19 Eylül 2013 Perşembe

6 ÜSTÜ 1 YENİLGİ

Geçtiğimiz gün oynanan Real Madrid maçındaki hezimetin taktik analizi ile uğraşmaktansa maç öncesindeki, maç oynanırkenki ve maçtan sonraki taraftar tepkilerini yorumlamayı tercih ediyorum. Keza ilk otuz dakikada rakibini ablukaya alan, tam anlamıyla bir şampiyonlar ligi takımı hüviyetine bürünmüş 8 yabancılı Galatasaray’ın her şeye rağmen Türk usulü bir golden sonra yerle yeksan oluşunu hatırlatıp can sıkacak değilim.

Galatasaray zorlu bir süreçten geçiyor. Geçtiğimiz sezon profesyonelliği, az ama öz konuşması ve duruşu ile övünülen başkanın farklı bir kimlikle karşımıza çıkması, federasyonun tarihinde belki de ilk kez büyüklerin taleplerini kulak arkası ederek yabancı sınırlamasında ısrarcı olması, aynı federasyonun milli takımdaki kötü gidişi Fatih Terim’le düzeltme çabası Galatasaray’ın zorlu sürecini daha da zorlu bir hale getirdi. Bu atmosfer altında halihazırda ligde 6 puan kaybeden takım TTarena’nın çimlerine çıkıyordu ki taraftar şampiyonlar ligi hatırına tribünleri hıncahınç doldurarak takımına destek veriyordu. Ne yalan söyleyeyim maç öncesi kareografisi de maç içindeki bazı tavırlarla çelişecek denli ince düşünülmüştü. *Açtığı pankartta kurucusunu unutmayan, ruhuna rahmet gönderen bir taraftar grubunun yaman çelişkisine az sonra değineceğim.

Galatasaray’ın Avrupa maçlarının büyük klasiğidir: Galatasaray geriye düştüğünde gole kadar tribünleri aslanlar gibi inleten taraftar bir anda kediciğe dönüşür. Real maçında da benzeri oldu. Bunda takımın oyuna harika başlamasının, işlerin iyi giderken basit bir hatayla bir anda berbat olmasının payı var pek tabii ancak bu tip durumlarda Türkiye’de konsantrasyonunu en çabuk kaybeden taraftar grubu ne yazık ki Galatasaray’da, bir kenara not edilmeli.

Takım ikinci yarıda iyice oyundan düşüp farkı kalesinde görünce taraftar geçen yılın çeyrek finalistini sahada yalnız bıraktı, geçen yılın çeyrek finale kadar gol kralının kulaklarını ise kendisi söylene söylene kenara gelirken bir güzel çınlattı. Burak Yılmaz’ı günahım kadar sevmiyor olsam da sahaya yansımasını arzu ettiğim tribün tepkisi salı günkü gibi değildi. Ben maç öncesinde kurucusu ve yeni nesil kurmayları ve askerleriyle takımını Avrupa’ya bir kez daha hatırlatan taraftardan bu inceliği maç boyunca göstermesini, takımının arkasında skor ne olursa olsun kalmasını arzu ediyorum. Fakat biliyorum ki Sami Yen döneminden beri çokça eleştirdiğim taraftar kitlesinin istediğim hale evrilmesi ne yazık ki torunlarıma kalacak.


Sözlerimi maç sonrası özellikle sosyal medyada ve pek tabii gerçek sosyal ortamda dönen hezimet şakalarına değinerek bitireceğim. Daha bir önceki yazısında futbol hamasetinin gülünç ve itici olduğunu ileri süren bir yazar olarak skoru tiye alan Fenerbahçe ve Beşiktaşlılara vatan millet Sakarya sözleriyle yüklenecek değilim. Böylesine büyük bir fark her zaman için rakip takım taraftarlarının alay konusu olmuştur, olacaktır da. Ben bu “potansiyel tiye alınış stresi”nin futbol taraftarının futbola olan tutkusunu ikiye katladığına inanıyorum.  Mesele şakalarda düzeyi koruyabilmekte ve işi latifenin ötesine götürmemekte. Yoksa birçoğumuz 7-0lık Sigma hezimetiyle ilkokulu bitirdik, bazılarımızsa 8-0’lık Liverpool faciasında yepyeni aşklara yelken açmıştık. Bol gollü günler dilerim :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder