2 Eylül 2013 Pazartesi

BİR TAKIM SEÇMEK: AFC WIMBLEDON

Her şey FM’de Galatasaray dışında yönetirken beni heyecanlandırabilecek, gerçekte kulüp haberlerini takip ederken meraklanabileceğim, kulübün taraftarı olmayı içselleştirebileceğim bir Avrupa kulübü ararken gelişti. Hemen küçümsemeyin hangimizin böyle dertleri yok ki  ? J

Türkiye’deki bir takım taraftarı olmak Müslüman ya da Hristiyan olarak doğmaya benziyor. Çoğu zaman aile içi dinamikler ya da toplumsal statü tuttuğumuz takımı belirliyor. Sorgulayarak takım tutma oranının düşük olduğu ortada o anlamda şu yüzden Galatasaray’ı tutuyorum demem mümkün değil.

Neyse lafı dolandırmayayım. CM geleneğinden gelen biri olarak İngiltere ve İtalya Liglerinde takımlarla oynadım. İtalya’da Roma’yı renklerinden dolayı biraz da Lazio’nun ezeli rakibi olduğu için tercih ettim. Ama sırf renkler ve Lazio’ya rakip olmak takımı içselleştirmeme yetmedi. İtalya’da kaptan Lucarelli sevdasına bir dönem Livorno’ya da ilgi duydum ama o da sonrasında sarmadı. Hatta bir ara Atalanta tek takımım olabilir mi diye bile düşünmüşlüğüm var.

İngiltere’de lise yıllarımda Kevin Philips sayesinde Sunderland fanı olmuştum ama geçici bir hevesmiş. O olanaksızlıklar içinde beyaz tişörte kulübün logosunu bastırmıştım. Hey gidi günler hey!  Sonrasında pek çokları gibi hem işçi kökeni hem şanlı tarihi hem de taraftarlarının büyüklüğüyle Liverpool aşkı başladı bende. “You will never walk alone” romantizmini yaşamadım değil anlayacağınız.  Hala severim Liverpool’u ama o kadar yani. Rangers’ı Celtic’e gıcık olduğumdan, Atletico’yu da Real’den nefret ettiğimden tuttum. Bu ligler sarmayınca PSV mi Ajax mı ikileminde kaldım. Almanya’ya nedense hiç bulaşmadım ama St Pauli’ye bir sempatim olduğu doğrudur. Anlayacağınız bu takımlardan  hiçbiri ne FM’de oynarken ne de kulübü takip ederken beni heyecanlandırmıyordu. Bu şekilde günler geçerken “Mayıslar” blogunda o enteresan yazıyı okudum: ( http://mayislar.blogspot.com/2009/07/yln-macna-dogru.html ) Evet başlangıçta her gün okuduğum ve İngiltere’den haberler veren bir yazı gibi görünüyordu. Sonrasında blog yazan arkadaşın açıklamalarıyla “Evet, bu kulüp tam istediğim gibi!” cümlesini kurduğumu hatırlıyorum. Geç oldu ama güç olmadı.  

Araştırmaya başladığımda “Barış Gerçeker”in oldukça detaylı harika yazısına ulaştım: ( http://www.ntvspor.net/yazar/baris-gerceker/298/kendi-kulubunuz-olsun-ister-misiniz )
AFC Wimbledon’un hikayesinin bütün detaylarını merak eden arkadaşlar için burada ahkam kesip tarihçeyi yeniden yazacak halim yok. Zaten  yukarıdaki iki sitede de bu değerli insanlar durumu güzelce anlatmışlar. Ben biraz AFC sevgimden ve bunun nedeninden bahsederek yazıyı sonlandırmak isterim.

AFC Wimbledon’un renklerinin bana uzak olduğu ortada. Ama inanın takımı sahiplenirken bu durum aklımın ucundan bile geçmedi. Pek çok okur gibi beni de taraftarın “Satılmış kulübü değil kurulduğundan beri bizim olanı istiyoruz” duruşu etkiledi. Halihazırda iflası çekmiş bir kulüp için ülkemizde de pek çok köklü kulübün yaptığı isim değiştirip kurtulma yöntemine taraftarın “Hayır” demesi bununla da yetinmeyip tek aşkları Wimbledon’ı “AFC Wimbledon” adıyla yeniden kurmaları, bir anlamda profesyonel ligde oynamaktansa onurluca mahalle maçlarında boy göstermeyi tercih etmeleri bana “Vay beee” dedirtti. Şimdi gönül rahatlığıyla AFC Wimbledon’u aynı zamanda sponsorumuz olan FM oyununda alıyor, takımın güncel durumunu takımın sayfasından güzelce takip ediyorum.

Barış Gerçeker’in yazısının sonunda belirttiği gibi ülkemizdeki taraftar kültürü ve futbol mentalitesi böylesine yüce gönüllü bir davranışa hazır değil. Taraftarlar olarak kabul etmeliyiz ki “başarı ve eğlence bazlı” bir yaklaşımımız var. Tabii antitez olarak her tür cefaya katlanıp deplasmanlara giden, kulübüne destek olan taraftarları gösterebilirsiniz ama Gerçeker’in de benim de vurgulamaya çalıştığımız nokta daha başka.

Her neyse benim gibi kendine gururla desteklemek istediği bir kulüp bulmaya çalışan varsa biraz daha kötü durumda olan ama en az AFC kadar onurlu FC United takımını önerebilirim. Kardeş kulüp bir anlamda United.  Man Utd’nin Amerikan’lara satılmasının ardından muhalif taraftarlarca kurulmuş bir kulüp. Sitesinde detaylı bilgiye ulaşabilir, takıma destek de olabilirsiniz.( http://www.fc-utd.co.uk/ )Bu takımların hakikaten “A Fans Club” –taraftar kulübü- olduklarını görerek futboldan bir kere daha zevk alabilirsiniz. Ha unutmadan “ey Milton Keys’in Dons lakabını asıl sahiplerinden aşırdığını sanan taraftarları, bu sezon olmasa da bir sonraki sezon yanınızdayız, bekleyin! J


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder