16 Eylül 2010 Perşembe

BEŞİKTAŞ'IN FUTBOLU ÜZERİNE BİR İKİ KELAM

ligimizin en keyif veren futbolunun sahibi beşiktaş'ı bu yıl 5 ya da 6. defa izledim. her geçen gün shuster'in aklındaki oyun daha da sahaya yansıyor. ne yalan söyleyeyim 96-2000 arası galatasaray'ın oynamaya çalıştığı futbolu görüyorum sahada.

o dönemleri hatırlayanlar galatasaray'ın orta saha çizgisinde iki stoperle rakibi beklediğini bekteki kanat oyuncularının sürekli rakip sahada kaldıklarını hatırlayacaklardır. bekten ileriye müthiş top çıkaran popescu'yu da tabii. işte bugünün beşiktaş'ında bu işi yapan oyuncu ernst ve zaman zaman da guti gibi görünüyor. o dönemlerde libero görevini üstlenen tafo yerine kalede hakan arıkan var.

her hafta rıdvan dilmen bu sistemin bir yerde patlayacağını söylüyor. mutlaka patladığı yerler olacaktır ancak uzun vadede beşiktaş bu sistemle ligi alır götürür. avrupa'da dahi iyi işler yapabilir. futbolcuların fiziki kapasitelerini yükseltmeleri bu sistemin günden güne daha iyi işlenmesini sağlayacaktır.

iyi kontra atağa çıkabilen, hızlı oyunculardan kurulu takımlar bu anlamda beşiktaş'ı zor durumlarda bırakabilir ancak bunun sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecektir kanımca.

beşiktaş taraftarıyla kapatalım konuyu. bazen o uefa kupasını almak bizim için hayırlı olmadı mı diye soruyorum kendime. beşiktaş takımının aman aman bir başarısı olmamasına rağmen taraftarların büyük bir aşkla takımlarını desteklemesi beni imrendiriyor açıkçası. tribünleri tıklım tıklım dolduruyorlar ve a'dan z'ye herkes bağırıyor. aktif bir taraftarı var beşiktaş'ın. başarıya endeksli değil tribünleri. bu yanlarını çok seviyorum. galatasaray tribünlerinde de buna benzer bir yapılanmayı arzu ediyorum ancak zor görünüyor. her şey bir yana son dakikalarda fener aleyhine küfürlü tezahüratları bir şeyleri henüz aşamadıklarını da gösteriyor o da ayrı mesele...

1 yorum: