12 Nisan 2010 Pazartesi

"TRİBÜNDE REVİZYON HAREKETLERİ"

Göztepelist sitesinden Mustafa Dalyanoğlu imzası ile yayınlanan yazının kısa bir bölümü.

“Gelecek , ihtiyaçlarının neler olabileceğini görüp bunları öğrenen insanlarındır .“der bir düşünür. Amatör kümeden profesyonel liglere dönüş yaptığımız günden bu güne kadar , tribünler olarak geç kaldığımız konu kendimizi geliştirememiş olmamızdır. Şunu kabul edelim : Başarısızlık yılları ile birlikte ciddi anlamda bir seyirci kaybımız vardır. Bank Asya ve sonrasında en üst lige çıkıldığında ise bu sayı tatmin edici rakamlara tekrar ve kendiliğinden ulaşacaktır. Bu noktada hala geç kalınmamış çok iyi bir şansımız var. Bizim armasını canından çok seven ve her halde har şartta takımı tutku ile destekleyen 5000 civarında kemikleşmiş bir taraftar kitlemiz var. Bu mükemmel bir sayı. Sorunumuz bu kitlenin en iyi şekilde içeride ve dışarıda organize edilmesi. Ben hemen sözün bu noktasında hayalimdeki tribünleri anlatmak isterim. Hayalimdeki tribün ise sadece bu 5000 kişi için geçerlidir. Bundan sonra gelecek olanlar zaten çekirdek çitleyen , başarıya endeksli sempatizanlardır. Sözün başında hemen belirtmeliyim ki , söyleyeceklerim bir fikir jimnastiğinden ibarettir. Çok daha mükemmel fikirleri olan kardeşlerimizin uygulamaya değer projelerini de değerlendirmek gerekir. Yol ne olursa olsun sonuçta pırıl pırıl bir tribün istiyoruz.

1 – İçerideki maçlarda 90 dakika susmadan takımını destekleyen 5000 kişilik bir koro. Tezahüratların maç öncesinde taraftar temsilcilerinin bir araya gelmesi ile önceden belirlendiği , maçın gidişatına göre direk olarak sonuca etki edebilecek düzeyde bilinçlenmiş bir taraftar kitlesi. Bu noktada tamamen kişisel fikrim o dur ki : 1925 TD nin de kapalının diğer tarafına yerleşmesidir. Alsancak stadındaki maçlarda açık tribün açılmasın. Maçı sessiz sedasız izlemek isteyen ağabeylerimizin aileleri ile birlikte balkon tribününe çıkmaları yerinde olur. Tüm taraftar gruplarının tek yürek ve karşılıklı olarak yapacakları önceden planlanmış tezahüratları giden maçları dahi çevirebilecektir. Ben biraz daha ileriyi hayal ederek 1925TD sayın başkanı GÖKHAN DUMAN beyefendiye ve yönetim kuruluna acizane bir tavsiyem olacak. Yönetimimiz kendi stadımızı yaptığında açık tribün olmazsa zaten açık tribünün bir anlamı olmayacak. Bu nedenle bütün grupların şimdiden kapalı tribünde bulunması ve hep bir ağızdan 90 dakika oturmadan destek vermesi çok ama çok etkili olacaktır. Kapalı tribün bilet fiyatlarının ise tam : 5 öğrenci ve bayan 1 lira olması gerekir.

2 – Maça gelirken keşke hiçbir taraftarımız İzmir’de ya da deplasmanda alkol ya da herhangi başka bir madde almadan gelse. Maçtan sonra duruma göre mutluluktan ya da üzüntüden herkes istediği kadar içsin. Lakin maçlara gelirken armaya olan desteği ayık ve sağlam bir kafa ile vermek sanırım çok daha etkili olacaktır. Tribünlerdeki arkadaşlarımızın herkesten daha zeki , duruma göre ani kararlar verebilen , maçın gidişatına göre zeka eseri reaksiyonlar gösterebilen beyinler olmaları gerekir. Elbette ki hiç kimsenin yaşantısına ve kişisel tercihlerine karışmak haddimiz değildir. Ancak şunu artık iyice sindirmeliyiz : Tribünler alkol alarak girilip hayatın tüm stresini atma yeri değildir. Hayatın stresi ayık beyinler ile kardeşlerimizle omuz omuza atılır.

3 – Tribün bestelerimiz başta İSYAN MARŞIMIZ olmak üzere çoğunlukla bize ait ve etkili tezahüratlardır. Derneklerin seçecekleri temsilciler tarafından oluşturulacak bir komisyon içeride ya da dışarıda her maç öncesi bir araya gelerek maç boyunca nerede hangi tezahürat birlikte yapılırsa maçın gidişine etki yapılabilir sorusuna cevap aramalı ve maça gelirken en az takım kadar hazır olmalıdır. Takım hazırlanmadığında isyan ediyoruz. Peki biz neden maçlara hazırlanmıyoruz ?

4 – Tribündeki herkes istisnasız konulacak genel kurallara uymalıdırlar. Örneğin ; her ne hal ve şartta olursa olsun , gerek kendi oyuncusuna , teknik adamına gerekse rakip takım başkan , yönetici , futbolcu ve teknik adamına küfür etmek gibi insan onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan ve tamamen çağdışı kalmış bir tepkiyi hiçbir arma sevdalısı vermemelidir. Gösterilecek tepkiler önceden planlanmalı ve tribünlerde istenmeyen olaylara izin verilmemelidir. Küfretmek Türk erkeğinin rahatlama yollarından biridir. Lakin Türk erkeğinin bir başka özelliği , küfrettikçe rahatlamak yerine kendi kendini gaza getirmesidir. Geçmişte tribündeki en büyük olayların küçük küçük ve kişisel küfürler ile başladığını unutmayalım. Bir tek kişinin yaptığı küfür en basitinden bir el hareketi ile karşılık bulduğunda ; “Vay sen benim tribünüme hareket çekersin he” ile başlayan ve koca bir tribünü saran ateşe dönüşmüştür.

5 – Deplasmanlara İzmir’den gidecek otobüs ve kişi sayısı önceden belirlenmeli , gelecek kişilerin kesin listesi Cuma gününden tamamlanmalıdır. Üzerine basa basa söylüyorum ki ; Göztepe camiası , tribünleri deplasmana armayı temsil etmek üzere gidecek arkadaşlarını sayısı ne olursa olsun ÜCRETSİZ olarak gönderebilmelidir. Bu konuda bir deplasman fonu oluşturulmalıdır. Her hangi bir banka şubesinde 3 dernek başkanının ortak imzası ile hareket ederek kullanabilecekleri bir ortak hesap açtırılmalıdır. İzmir’deki her maç öncesi stad girişinde özel izinle bir ya da bir kaç yardım kutusu konulmalı , maça gelen herkes bu kutuya 1 lira 2 lira 5 lira az çok demeden atmalıdır. Bu kutular 3 başkanın huzurunda açılmalı , sayılmalı tutanak tutulmalı ve banka hesabına yatırılmalıdır. Ya da her ay güzel bir eğlence mekanında bir yemek düzenlenmeli , ya da her ay bir sanatçı getirilip konser düzenlenilmeli , ya da bir piyango her ay , ya da gelir getirici ve insanlarımızı deplasmana her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ücretsiz olarak göndermeye yetecek para toplanmalıdır. Sonrasında deplasmana bizi temsilen gidecek arkadaşlarımız da dernek başkan ve yönetim kurumlarımız tarafından titizlikle seçilmelidir.

Bunlar benim aklıma gelenler. Mutlaka başka güzellikler de zaten özünde güzel olan arma sevdalılarından herkesin aklına gelir. Bunları değerlendirelim. Taş üstüne taş koyalım. Konuşmak çok kolay. Önemli olan daha önce yapılmayanı yapabilmek. Başarabilmek. Biz hep yapılmayanı yaptık daha önce. Yine yaparız. Yine başarırız.


*GALATASARAY trübünlerine de benzer bir reform gerekiyor sanırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder