24 Ocak 1993'te aklı henüz bu tip işlere ermeyen bir çocukken dahi Uğur Mumcu için üzüldüğümü hatırlıyorum. Benim yaşımda olanlar çocukluk ya da ilk gençlik dönemlerinde sürekli moral bozucu haberlerle yaşamıştır. 93'teki Sivas katliamı hala gözlerimin önünde, öyle ki o insanlık dışı olayı canlı canlı izletmişlerdi bize.
Uğur Mumcu'nun arabasına binip de bambaşka bir aleme göçtüğü günü de iyi hatırlıyorum. O dönemlerde onun yazılarını okumayacak kadar küçüktüm. Öldürülme nedenini medyanın bize sunduğu kadarıyla hayal edebiliyordum. Daha çok bölücü örgüt yandaşları ile ilgili şüphelerden bahsediliyordu. Zaten o dönem bölücü örgütün popülaritesinin üst düzeyde olduğu yıllardı. Her şeyin arkasında olsalar da olmasalar da varmış gibi gösteriliyorlardı.
Bugün olaya çocuk dünyamdan baktığım gibi bakmıyorum tabii. Üniversite yıllarımda Uğur Mumcu'yu ve onun düşüncelerinin paralelinde düşünen pek çok yazarı okudum. Birçoğunuz gibi fark ettim ki, olaylara bizim gibi bakmayan, olayların iç yüzlerini inceleyip kutsal bilgilere ulaşan, bunları bilerek birçok menfaat odağının yuvasına çomak sokan kim varsa bertaraf edilmiş ülkemde. Hem ülkemde hem de dünyada aslında. Ne yazık ki bu bir kural olmuş çıkmış. Ülkelerinin aydın kişileri illegal yollarla tepelere yerleşmiş kimselerin tavuklarına kış dediğinden bu kişiler hunharca katledilmişler. Bu Orta Çağ'da da böyleymiş 21.yüzyılda da böyle... Bu yüzden kimse bana çağ atladığımız, geliştiğimiz martavallarını okumasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder