı. Fenerbahçe ve diğer büyüklerimiz de hiç kendimizi kandırmayalım sadece bizim büyüklerimiz.Üç büyüklerimiz içersinde 1.torba takımı yok. Bugüne kadar da olmadı. Galatasaray 1.torbaya yaklaşmıştır ancak her daim orada kalacak bir ekip olamadı. Dolayısıyla bizim takımlarımızın seviyesi oynadıkları futbol,kulüp yönetimi ve gelirleri bakımından 2 ve 3. torbalardır. Ona göre hayaller kurarak gitmeli tribünlere. Ve her daim sahip çıkmalı takımlara...

19 Eylül 2009 Cumartesi

BİR DEVRİN SONU


Bu blogdan olsun diğer bloglarda yazılan yazılara yaptığım yorumlarda olsun hep korudum Mustafa Denizli'yi ancak sanırım gitme vakti gelmiş. Rıdvan Dilmen sezon başında şey demişti: Hocanın canı pek teknik direktörlü yapmak istemiyor gibi. Gerçekten de tatilden zoraki dönmüş gibiydi Mustafa Hoca. Art arda gelen puan kayıpları. Üç maçta 3 yenilgi sonun başlangıcı oldu. Son maçta oyuncuların sabotaj yaptıklarına inanıyorum. İçimizdeki İrlandalılar yani. Hocanın gitmesi için son oyunu da onlar oynadı bana kalırsa. Ama olsun 3 büyükleri şampiyon yapan tek hoca olarak tarihe geçmiştir hemşehrim:D Yolu açık olsun!!

17 Eylül 2009 Perşembe

KOMŞUYA BADİK ATMAK 1-3



Komşumuzun evinde cenaze varmış.Taziyelerimizi sunduk;ancak maç içinde ölü evi mölü evi demedik. Önemli bir galibiyet aldı Galatasaray. Grupta çekişebileceğimizi düşündüğümüz yegane takımı evinde yendik. Maçın ilk on dakikası tribünlerin tezahürat yapmayışı Galatasaray'ın işine geldi kanımca. Elano eski İnterli Marinos'un hatasını affetmedi. İkinci yarıda müthiş bir Kewrl topu gördük,Baros topu kaleye gönderdi. Hata defansındı. Sonrasında serbest vuruşta kontrpide kalan bir kaleci vardı. İlginçtir komşumuzla benzeştiğimiz tek nokta bıyıklı amcalar değilmiş. Taraftar anlam veremediğim bir şekilde kaleyicilerine yüklendi. Futboldan bu kadar da anlamıyor değillerdir diyerek olayın geçmişinin olduğunu var sayıyorum. Galatasaray gol ortalamasını inatla bozmuyor,bunu da belirtelim

15 Eylül 2009 Salı

PREMİER LEAUGE:1 SUPER LİG:0


Galatasaray olsun, Fenerbahçe olsun, Beşiktaş olsun 1. torba takımlarıyla oynarken nedense bir uyku haline geçiyor. Bunun sebebi kalite farkı olmalı. Bu gece aynı sendromu Beşiktaş yaşadı ManU karşısında. Golü atana kadar uyuttu hepimizi Man U. Her ne kadar sezon başında C.Ronaldo'yu ellerinden kaçırmışsalar da yerini hemen doldurmuşlar. Valencia gerçekten etkiliydi. 35lik Üzülmez'i maç boyunca üzdü.

Gol saçma sapandı. Genelde bu tip takımlarla oynarken saçma sapan goller yiyoruz. Kalede Hakan Arıkan, Rüştü'nün Galatasaray maçındaki görüntüsünü unutturdu. İyi iş çıkardı. Mustafa Denizli'nin Ekrem Dağ ısrarını anlayamadım. Bir ikinci Bülent Akın-Lucescu ilişkisine mi gidiyoruz nedir?:D

GÜNAH KEÇİSİ ANKARASPOR


Birkaç gün önce baba oğul yediniz takımların başını diye yazmıştım Gökçek ailesine. Yaptıkları girişimlerin diyetlerini yavaş yavaş ödüyorlar. Ancak onların ödediği bir şey yok gerçi. Gariban Ankaraspor teknik heyeti ve futbolcularına olan oldu.

Benim anlayamadığım günah keçisi neden Ankaraspor? Taraftarı yok diye mi düşürülen taraf oldu? Bilen varsa yardımcı olsun lütfen. Bir de takımı düşürmek kolay da bundan sonra ne olacak? Bir takım her hafta bay geçecek. Ee Ankaraspor'la şimdiye kadar oynayan takımların başı kel mi? Ya Ankaraspor'a puan kaybedenlerden biri küme düşerse vb.? Geçen yıl G.Oftaş farklı bir şey mi yapmıştı? Bir sürü soru var anlayacağınız...

14 Eylül 2009 Pazartesi

KASIMPAŞA YOLACAK KAZ BULMUŞ


Haftaya pazartesi Olimpiyat Stadyumu'nda oynanacak Kasımpaşa-Galatasaray maçının bilet fiyatlarını malumunuz ev sahibi takım belirliyor. Ancak Paşaspor yetkilileri maç bilet fiyatı belirlememiş adeta galibiyet primi istemişler taraftardan.

Aga 120 TL ne demek biliyor musun? Hadi Galatasaray taraftarına acımadın bastın bilete zammı ama kendi taraftarına da mı saygın yok be? Bildiğim kadarıyla Tayyip Erdoğan Stadında o kadar az olmuyor taraftar desteği. Eee,senin o taraftarlara da 120 TL fiyat biçmen ayıp olmamış mı biraz? Akıllarınca Galatasaray taraftarını maça getirtmeyecekler. Zaten o stada maç izlemeye gidenin aklını seveyim ben!!

İZMİR'DE NEDEN BİR TANE GÖKÇEK YOK?



Yazıya başlamadan şunu söylemekte yarar görüyorum. Ne Melih Gökçek'in şahsına ne de bağlı bulunduğu siyasal görüşe sempatim var. Aksine Melih Gökçek'in kabadayı tarzına ve siyasal duruşuna oldukça uzağım. Ancak söz futbola gelince, son günlerde Ankaraspor-Ankaragücü birleşmesini gerçekleştirerek ortalığı bulandıran bu adamın Ankaraspor'u dipten alıp Süper Lig'e taşıması var.

Ben bir İzmir'li olarak birçoğunuzun çekmediği futbol özlemini çekiyorum. Biliyorum ki aklı başında bir sürü İzmirli'nin çektiği bir özlem bu. Diyeceksiniz ki, Karşıyaka, Altay, Göztepe şimdilerde Bucaspor neyinize yetmiyor? Yetmiyorlar işte! Bize Süper Lig tadını vermiyor Bank Asya maçları. Zaten bu saydığım takımların maçlarına da özel taraftar grublarının üyelerinden başkaları gitmiyor.

Oysa bir Ankaraspor'umuz bile yok yıllardır. Şöyle eşini dostunu alıp Göztepe-Trabzonspor maçına gidemiyoruz, çünkü ligde yokuz! Şöyle bir hafta sonunu Karşıyaka-Beşiktaş maçına ayıramıyoruz,çünkü ligde yokuz! Ağız tadıyla Karşıyaka-Göztepe derbisi izleyebildiğimiz yok! Çünkü bu takımlar aynı ligde bile değiller! Bugünlerde Bucaspor kanımı kaynatıyor. Bana ümit aşılıyor ancak mali krizleri devam ederse onlardan da bu yıl bir performans bekleyemeyeceğiz.
O kadar atıp tutuyoruz ama şu güzelim İzmir'den ne bir Melih Gökçek çıktı bir takımımızı aldı götürdü süper lige çıkardı ne de bir sponsor VESTEL gibi. Elin oğlu ligde 3 takımla 4 takımla temsil edilirken köklü kulüplerin şehri İzmir'de tık yok. Böyle giderse olacağa da benzemiyor. Yıllardır Yaşar grubu Karşıyaka'yı destekliyor ancak hiçbir icraat yok. Bir VESTEL'in yaptığını yapamıyorlar. Hadi onu geçtim JET Fadıl kadar olamıyorlar! Diyeceksiniz ki ne yani Melih Gökçekler çıksın da ligdeki 2.senemizde başka takımla birleştirmeye mi kalksın bizi? Bu soruma ben de cevap veremiyorum. Tek bildiğim Süper Ligsizlik yetti gari:D

13 Eylül 2009 Pazar

"BİZİ SEVENLERİ ÜZMEYELİM BABA"

Sanıyorum futbola gönül vermiş herkesin saygısını kazanmış bir adam Metin Oktay. Fenerlisi,Beşiktaşlısı vb. bu tip adamlara saygı göstermeli. Fenerbahçe'de Can Bartu mesela beyeefendi kişiliği ile hep taktir ettiğim bir büyüğümüz olmuştur. Rahmetli Vedat Okyar. Geçmişte Beşiktaş'ın büyük futbolcularından biri olduğunu bilmediğim yıllarda , "Delikanlı adam he, nezaketi hiç elden bırakmıyor,güzel konuşuyor." derdim. Cidden sadece Beşiktaş camiasının değil Türk futbolunun övünç duyması gereken bir adammış.

Evet o adamlardan biri de tabii ki Metin Oktay. 13 Eylül 1991'de vefat ettiğinde daha çok küçüktüm. Ne kadar büyük bir futbol adamını kaybettiğimizi bilmiyordum. Keza babam dahi bilmiyordu. Oynadığı döneme yetişememişti.

Galatasaray kadrosundan binlerce futbolcu geçmesine rağmen diğerleri gibi adı unutlmamış, taraftarın her zaman gözbebeği olmuş bir futbolcu Metin Oktay. Forma sevdalısı bir futbolcu. Gerçi o dönemde takımlarımızdaki birçok futbolcu böyleymiş. Ezeli rekabet oldukça centilmen bir havada geçiyormuş. Delikanlılık esasmış. Keza 1954 senesinde Fenerbahçe başkanının açık çekli teklifine şu güzel sözle karşılık vermiş Metin Oktay: "Bizi sevenleri üzmeyelim baba"

Ölümünün üzerinden geçen 18 senenin ardından onu ve onun gibileri Türk futbolunda arıyoruz! Öylelerini pek göremediğimizden özlüyoruz diyemiyorum. Yaşanan şeyler özlenir çünkü.

Ve şunu biliyorum, bizler yani arma sevdalısı taraftarlar: Boğaz kesme hareketiyle rakibi tehtid eden, bizler rakip taraftara hindi benzetmesiyle küfreden, bizler hakeme tüküren, bizler futbolcu tartaklayan futbolcular ve yöneticiler istemiyoruz!

MUSTAFA DENİZLİ VE DERBİ


Dünkü Galatasaray-Beşiktaş derbisinin ardından hemen çeşitli yorumları inceledim. Hem ulusal yorumcularımız hem de blog yazarları büyük ölçüde Mustafa Denizli'yi eleştirmişler. Ancak anlamadığım bir şey var. Maç boyunca Beşiktaş'ın yakaladığı yüzde yüzlük 5 pozisyon var. Diğerli de cabası. İstatistikler bu haldeyken Mustafa Denizli'nin bu kadar acımasızca eleştirilmesi ülkemize has olmalı. Yenilen her zaman haksızdır prensibi ile yaklaşıyoruz olaylara. Galatasaray'ın son golünün ardından gülümseyen Denizli'nin aklından eminim bunlar geçiyordu. "O kadar pozisyona gir değerlendireme, elin oğlu gelsin yoktan golleri atsın". Rüştü o inanılmaz hataları yapmasa, Serdar Özkan'ın topları kaleyi bulsa bugün çok farklı yazıyor olabilirdik.

Dünkü yazımda Galatasaray'ın rahat kazandığını yazmıştım ancak özetlerde Beşiktaş'ın kaçırdığı golleri görünce şans faktörünün Galatasaray'ın yanında olduğunu gördüm. Geçen haftaki çanlar Galatasaray için hala çalıyor. Kimse 3 gol neyine yetmiyor demesin. Beşiktaş'a gelince: Beşiktaş ilk haftalarda aldığı kötü sonuçları telafi edemezse bu sezon şampiyonluğu unutabilir. Bu yıl şanssız bir Beşiktaş ile karşı karşıyayız. Umalım bu şanssızlığı Man U. karşısında kırarlar ve ülkeyi en iyi şekilde temsil ederler.

12 Eylül 2009 Cumartesi

LOS GALAKTİKOS TURKA'DAN AYNI TARİFE


Başlıkta da belirttiğim gibi Türkiye'nin bu yılki Galaktikos'u Galatasaray geçtiğimiz yılın şampiyonu Beşiktaş'a da her hafta diğer takımlara uyguladığı tarifeyi sundu. Galatasaray bu yıl Fenerbahçe'nin 103 gol rekorunu kırabilir diye boşuna yazmamıştık. Galatasaray'ın şu anki gol ortalaması 2.50'nin üzerinde.

Gelelim bugünkü maça. Doğruyu söylemek gerekirse Galatasaray'ın bu kadar rahat bir galibiyet alabileceğini düşünmüyordum. Hafta ortasında oynanan milli maçlarda yorulan takımın onlara göre daha diri olan Beşiktaş karşısında zorlanacağını düşünüyordum. Ancak Galatasaray beni şaşırttı ve yine farklı bir skor elde etti.

Beni şaşırtmayansa Arda'nın performansı oldu bu gece. Arda hafta içi inanılmaz efor sarfetmişti. Yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Rijkaard da onu ikinci yarıda oyundan aldı. Aşağı yukarı her yazımda belirttiğim gibi Galatasaray'ın rotasyona müsait takımı birçok maçı pek zorlanmadan kazanacak.

11 Eylül 2009 Cuma

SEZONUN İLK DERBİSİ


Yarın Mecidiyeköy'de sezonun ilk derbisini izleyeceğiz. Sel ve Bosna felaketinin gölgesinde geçeceğine inandığım bir derbi olacak. Hafta içi birçok futbolcusu milli takımlarda olan yorgun Galatasaray ile yeni transferi Tabata ile güç bulan diri Beşiktaş kozlarını paylaşacaklar. Galatasaray'da Bosna maçında Arda oldukça efor sarfetmişti;sanıyorum yarınki maçta sarfedilen bu eforun ceremesini çekecektir. Beşiktaş ise sezon başından bu yana sergilediği istikrarsız performansını düzeltme çabası içinde olacak futbolculara sahip. Beşiktaşlı futbolcuların tamam devam niteliğinde bir maça çıktıklarına inandıklarını düşünüyorum.

Tüm bu veriler ışığında derbinin favorisinin Beşiktaş olduğunu düşünmeyin. Gerçekten de derbilerin favorisi olmuyor. En iyi döneminde Galatasaray'ın Sami Yen'de Fenerbahçe'ye Jhonson'un golüyle yenildiğini unutmadık. Seyirci desteğini arkasına alacak olan Galatasaray ilk 4 haftadaki ofansif futbolunu bu derbide sergileyebilirse Beşiktaş için hezimet de olabilir. Tabii ilginç dönemlerde ilginç işler yapan bir Beşiktaş var Galatasaray'ın karşısında. Bütün bunların yanı sıra Galatasaray'ın gol ortalamasının 2.5'un üzerinde olduğunu düşününce yarınki derbinin bol gollü ve çok keyifli geçeceğini düşünüyorum.

10 Eylül 2009 Perşembe

BABA OĞUL YEDİNİZ TAKIMLARIN BAŞINI


Kulüplere belediyelerin destek verebileceğini düşünüyorum. Bunu her yazımda dile getiriyorum. Tabii bu tek takımı olan şehirler için geçerli. İzmir'de belediyenin kulüplere destek olması düşünülemez. Facia çıkar alim Allah. Ya Ankara'da. Ankara'da da olamayacağını Melih Bey ve şehzadesi bir güzel gösterdiler. Lig başlamış, haftalar geçmiş, sayın Gökçek Ankaraspor'un bütün futbolcularını Ankaragücü'ne verebilirim diyor. Bu kulübün başkanlığına Ankaraspor yönetim kurulu üyesi oğlu getiriliyor,yani resmi olmasa da gayriresmi birleşme sağlanıyor. TFF yakacak çıralarını. Bu haftaki maçlarının ertelenmesi gündemde. Süreç devam ederse ligden ihraçlar yaşanabilir. Bizleri aksiyon dolu günler bekliyor. Böyle bir durumda Gökçek'in Uğur Dündar ile buluşmasını düşünüyorum da. Ohooo, ortaya şöyle karışık alevli bir program çıkar .

Bu alavera dalaveralar hep Ankara'dan çıkıyor nedense .Sebebi Ankara'nın politikanın merkezi olması mı acaba? Geçtiğimiz yıllarda da Gençlerbirliği Oftaş'la aynı yalanın seyircisi olmamış mıydık. Neymiş Gençlerbirliği ile Oftaş farklı sahiplerin malıymış da. Falanmış,filanmış... Cavcav da bizi yiyordu. TFF yemişti gerçi, sonraki sezon apar topar takımın adını Hacettepe yapmışlardı. Sözün özü Melih Gökçek bıraksın şu Ankaragücü'nü de İzmir'den bir takım alsın. Bizi Süper Lig hasretinden kurtarsın. Ankara'nın yeterince takımı var zaten.

CAMDAN ADAMLARLA NEREYE KADAR?


Bugün Emre Güngör'den bir sakatlık haberi daha geldi. Ben de sezon başında 36'lık Emre Aşık'a neden jübile teklifi yapmadıklarını merak ediyordum. Meğer geleceği gören bir yönetim varmış Galatasaray'da. Gökhan Zan'ı Beşiktaş'tayken de gözüm tutmuyordu. İri bir futbolcu ancak hantal. Bir de başında şu sakatlık belası. Sezon başında "Camdan adam değil candan adam" sloganıyla yola çıkmışlardı. Ancak 5. haftada pili bitti Zan'ın. Bakalım ne kadar yalnız bırakacak Galatasaray'ı. Linderoth'u da söylemek lazım tabii. Bu adamın da kariyerinin Galatasaray'da bu şekilde sona erecek olma olasılığı var. Yazık gerçekten. Sakatlık derdinden bir türlü kurtulamadı Galatasaray.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Ve Diyeceğiz Ki !


Ne diyeceksin çok merak ediyorum.Ayşe olmak, Mehmet olmak mı dertlere deva.böyle bir gruptan dünya kupasına katılamamak ciddi anlamda basiretsizliğin bir göstergesi.

Yahu şu takımda Arda ve birkaç oyuncu olmasa sıradan bir takım haline dönüşüveririz.Arda'nın son 20 dakikadaki çabası ile bir yığın pozisyon yakaladık.Bunun haricinde üretkenlik adına zerre ışık göremedik.

Acınası sömürülerle bu işler olmaz Fatih Bey!

Mehmet'ini de al Ayşe'ni de al!

Biz ne Ayşe olmak ne de Mehmet olmak istiyoruz.

Beceremedin, bırak artık.

KENDİMİZE YİNE TAKIM SEÇECEĞİZ


2002'de ağız tadıyla maçları izleyememiştim. Yok finaller yok bütünlemeler derken üniversite stresinden maçlara konsantre olamamıştık. 2006'da talihsizlik dedik sineye çektik. Gel gelelim 2010 için şu gruba düşünce tamamdır demiştim. Biraz Belçika zorlar ancak gideriz. Hesap tutmadı. Yine kendimize takım seçeceğiz. Gana mı olur, Hollanda mı olur ev sahibi Güney Afrika mı olur? Bulacağız artık bir takım. Terim'in kredisi bende bitmez ancak bırakma zamanı geldi çattı artık. milli takıma yeni bir soluk gelmek zorunda. Bugünkü maçta dikkatinizi çekti mi bilmiyorum sahanın zemininde zamk gibi bir şey vardı. O kadar yavaş oynandı ki maç. Sanırsınız ki milli takım maçtan yarım saat önce alemdeydi. Hiçbir varlık gösteremedik. Arda'nın son dakikalardaki topu direk yerine kaleye yönelseydi hasbelkader İspanya maçını bekler duruma gelecektik. O kadar bile kalmadı artık. Estonya ile beraber kalacak da Bosna. Bıdı bıdı...

Bir sözüm de maçı alan Fox'a olacak. İnsan doğru dürüst bir spiker tutar. Adam'ın futbolla alakası yoktu. Sahadaki futbolcuları tanımadığını o kadar çok belli ediyordu ki uzun saçlı diye her seferinde Gökhan Gönül ile Tuncay'ı karıştırdı. Hele ki son dakikalarda Fox'un reklamını yapması Fox'u gözümde bitirdi. Velhasılı kelam: yazın terler içinde değil de gönül rahatlığıyla seçtiğimiz bir takımı destekleyeceğiz. Bağıran çağıran olmayacak maç sırasında. Adrenalin falan da tabii. Teşekkürler çocuklar! Bu arada biz kimdik Terim?

MOSTAR KÖPRÜSÜNDEN GEÇMEK


Kısa zaman öncesinde mali kriz yaşayan Bosna Federasyonu Boşnak futbolcuların tepkisiyle karşı karşıyaydı. Aynı takım şimdilerde kenetlenmiş bir biçimde karşımızda duruyor. Gruplar açıklandığında İspanya'nın yerini biliyorduk. Soru işaretimiz Bosna mı Belçika mı bizi zorlardı? Benim tahminim Belçika'dan yanaydı ancak düşündüğüm gibi çıkmadı. Bizim de ikramlarımızla Bosna Hersek ne dersek diyelim Afrika yolunda bizden çok önde. Deplasmanda oynayacağımız maçı kazansak bile hem Belçika'yı evinde yenmeliyiz hem de İspanyollara duacı olmalıyız. Ne derler buna ölme eşeğim ölme. Umutsuz değilim ancak yaş ilerledikçe Dünya Kupalarını destek verdiğim bir takım olmadan geçirmek canımı sıkıyor. Başka takımlara sulanıp duruyoruz ne yazık ki. Bu gece Mostar Köprüsü'nden geçebilirsek bir şeyler değişebilir. Zaten ayağımız kayar da düşersek 2014'ü beklemeye başlayabiliriz ıslak ıslak

NE OLACAK BU SEYRANTEPE'NİN HALİ


Güya 2010 yılına yetişecekti. Zaten bir yapıya başlandığında hep aynı terane! Bilmem nereye yetişecek. İzmir'deki metro inşaatının da tabelasında 2008 yazıyor mesela. Bekle babam bekle. TOKİ bir nane yiyemeyen şirketlerden aldı kendisi yapacak diye sevinirken 5. ihale de gerçekleştirildi. Yok en iyi teklifi şu verdi bu verdi. Yine yarıda kalacak. Harç bitecek iş paydos olacak. Türkiye'deki pek çok firma zaten zor durumda, yalandan ihaleye giriyorlar para bitiyor bu sefer mahkeme süreçleri falan filan. Bitmez bu stad size söyleyeyim

8 Eylül 2009 Salı

12 DEV ADAM 7 CÜCELERE KARŞI


Dünkü maçı izleyenler fark etmiştir. Milli takımda ülkemizde Yugoslavya ile final oynadığımız turnuvadaki hava yakalanmıştı. Müthiş savunma yaptılar. Hidayet takıma ağabeylik yapıyor. Yakışıyor da bu görev ona. NBA'de müthiş pişti ve artık bir dünya yıldızı. Rakipleri Hido'nun adından çekiniyorlar. Bu durum da tabii ki işimize geliyor. Hido'nun potaya yaklaşmasını engellemeye çalışırken diğer yıldız adaylarımıza gün doğuyor. Eskiden aynısını biz yaşamıyor muyduk? Almanlarla oynarken Nowitsky topu aldığında telaşa düşmüyor muyduk. Bodiroga dendiğinde hazır ola geçmiyor muyduk. Artık bizim de bu tepkileri verdirecek bir yıldızımız var. Dünkü maçın alınması çok önemliydi. Basketbolu bilmeyenler için futbol milli takımımızın İngiltere'yi yenmesi gibi bir şeydi. Sırada Malta var:D Yani futbol deyimiyle Malta. Rakibimiz Bulgaristan,futbolla kıyaslarsak o ayarda bir takım. Ancak unutmamak gerekiyor ki biz kendi sahasında ilk beraberliğini yaşatmıştık San Marino'ya. Aman dikkat çocuklar!!