13 Eylül 2013 Cuma

“SİZİ SEVENLERİ ÜZMEYİN BABA!” G.SARAY 1-1 MP ANTALYASPOR

Bırakın maçı falan 22 yıl önce büyük efsaneyi sonsuza uğurladığımız bu günde beraberlikmiş, mağlubiyetmiş bunlar arka planda kalmaya mâhkum meseleler. Futbolumuzun “Bizi sevenleri üzmeyelim baba! ” sözünü söyleme inceliğini gösterebilmiş bir avuç efsanesinden birini, Metin Oktay’ı rahmetle ve özlemle analım bugün. Endüstriyel futboldan ve o anlayışın yetiştirdiği futbolculardan sıkıldığımız her an bahsettiğim şu güzel insanları gülen gözlerle bir kez daha hatırlayalım.

Galatasaray 2000’li yıllara gelindiğinde ülkede mazisine, mazisine damga vurmuş isimlere sırtını dönmüş, vefayı semt ismi olarak kullanan bir kulübe dönüşmüştü. Büyük kaptanlar, golcüler, takımın sembol isimleri ve hatta kurucu hakkıyla anılamıyor hayatta olanlara bir jübile dahi çok görülüyordu. Son yıllarda sembol isimlerin özür dilenircesine hatırlanması ve onore edilmesi beni çok mutlu ediyor. Bu anlamda Metin Oktay’ın anılması bu organizasyonlar içinde en değerli olanlarından.

Gelelim maça. Galatasaray’ın kadrosunu gördüğümde ülkesinden geç gelmiş de olsa kalede Muslera’nın olacağını bekliyordum. Terim, jetlagı öne sürerek ve pek tabii haklı olarak Muslera’yı oynatmadı. Selçuk İnan ve Sneijder de milli aranın ardından rotasyona takılan isimler oldu. Anlayacağınız zorlu geçeceği  ortada olan  bir maç vardı önümüzde.

Antalyaspor kadrosunu incelediğimizde karşımıza veteran sınırına ulaşmış olsalar da 4 büyüklere bir şekilde uğramış tecrübeli isimlerle karşılaşıyorduk ki bu tecrübe böylesine sıcak atmosferlerde çoğu zaman iyi işler çıkarabiliyor. Maç boyunca Antalyalı futbolcuların harika kontralar yakalamaları, Galatasaray’ın oyuna tempo kazandıracağını hissettikleri anda  oyunu soğutmak için yaptıkları profesyonel haraketler  yukarıda söylediğimi destekler nitelikte.

Galatasaray takımı ilk yarıda baskı kurduğu dakikalarda direkleri geçebilse farklı bir skor ile karşı karşıya kalabilirdik. Hakemin es geçtiğini düşündüğüm bir el pozisyonu da penaltı ile sonuçlansaydı Terim ikinci yarıda sahaya Bruma’yı kurtarıcı olarak değil taraftar ile buluşsun diye çıkaracaktı.
İ
lk yarıyı kapatan kontra golü ikinci yarı harika bir maçın habercisiydi ki beklentilerimiz boşa çıkmadı. İkinci yarıya Terim forveti 3’leyerek başladı. Amrabat maç içerisinde birkaç kez yanlış pas tercihi yapınca kesiği yedi. Bruma sonrası tribünden bir müddet yeşil sahaya inemeyecektir görüşündeyim.

Gol arayan Terim kurtarıcı olarak 18 yaşındaki Bruma’ya “merhaba deyin” dedi taratara. Ne yalan söyleyeyim maçın heyecanından çok da iyi bir analiz yapamadım Bruma ile ilgili. Maç içinde celallendiğim ağzımı bozduğum ender dakikalardan biri Emre Çolak’ın oyundan çıkma anıydı. Bu dakikada ilginçtir sahaya 18’lik Bruma giriyordu. Tribünler altyapıdan yetişen bir yeteneğimizi galiz küfürlerle uğurlarken yeni transferi sevgi ile karşılıyordu. Ülkedeki futbol kültüründen tiksinmeme neden olan sahnelerden biriydi. Sonuncusu olmayacağı için üzülüyorum.

Galatasaray’da 90 dakika ayakta kalabilen ender oyunculardandı 36’lık Drogba ki bu da Türk futbolcuları ne kadar düşündürüyordur acaba? Birkaç gün önce bir blogda okuduğum “Çare Sabri, Çilek Değil”  http://wwwextensor.blogspot.com/2013/08/care-sabri-cilek-degil.html adlı harika yazıyı doğrulayan bir son 30 dakika yaşadığımızı da belirtmem gerek. Sabri, Drogba’nın golünün asistini yapıp oyuna girdiği andan itibaren maça tempo kazandırdı ve  futbol için  ne kadar önemli bir aktör olduğunu yine gösterdi.


Galatasaray için 4 maçta 3 beraberlik ve bir galibiyetle iyi bir başlangıç olmadığı ve takımın skor üretmede sıkıntı çektiği ortada ama ortalığı yangın yerine çevirip felaket tellallığı yapmak da bugünün işi değil. İlk 10 hafta ve şampiyonlar ligindeki performans daha incelikli yorumlar adına yeterli olacaktır. Bekliyorum,bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder