Ortada bir gerçek var ki o da Frank Rijkaard'ın çaldığı maya tutmadı. İlk sezonunda 8. haftasını yaşayan bir teknik direktör olsaydı Rijkaard için bu cümleleri asla kurmazdım ancak gerçeği kabullenmeli. Bu maya tutmadı.
Gerçeklerden bahsi açtığımıza göre bir gerçekten daha bahsedelim. Lig, tribünlerden çığıran taraftarın başa getirtmeye çalıştığı imparatorun esip gürlediği 96-2000 arasındaki lig değil artık . Kesinlikle değil. O dönemlerin şahidi olarak böylesine bir performansla dahi Sami Yen'de kaybetmeyen bir Galatasaray izlerdik. O yıllarda 3 büyüklerin Anadolu takımlarına ezici bir üstünlüğü bulunmaktaydı. Hele ki kendi sahalarında bu takımların kaybetmesi mucize kabul edilirdi. Artık hem fizik hem de teknik kapasite olarak Anadolu kulüpleri 4 büyüklerden hiç de geride değiller. Bunu hem dün hem de bugün İstanbul'da oynanan maçlarda gördük.
Bugünkü maçın teknik analizini yapacak olursak Rijkaard'ın Nuh deyip Peygamber demediği sistemini masanın üzerine yatırmalıyız sanırım. Tek forvet ve bu forveti destekleyen iki kanat oyuncusundan asla vazgeçmedi teknik adam. Eyvallah dünya bugün bu taktiği benimsemiş durumda ancak görülen köy de kılavuz istemiyor. Bu takım iki sezondur bu taktikle bir yere gidemiyor. Baros'un dışında skora katkıda bulunacak adamlar kalenin çok uzağında kalıyorlar.
Geçen yıldan bugüne çok büyük hatalar yapıldı. Yönetim bazında da yapıldı teknik kadro bazında da. Geçen yılın ilk devresinin sonunda yapılan yanlış transferleri ve Nonda'nın saçma sapan gönderilmesini hatırlayacaksınız. Eskileri deşmenin alemi yok ancak Rijkaard'ın bu hamleleri takımı olduğundan geriye götürmüştür.
Her şey bir yana, ne Rijkaard'ın ne de futbolcuların yüzünden kenetlenmişlik okuyamıyorum. Şunu sanıyorum ki Rijkaard'ın umurunda değil bu durum. Futbolcularla ilişkisi ülkemize göre oldukça profesyonel ve soğuk. Kimsenin yüreğini sahaya yansıttığını, hocası için mücadele ettiğini sanmıyorum. Anlayacağınız futbolcular da bu sonuçlara içten içe seviniyorlar.
Anladığım kadarıyla Rijkaard'la yolun sonuna gelindi. Gelinmeli de. Dediğim gibi bu yılın başından bu yana mayanın tutmadığını anlamıştık. Belki, hadi son fırsat diye sabrediyor, teknik adamın arkasında duruyorduk. Ancak takımın ışığını kaybettiği ortada.
Taraftar duygusal olarak imparator diye bağırdı. İmparator'un bu teklifi kabul edeceğini şimdilik düşünmüyorum ancak onun o ateşli yapısı, futbolcuyu yüreklendiren tarzı ne yalan söyleyeyim tribünlerde bizi de ateşliyor. Kredisinin sonsuz oluşu ve kaybedecek hiçbir şeyinin olmayışı bazı davranışlarından dolayı hoşlanmasam da Terim'i cazip kılıyor. Terimli 4 yılı özleyenlerin arasında yer alan bendeniz Fatih Hoca'nın bu zorlu görevi üstlenip takımı sahiplenmesi gerektiğine inanıyorum. Yoksa Türk Telekom Arena'da izlenecek maç kalmayacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder