13 Kasım 2010 Cumartesi

ANADOLU DEVRİMİ ÜZERİNE

yenilsen de yensen de programının ana konusu anadolu devrimi olunca buraya bir şeyler karalama ihtiyacı duydum.

türk futbolunu 89-90 sezonundan bu yana bilinçli bir şekilde takip ettiğim için 20 yıllık bu süreci değerlendirebileceğime inanıyorum. 90'lı yılların öncesinde özet şu: avrupa'nın san marino'su olarak yer bulan bir milli takım, avrupa kupalarında mucizelere imza atmayı amaçlayan 3 ya da 3.5 büyük ve diğerleri olmak üzere bu takımların sonucu belli yarışları...

70'li yılların sonunda uzun süreli 3 büyük hegamonyasına darbe indiren trabzonspor'u küçümsediğimi düşünmeyin ancak mevcut sistem içerisinde üzerilerine yapışan misyonu tamamlayamadıklarından "buçukluk" bir büyüklük atfettim kendilerine. yaptıkları iş günümüzün futbolunu da dolaylı yollardan etkilemiştir, orası ayrı.

90'lı yıllarda avrupa'da kendini gösterme çabası içinde olan bir türkiye görmekteyiz. mili takım bazında da geçerli bu durum, takımlar bazında da. şampiyonlar ligine abone olan bir her yıl adını avrupa'ya ezberleten bir galatasaray vb. başarılar ülke ismini avrupa basınında duyurmuştur. ligin karakteriyse 80'li yıllardan hiç farklı değildir. bu yıllarda, sezon başında 4 seçenekli bir zirve tahmini; sezon sonundaki sonuçlarla hep örtüşmüştür. o anlamda galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe'nin arasından sıyrılıp sürpriz yapması beklenen tek takım trabzonspor olmuştur.

90'lı yılların mali portföyüne baktığınızda futbolumuza yayın geliri denen şeyin eklendiğini görmekteyiz. bu, büyük takımları daha da büyük; küçükleriyse daha da küçük yapmıştır bana kalırsa. cine5, teleon gibi platformlardan gelen yayın gelirleri 3 büyükleri ihya etmiş, anadolu takımlarınıysa karamsarlığa itmiştir. 90'lı yıllarda anadolu takımlarının kıpırdanışı olmamış mıdır? olmuştur tabii ki. aklıma gelen en önemli çıkışı mususi, baliç ve ercümentli bursaspor ve güvenç kurtar'lı kocaelispor yapmıştı; ancak saman alevi niteliğindeki bu çıkışların inişi de çabuk olmuştu. anlayacağınız 3 büyüklerin bu nitelikteki bir ligde maç kaybetmesi dahi mucize sayılıyordu.

futboldaki mali görüntü değiştikçe oynanan futbolun değiştiğini ve 3 büyüklerle diğerleri arasındaki farkın da kapandığını gördük 2000'li yıllarda.

2000'deki uefa zaferi ile istikrardan yana bir anlayışın ve alman ekolünün ürünü bir takım olan galatasaray, miladı gerçekleştirdi. takımların kombine, lisanslı ürün gibi yan gelirleri kasalarına eklemelerinde öncü oldu. 80'li yılların görsel anlamdaki kalitesizliğini, önemli ölçüde kaliteye dönüştürdü, galatasaray. stadyumlardaki konfor ister istemez artmaya başladı. her şeye rağmen futbol kalitesi avrupa'nın vasat ligleriyle hala eşdeğerdi.

yayın gelirlerinin adil dağılımı, galibiyet başına verilen önemli primler ve büyük takımların ön planda oluşlarının yarattığı stres ortamı, anadolu takımlarının palazlanıp öne çıkmalarının en büyük sebebidir bana göre. oynanan futbolun kalitesinde bir yükselme olmazken anadolu takımlarının son 5 yılda öne çıkmalarının tek bir açıklaması olabilir o da: diğerlerinin çok kötü oluşu...

burada kayserispori, ibb ve bursaspor gibi kulüplerin istikrar yanlısı politikalarını küçümsediğim anlamı çıkarılmasın; ancak 3 büyüklerin başarı telaşları ve gelirleri hovardaca harcayışları, anadolu kulüplerinin sivrilmelerine zemin hazırlamıştır.yoksa altyapıya önem verişleri, avrupai standartlarda kurumsallaşmaları gibi nedenler göstemezsiniz bu yükselişte. bu anlamda anadolu kulüplerinin bir devrim gerçekliştirdiği fikrine katılmıyorum.

devrim denen şeyin topyekun gerçekleşip, yepyeni bir şey yarattığına inanlardanım. gözümüzün önündeki ligde büyük bir değişim gözüme çarpmıyor. ya da yeterince bir değişim diyelim. bursaspor'un şampiyonluğu bu yüzden beni umutlandırmadı. bir ajax modeli, bir lyon modeli bekliyorum hala. taraftarların yerel takımlara büyük destek verdiği ingiltere modelini arıyorum. her şeye rağmen bu sonraki dönemde böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. özellikle yerel taraftarlık kavramının oturması, takımların mali anlamda daha da iyiye gitmesi, spor kültürünün zamanla yerleşmesi, süper ligin adının ingiltere, ispanya, italya gibi liglerle anılmasını sağlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder