kazım'ın gelişi gündeme bomba gibi düşünce, aklıma 10 yıllık çilemizin birbirinden bomba transferleri geldi. galatasaray için her zaman sistemin takımı yakıştırması yapılırdı. bu söylem 80'lerin sonu ile 2000 yılı arasındaki galatasaray için geçerli.
son on yıldaki yönetiliş biçimi "elinde değerli bir eşyası olan -uefa kupası ve süper kupa- ve yolunda büyük engeller olup düşmemek için çırpınan bir çocuğu" andırıyor. sürekli anlık çözümler ve telaş içinde yapılan saçmalıklar takımı bugünkü durumuna getirdi.
kahretsin ki çelişkiler ülkesinin çocuklarıyız, bunca telaşın ve kötüye gidişin yanında bir takımı heyecan içinde bekleyebiliyoruz... 20 yıllık özlemimiz "ttarena" bizi galatasaray hakkında hala heyecanlandırabiliyor.
neyse son 10 yılın transferlerine şöyle bir göz atalım isterseniz:
96-2000 jenerasyonunun dağılmasından hemen önce galatasaray kulübü büyük bir telaşla özellikle hakan şükür'ün boşluğunu doldurmayı denedi. mario jardel o telaşın ürünüdür. bana kalırsa uzanlarla yaşanan sıkı fıkı ilişkiler ve popülerliği paraya çevirme hırsı galatasaray'ın bugünlere gelmesinin ilk yanlış adımıdır.
sistemden ödün verilerek takımı arzulanan gibi oynatamasa da elinde tutan lucescu'nun şampiyon olmasına rağmen bir eski eşyaymış gibi kapı önüne konması dengeleri değiştirdi bana kalırsa. keza şampiyon olunan o sezon galatasaray'da farklı mevkilerdeki oyuncuların devşirilerek başka mevkilerde oynamaya başladığını görmeye başladık.
maddi durumun her geçen gün kötüye gidişi, takımın ilahı gibi görülen terim'in planladıklarının bir türlü gerçekleşmemesi vb. hususlar galatasaray'ı günü kurtarmaya yönelik transferlere götürdü.
Sanırım devre arası bomba transferler serisi de o dönemlere kadar uzanır. kazım'ın transferine benzer bir durumu revivo'da yaşadık hatırlarsanız. gerçi revivo transferi o dönemlerde bir kurtulma belirtisi olarak görülüyordu.
geçen zaman dilimi taraftarın da gözlerini açmış olmalı ki artık galatasaray taraftarı devre arası transferleriyle bu işin olmayacağını biliyor ve bu telaş oyunlarına tepki gösteriyor.
takımda 10 yıldır gözlenen bir bek krizi var aslında. capone'den beri sağ beke adam akıllı bir transfer yapılmayışı, cihan haspolatlı ve sabri gibi isimleri burada zorla oynatış takımın transfer politikasının göstergesidir. aynı şey mondragondan sonra kale için de geçerli ne yalan söyleyeyim.
amaç galatasaray.org'da taraftarı heyecanlandıracak isimler göstermek olmuş. insanlar zamanında avrupa kanallarında hayranlıkla izledikleri veteranları sitede görünce büyük bir heyecan yaşıyorlar doğal olarak. yönetimse her sezon taraftarın bu yönünü tatmin ederek sezonları hüsranla tamamlayan bir takım yaratıyor.
her şeye rağmen olup biteni ilgiyle takip ediyoruz. takımın yepyeni stadımıza ayak basacağı günü iple çekiyoruz. liderle aradaki19 puanlık fark yokmuş gibi farz ederek yapıyoruz hem de bunları. bizleri üzen bizi bunca heyecanlandıran kulübümüze yakışmayan adamları tribünlerde ve sahada görüyor olmak sanırım...
son on yıldaki yönetiliş biçimi "elinde değerli bir eşyası olan -uefa kupası ve süper kupa- ve yolunda büyük engeller olup düşmemek için çırpınan bir çocuğu" andırıyor. sürekli anlık çözümler ve telaş içinde yapılan saçmalıklar takımı bugünkü durumuna getirdi.
kahretsin ki çelişkiler ülkesinin çocuklarıyız, bunca telaşın ve kötüye gidişin yanında bir takımı heyecan içinde bekleyebiliyoruz... 20 yıllık özlemimiz "ttarena" bizi galatasaray hakkında hala heyecanlandırabiliyor.
neyse son 10 yılın transferlerine şöyle bir göz atalım isterseniz:
96-2000 jenerasyonunun dağılmasından hemen önce galatasaray kulübü büyük bir telaşla özellikle hakan şükür'ün boşluğunu doldurmayı denedi. mario jardel o telaşın ürünüdür. bana kalırsa uzanlarla yaşanan sıkı fıkı ilişkiler ve popülerliği paraya çevirme hırsı galatasaray'ın bugünlere gelmesinin ilk yanlış adımıdır.
sistemden ödün verilerek takımı arzulanan gibi oynatamasa da elinde tutan lucescu'nun şampiyon olmasına rağmen bir eski eşyaymış gibi kapı önüne konması dengeleri değiştirdi bana kalırsa. keza şampiyon olunan o sezon galatasaray'da farklı mevkilerdeki oyuncuların devşirilerek başka mevkilerde oynamaya başladığını görmeye başladık.
maddi durumun her geçen gün kötüye gidişi, takımın ilahı gibi görülen terim'in planladıklarının bir türlü gerçekleşmemesi vb. hususlar galatasaray'ı günü kurtarmaya yönelik transferlere götürdü.
Sanırım devre arası bomba transferler serisi de o dönemlere kadar uzanır. kazım'ın transferine benzer bir durumu revivo'da yaşadık hatırlarsanız. gerçi revivo transferi o dönemlerde bir kurtulma belirtisi olarak görülüyordu.
geçen zaman dilimi taraftarın da gözlerini açmış olmalı ki artık galatasaray taraftarı devre arası transferleriyle bu işin olmayacağını biliyor ve bu telaş oyunlarına tepki gösteriyor.
takımda 10 yıldır gözlenen bir bek krizi var aslında. capone'den beri sağ beke adam akıllı bir transfer yapılmayışı, cihan haspolatlı ve sabri gibi isimleri burada zorla oynatış takımın transfer politikasının göstergesidir. aynı şey mondragondan sonra kale için de geçerli ne yalan söyleyeyim.
amaç galatasaray.org'da taraftarı heyecanlandıracak isimler göstermek olmuş. insanlar zamanında avrupa kanallarında hayranlıkla izledikleri veteranları sitede görünce büyük bir heyecan yaşıyorlar doğal olarak. yönetimse her sezon taraftarın bu yönünü tatmin ederek sezonları hüsranla tamamlayan bir takım yaratıyor.
her şeye rağmen olup biteni ilgiyle takip ediyoruz. takımın yepyeni stadımıza ayak basacağı günü iple çekiyoruz. liderle aradaki19 puanlık fark yokmuş gibi farz ederek yapıyoruz hem de bunları. bizleri üzen bizi bunca heyecanlandıran kulübümüze yakışmayan adamları tribünlerde ve sahada görüyor olmak sanırım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder