10 Mayıs 2012 Perşembe

SÜPER FİNAL'E 2 KALA

hafta sonu yine bir derbi oynanacak ki bu yıl derbilerin de değerinin düştüğü ortada. büyük takımları bu kadar karşı karşıya getirmek derbilerin marka değerlerini düşürüyor kanımca.

hafta sonu oynanacak derbi kadıköy'de. ee kadıköy ve galatasaray son 10 yıldır pek hayırla anılmıyor malumunuz. öncesinde de galatasaray'ın kadıköy'de rahat kazandığını hatırlamıyorum. uyduruk tsyd maçları dışında pek hoş hatıralarım yok kadıköy ile ilgili. o yıllarda da eski bir stadyum olmasına rağmen baskıyı hissedebiliyordunuz. bu anlamda fenerbahçe seyircisi iyi iş çıkarıyordu. sami yen'de aynı baskıyı kurabildiğimizi düşünmüyorum.

saraçoğlu yenilenince baskı daha da arttı haliyle, avrupa maçlarından başka o tip stadyumlarda maç yapmayan futbolcular fenerbahçe'nin mabedinde silinip gittiler. 10 yıl boyunca bunun ceremesini çok çekti galatasaray. tabii durum bu kadar da sütten çıkmış ak kaşık benzetmesiyle açıklanamaz. fenerbahçe seyircisi son on yılda taraftarıyla, futbolcusuyla, yöneticisiyle kadıköy'de az dövmedi galatasaraylıları. bir nevi demek siz avrupa'da bunları yaparsınız he tavrı ile bir intikam almaca söz konusuydu. galatasaray taraftarı sami yen'de istese de benzer bir baskıyı kuramadı.

neyse yıl olmuş 2012, süper final zamazingosunun sonuna finali taşımak hayli ilginç oldu. kurgulansa bu kadar denk gelmez ama insan şu ortamda bu finalin bile kurgulanmış olabileceğini düşünerek paranoyak oluyor. 

galatasaray'ın kadıköy'de işi oldukça zor. direkt yenilecek, şampiyonluk fenerbahçe'ye gidecek diyemiyorum. sezonda oynanan maçta 2-2lik skoru alabilmişti galatasaray ancak bir gerçek var ki dengeler iyiden iyiye değişti. o günkü fenerbahçe yok galatasaray'ın karşısında. ttarena'da rakibinden 3 puan almış bir fenerbahçe var. 9 puanlık farkı kapamış ve işi finale taşımış bir fenerbahçe. ee kendi sahasında ezeli rakibine karşı şampiyonluk kutlaması yapmayı deliler gibi arzulayan taraftarı da düşününce galatasaraylı futbolcular küçülüyor, küçülüyor, küçülüyor.

normal sezondaki maç gibi bir şaşkınlığın bedeli bu kez çok daha kötü olur diye düşünüyorum. galatasaraylı futbolcular beraberliğin kendilerine yaradığını kafalarından atmalılar ve gerekiyorsa kulaklarına pamuk tıkayıp sahaya çıkmalılar. profesyonelce ve sinirlerine hakim olarak mücadele etmeli galatasaraylı futbolcular. sinirlerine hakim olamamanın nelere mal olduğunu trabzonsporlu futbolcular geçtiğimiz hafta göstermişlerdi.

işte yukarıda yazdığım gibi bir maç olursa galatasaray'ın beraberliği ya da galibeti kotarabileceğini düşünüyorum saraçoğlu'ndan ama aksi bir durum istatistiklere göre daha olası.

her neyse wenger'in dediği gibi bitirelim. istatistikler bikiniye benzer fikir verirler ama en önemli şeyi asla göstermezler :))

7 Mayıs 2012 Pazartesi

TARİHE DÜŞÜLEN NOT: 07 NİSAN 2012 PFDK KARARLARI

PFDK'nın kararları görünen o ki yalnızca diğer kulüp taraftarlarını değil davanın odağında bulunan Fenerbahçelileri dahi mutlu etmedi. Diyeceksiniz "Fener taraftarı neden mutlu olmadı?" Böylesine bir komedide kollanılıyormuş psikolojisini yaşamak çok keyifli olmasa gerek. 

TFF'nin saçmalayacağı Etik Kurulu raporlarının sunulması ve başkan Demirören'in basın toplantısında belliydi aslında. Çelişki üzerine çelişki... Dersine iyi çalışmamış ve anlatırken zorlanan ama  suçunu sınıfa atan öğretmen edası sezinleniyordu başkanın tavırlarında. Ve gelinen durum: sıfır itimat, sıfır saygı...

PFDK, çelişkili kararlar verdi. Öyle böyle çelişki de taşımıyor malumunuz. Hani iler tutar yanı yok denir ya öylesine. "Yok canım aslında şurasını siz yanlış anlıyorsunuz, aslında buz gibi gerçekler var şuracıkta" diye savunanı da yok bu kararların. Bu işten ağzı yanan Fenerli pek çok dostum da böyle düşünüyor belirtmeliyim. Futbolculara ve yöneticilere verilen abuk cezaların kulüpleri nasıl "bağlamadığı" tartışılıyor. Bir futbolcuya ceza verirken oynadığı kulübe ya da o futbolcuyu azmettirene verilmeyen cezalar konuşuluyor. Velhasılı çocuk kandırırcasına verilen eyyamcılık kokan kararlar mide bulandırıyor.


"Cefakar taraftarın bir suçu yok"

Bu durumlardan en büyük zararı Fenerbahçe görmüştür. Açıkçası küme düşürülme kararı alınsaydı bile bu denli büyük zarar görmezdi bu koca camia. Cefakar taraftarı bunca üzülmezdi eminim. En fazla tarihlerinde küme düşürüldü ibaresi bulunacaktı Fenerbahçe'nin. Şimdi bu kararlar, camianın kendisi de istememesine rağmen yapılanların eyyamla aklandığı duygusunu uyandıracak ve tarihin tozlu raflarında zın zın parlayacak.

6 Mayıs 2012 Pazar

TARAFTAR, FUTBOLCU TERÖRÜ VE RIDVAN DİLMEN

bu yıl şampiyonluk maçı kadıköy'e kalacak deseler sanırım inanmazdım. haftaiçi maç sonu yorumumda işin kadıköy'e kalmadan pazar günü çözüleceğini söylemiş ardından da fenerbahçe'yi şampiyonluğundan ötürü kutlamıştım. bu kabullenişi galatasaray futbol takımına güvenmeyişim olarak yorumlamamalı.

saçma sapan bir sezonun ardından saçma sapan bir süper final organizasyonu ve tatsız tuzsuz bir futbol ortamı. ne olursa olsun fenerlisi de galatasaraylısı da şu iğrenç ortamda şampiyonluğu istiyor. şike davasının gölgesinde son haftaya geldik.

galatasaray-beşiktaş maçını değerlendirmeye dahi gerek yok. tek kulak diğer maçtayken oynanan oyundan hayır gelmiyor.

gelelim trabzon'a ve trabzon'da iğrençlikler olurken istanbul ağızlarına.

trabzonspor taraftarı 20 yıl öncesinin taraftar taktikleriyle sahadışı olaylarını protesto etmeye çalıştı. protestonun nedeni haklı dahi olsa yöntemler tasvip edilecek cinsten değildi. hakemin şiddete uğrarım korkusu ve eyyamcılığı da cabası. bu maç avrupa'nın herhangi bir kentinde olsaydı iptal edilirdi. bu oynatma isteği nedir onu da anlayamıyorum.

her şeye rağmen ntvspor'da rıdvan dilmen'in yorumlarının riyakarca olduğunu düşünüyorum. hakeme söyledikleri, trabzonlu futbolcuların şiddete varan hareketlerini kınayışı akıllara kadıköy deplasmanlarında galatasaraylı futbolcuların adeta dayak yiyerek maçı tamamlamalarını getirdi. dilmen o maçlarda da aynı kınayıcı ifadeleri aynı sertlikle söyleyebilseydi onu bağrıma basabilir taraflı olsa da oldukça objektif bir insan diyebilirdim. bu kendi tarafına yapılınca kükreyen, başkasına yaparken ses çıkarmayan zihniyeti galatasaraylı olup da taşıyan yazarlar varsa lanetliyorum. tiksiniyorum kendilerinden.

sözü şöyle bitirelim: kadıköy'den bir şampiyon çıkacak. şampiyon fenerbahçe ya da galatasaray olabilir. kim şampiyon çıkarsa onları alkışlayalım. galatasaraylı futbolcular ve teknik ekip dayak yiye yiye o şampiyonluğu fenerbahçe'ye verirse haftasonu gözlerimi ve kulaklarımı rıdvan dilmen'e dikelim. söylemlerini mimiklerini inceleyelim. futboldan tiksinmiş bir insan yüzü görürsek de özrün en büyüğünü dileyelim şeytandan.


2 Mayıs 2012 Çarşamba

KOCAMAN SÖZLER ETKİLİ OLMUŞ

hafta sonu oynanan ve galatasaray'ın 4-2 kazandığı maçın ilk dakikalarını izlerken iç sesim trabzonsporlu futbolcular çok donuk belli ki galatasaray rahat kazanacak demişti bana. tamam itiraf edeyim trabzonlu futbolcular eyyam yapıyor hadi hayırlısı diye de ekledi o iç ses. bu durumdan çok hoşnut olduğum söylenemez ki çatır çatır bir mücadele olsaydı da yenilseydik daha çok mutlu olabilirdim. 

hafta sonu oynanan maç için aynı yorumu yapan sadece ben değilmişim belli ki kazanlar kaynamaya başladı. birkaç sene önceye kadar fenerbahçe camiasından hangi ismi şuraya yazarsın, ona toz kondurmazsın denseydi cevabım pek çok galatasaraylı gibi sessizliği, beyefendi duruşu ile takdir ettiğim aykut kocaman olurdu. o ki trabzon deplasmanında attığı golden sonra tsli arkadaşlarımı da tebrik ederim diyebilecek kadar olgun geliyordu bana. son iki senedir sessiz sakin kişiliğini koruyan ve başarılı olmasını da arzu ettiğim bu adam  sinsi bir canavara dönüştü. geçtiğimiz sezon en az onun kadar fair play insanı olan şenol güneş'le yaşadığı polemik ve geçen gün trabzon takımının mücadelesini eleştiren sözler. insan sevdiği, takdir ettiği adamlardan böylesine şovenist söylemler duymak istemiyor. tabii bütün bunlar için haklı sebepler bulabilir beni de fanatikçe değerlendirme yapıyorum diye suçlayabilirsiniz...

görünen o ki yapılan yorumlar hedefini bulmuş ve trabzonlu futbolcuları motive etmiş. tsli futbolcular avni aker'de de böyle oynamalıydılar. ttarena'da basmadık yer bırakmadılar, adeta çırpındılar bu yüzden kaybedilen puanlara üzülmüyorum. bunları söylerken galatasaraylı futbolcuların beklenmeyen performans düşüklüğünü, beceriksiz hareketlerini ve pek tabii böylesine önemli maçların 3 gün arayla oynanıyor oluşunu maçın sonucuna eklemeliyiz.

dün pazar günü bu iş çözülür demiştim bugün de bendeki duyguyu söyleyeyim. sanırım fenerbahçe'nin şampiyonluğunu şimdiden kutlamalıyız, tabii bende futbola dair pek bir sevgi kırıntısı kalmadı ama...

1 Mayıs 2012 Salı

FUTBOL BLOGLARI VE GÜNDEM

gecenin bu saatinde bloga bir şeyler yazmak isteği uyandı içimde. malum gitgeller yaşıyorum blog hususunda ki 2009'da kurduğum bu sevimli yuvayı ayakta tutmak için zaman zaman çırpınıyorum da. şöyle takip ettiğim futbol bloglarına bakayım dedim de ne göreyim ne kadar çok blog kapanmış. takip ettiklerimin yüzde ellisi en son yazısını 1 yıl önce yayımlamış. onlar da blog çöplüğünde kendilerine yer bulmuşlar. minyatürkalemaç'ın da sonu o mu bilmiyorum ama bir yazıyla çimleri sulayalım istiyorum.

evet malum konu hala türk futbolunu meşgul ediyor. geçen yılın yazılarına göz attığımda gördüm ki fenerbahçe'yi haklı zaferi için kutlamışım. dediklerimin de arkasındayım aslında. geçtiğimiz yıl bütün rakiplerini içeride dışarıda yenen bir fenerbahçe vardı ki bu durum bir galatasaraylı olarak beni çok ürkütüyordu. 90'ların sonunda galatasaray hegamonyası ülkeyi kasıp kavururken iflası yaşayan fenerbahçe 2000'lerin başında aziz başkanla toparlanmış ve maddi manevi hegamonya kurmaya başlamıştı. özellikle stadyum ve tesisleşme fenerbahçe'nin türkiye'nin ajax'ı, olimpiakos'u olduğu anlamına geliyordu. galatasaray tarihindeki birikimi harcamakta diğerleri ise sıradanlaşmaktaydı.

şike davası ortaya çıkmadan önce düşündüklerimi yineliyorum fenerbahçe kendisine rakip olabilenleri fena sayılmayacak bir futbolla devirmeyi bildi geçtiğimiz yıl. ve tebriği de hak etti. sonra olanlar ise mide bulandırdı tabii ki.

neyse süreci buraya yazacak değilim. kafamı kurcalayan birkaç nokta var onlardan ilki tabii ki haklılıklarına bu kadar inanıyor ve büyük de bir maddi zararı davanın sonuncuna bağlıyorlarken fener yönetimi cas'tan davasını neden çekti? bu sorunun yanıtı sanırım hala kulüp tarafından verilmedi.

TFF'nin son kararlarıyla olabilecekleri pek çok kişi öngörmüştür. ben de tahminimi yapayım.

pfdk tarafından kulüplere herhangi bir ceza verilmeyecek. belki gelecek sezon için puan silme cezası fener'e verilebilir.

uefa, davada adı geçen kulüplerden fb, bjk ve ts'yi avrupa'dan ihraç edecek.

süper finalin sonucu bu pazar belli olacak bana kalırsa. iş kadıköy'e kalmayacak.

süper final uygulaması ise kesinlikle kalkmalı. fm'de bile keyif vermiyor düşünebiliyor musunuz?

1 Nisan 2012 Pazar

ŞİKE GÖLGESİNDE TÜRK FUTBOLU

sezon başından bu yana ligden pek bir keyif aldığım söylenemez. galatasaray'ın ligi forse etmiş olması da beni keyiflendirmeye yetmedi. bu işi böyle olacağı en başından beri belliydi. bırakın şikeyi söylentisi dahi keyif kaçırmaya yetti. üstüne süper final diye bir uygulamanın gelişi işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. böylesine bir sistemin böyle günler yaşayan bir futbol dünyasında denenmemesi gerekiyordu fikrimce.

süreç bize bazı şeyler gösterdi:

fenerbahçe camiası "kol kırılır yen içinde kalır" psikolojisi ile süreçte adı geçen bütün isimleri sahiplendi. taraftar grupları adeta işin içindeymiş gibi başkanlarının sütten çıkmış ak kaşık olduğuna inandıklarını çeşitli şekillerde ifade ettiler. bu anlamda yöneticilerinin adı iddianamede geçen diğer takım taraftarlarından bir hayli farklı olduklarını gösterdiler. böyle bir sahiplenmeyi bir yandan doğru bulurken diğer yanım yargı sürecindeki bir olayın sonuçlarını beklemek ve ona göre hareket etmek daha mantıklı diyor. bunu neden söylüyorum çünkü takım taraftarları belki de şike yapmış ya da buna teşebbüs etmiş bir insanın arkasında olduklarını haykırıyor olabilirler. gerçi gündem çok acımasız böyle bir şey bile çok kısa zamanda unutulur.

şike bahsine dışarıdan bakan bir camianın bir sempatizanı olarak diyorum ki galatasaray asla sütten çıkmış ak kaşık değildir. pek çokları gibi lig maratonunda çok geride kalmış olmak yönetim kadrosunu benzer pisliklere bulaşmaktan alıkoymuştur. bu öncesinde kazanılan her şampiyonluğun şike ile geldiğini kabul etmek anlamına gelmiyor. geçmiş yıllarda eyyam, şike diye bağıran beşiktaş ve trabzon'un da aynı kirli oyunların içinde defalarca yer aldığına inanıyorum. şike hususunda her şeye rağmen en temiz mecra taraftarlık olmuştur.

davanın gölgesinde playoffta ne olur seneye avrupa kupalarına gidebilir miyiz gibi sorular herkes gibi benim de zihnimi meşgul ediyor ama açıkçası bu sorulara cevap bulmak bir yana fikir bile yürütemiyorum. ama bir gerçek var ki şu durumda en önemsiz şey playoff'un sonucudur. gelecek yıllar için futbol keyfimiz sürecekse bu süreç hakkaniyetle aşılabilmelidir. pek inanmasam da bu böyle...

22 Mart 2012 Perşembe

YARA BANTLARI KAŞLARA DEĞİL GÖZLERE TAKILMALIYDI


dünkü fenerbahçe-samsunspor maçında kadın taraftarlar yine sahnedeydi. kadın ve çocukların erkeklerin cezasından yararlanıp stadyumları doldurması dahi dünyaya fair play, ya da dahiyane fikir örneği olarak sunuldu ya bu ülkede aslında kalkıp da yara bandı protestosunu yazmaya gerek yok aslında.

mesele ile ilgili bir iki kelamım yok değil. sen kalkıp kendi sahanda rakip takımın oyuncularına ve teknik heyetine bozuk para, bayrak sopası vb. her şeyi atacaksın sonra da kalkıp durumu normalleştirerek yani üste çıkarak rakip teknik heyetin durumu provake ettiğini iddia edeceksin. geç bunları anam babam geç. avrupa'nın herhangi bir ülkesinde yaşansaydı gündemin sarsılacağı bir olaydır sahadaki insanlara yabancı madde atma olayı. siz barnebau'da ya da camp nou'da kaç kez yabancı madde atan insanlara şahit oldunuz. pek sınırlı değil mi? hadi attılar diyelim cezalarını en ağırından çekiyorlar emin olabilirsiniz.

hadi kadın taraftarların durumu tiye alarak yara bantlarıyla şov yapmalarını anlıyorum da medyanın bunu tribün şovu ilan edip legal hale getirmesi hatta haklı bir protesto havası yaratması ne olacak? ülkede pek çok şeyden tiksinmek için bir sürü sebep bulabilirsiniz!

20 Mart 2012 Salı

MİNYATÜRKALE-20 MART 2012

spor gündemini değerlendirelim:

*önceliği hafta sonu oynanan derbinin ardından fenerbahçe'ye verilen ceza alsın. ülkemizdeki futbol şiddeti yalnızca kadıköy'de değil tüm stadyumlarda var malumunuz. bundaki temel sebebin eğitim kalitesinin azlığı, yaşam standartları ve tabii ki yozlaşan toplum olduğunu düşünüyorum. pek çok kişi de aynı şekilde düşünüyor olmalı ancak bu pek çok sanırım hala çoğunluk değil. cezaya gelince bu cezalar göstermelik ve hiçbir değişimin vesilesi olmuyor. kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. daha köklü değişimler ve yaptırımlar gerekiyor.

* muamba hafta sonu bir gözümle takip ettiğim tottenham-bolton maçının can sıkan görüntülerinin mimarıydı. siyahi futbolcunun yüzüstü titreyerek yerde yatışı sadece ekrandakileri değil stadyumu da etkilemiş olacak. benzer bir durum bir iki sene evvel manisaspor-galatasaray maçında gerçekleşmişti. manisasporlu yabancı futbolcu bir anda yere yığılmıştı hatırlarsınız. tribünler nasıl tepki vermişti hatırlamıyorum ama tottenham seyircisinin tavrı beni çok duygulandırdı. benzer bir futbol kültürüne sahip olabilmek için futbolun beşiği olmak zorunda değiliz sanırım.

* beşiktaş dünkü maçı kazandı ve queresma attığı iki golle kendini affettirdi yine. hep böyle olmuyor mu? kulüplerin de taraftarların da yabancı futbolculara bakışları, onların karşılanış hikayeleri vb. aslında tribün profilimizi çiziyor. göklere çıkarılan Q7 beklentilere cevap veremeyince hırçın çocuk olup taşlanıyor sonrasında ise ağza sürülen bir parça bal her şeyi yeniden en başa getiriyor.


*akşamki galatasaray-sivasspor kupa mücadelesinden tek beklentim tabii ki bazı genç futbolcuları izleyebilmek. stadyumun doyurucu bir biçimde dolmayacağı ortada. maçı atv veriyor haliyle insanlar evde kalmayı tercih edecektir. sivasspor ligin en zorlayıcı ekiplerinden olmasına rağmen kadroda gençlere yer verilmesini arzuluyorum.

18 Mart 2012 Pazar

GELENEKSEL KÖY SEYİRLİK OYUNU: FB-GS


Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinin heyecanı hiçbir zaman yok olmayacak. Dikkat ediliyor mu bilmiyorum; ancak Kadıköy'de oynanan derbiler medyayı da gündemi de daha çok meşgul ediyor. Bunu medyanın Fenerbahçe'ye daha yakın oluşuyla açıklayabiliyorum. Bu fikrime karşı çıkışların olabileceği de âşikâr. Yukarıda da belirttiğim gibi Kadıköy'deki derbiler öncesi daha büyük tantanalar kopuyor, gerilim her zamankinden daha fazla oluyor ve nedense arenada kurbanını bekleyen büyük gladyatörün iştahı artırılırcasına bir hava yaratılıyor. Evet yanlış anlaşılmadı, bir provakatif meseleden, bir baskı altına almadan bahsediyorum. Bu söylediklerim ince ince gerçekleştiriliyor her Kadıköy seyahati öncesi.

Yukarıda söylediklerimin oluşması için tek sebep tabii ki medyanın Fenerbahçe'ye yakınlığı değildir. Galatasaray'ın son 20 yılda sportif anlamda ezici bir üstünlük kurması rutini sevmeyen futbol endüstrisi için yeni arayışlara neden oldu. Fenerbahçe'nin marka değeri için yeni arenasına bir şamar oğlanı gerekiyordu ki bunun için en iyi aday Galatasaray'dı. Bileği bükülmez büyük kahramanın dayak yediği, aşağılandığı, küfürlere maruz kaldığı bir yer haline getirildi Kadıköy. Bir tür "Köy Seyirlik Oyun" sergilendi onlarca yıldır. "Onca başarıya imza attınız; ancak bu arenadan çıkış yolunu bulamıyorsunuz işte!!" havası yaratıldı.

Saydıklarımın hiçbirini Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi görmüyorum, yanılıyor da olsam bunu belirtmeliyim. Galatasaray-Fenerbahçe maçları sırasında da benzer bir havanın TTarena açılmadan önce yaratılamadığını ve Galatasaray taraftarının bu hınçla Ali Sami Yen'i cehenneme çevirme çabalarını ellerine gözlerine bulaştırdığını hatta aynîleştiklerini yani Fenerbahçe'den farksızlaştıklarını da eklemeliyim. Buna rağmen ASY'ni hiçbir zaman ŞS haline getiremediler. TTarena derbiler için bir dönüm noktası olmuştur.

Gelelim düne. Dün benzer bir ortam yaratılmaya çalışıldı. Başarılı olduğunu da söylemeliyim. Kadıköy önceki yıllara nazaran sahaya daha az obje atan bir taraftar grubuna sahipti. Bunda alınan önlemlerin etkisi olmalı. Taraftarın hakkını bir yerde vermek lazım. Fenerbahçe taraftarı oyunu baskı altına almayı, yuhlama ve ıslıklamalarla çok iyi beceriyor. Bu durumu ne İnönü'de ne de TTarena'da görebiliyorsunuz. Maçın ilk 20 dakikada 2-0 oluşu akıllara 6-0'ı getirse de Galatasaray'ın o denli çabuk çözülmeyeceği de ortadaydı. Tribün baskısına rağmen Fenerli futbolcular skoru koruma dürtüsüyle ilk yarının sonunda ve ikinci yarının tamamında pasif kaldılar. Bu da Galatasaray'ın cesaretlenmesine ve dengeyi kurmasına vesile oldu.

Maçın taktik analizini bir yana bırakıyorum. Kadıköy'de ağzından salyalar saçan gözlerini hırs bürümüş, dolduruşa gelmiş taraftar grubu yine sahadaki birkaç Galatasaraylıyı yaralamayı becerdi. Kan akıtan, baş şişiren yabancı cisim olayları yeniden yaşandı; fakat belirtmek lazım ki TTarena atmosferini yaşayan Galatasaray futbolcusu için Kadıköy artık bambaşka bir dünya değil. Bu da Fenerbahçe'nin Kadıköy büyüsünün giderek yok olacağını gösteriyor. Futbolcular benzer bir atmosferde top koşturdukları için Şükrü Saraçoğlu fobisini yeneceklerdir. Sanıyorum medya ve futbol endüstrisi kendisine yeni oyuncaklar aramalı, yeni arayışlar içinde olmalı...