12 Ağustos 2013 Pazartesi

SÜPER KUPA'NIN ARDINDAN

Ülke insanının statü, eğitim, maddi durum gözetmeksizin insana yaraşır bir biçimde davranmayışının tek bir sebebi yok. Dün geceki derbide neredeyse her derbide yaşandığı gibi küfürlerle nefret kusmanın, maç öncesinde döner bıçakları ve diğer teçhizatla cephane kurmanın da tek bir sebebi yok. Ancak bu unsurlar benim her geçen gün Türk futbolundan tiksinişimde neden oluşturuyorlar.

Eşit sayıda dağıtılmış ve büyük bölümünün Anadolu'da yaşayan yani kendi şehirlerinin tribün ağalığında yer almayan insanların oluşturduğu bu taraftar kitlesinin dakikalarca Ananın .... koyayım Fenerbahçe ve İ... Galatasaray küfürleşmesini neredeyse yarım saat sürdürmesinin bir izahatı olabilir mi? Bu hastalıklı zihniyet ne zaman tribünlerden def olacak bilemiyorum ama gerçekten futbola aşık birçok insana kabak tadı verdirdiği ortada. 

Dünkü derbiden aklımda kalanlar bu ve buna benzer saçma sapan olaylardan ibaret. 

Derbiye dair iyi şeyler de görmedi mi bu gözler gördü elbette. Günahım kadar sevmediğim Emre Belözoğlu'nun yenilgi sonrası tebrik samimiyetine inanasım geldi mesela. Webo'nun bir pozisyon sonrası Semih için can hıraş sağlık ekibini çağırması tüylerimi diken diken etti. Sık sık gösterseler de Fatih Hoca'nın saha kenarındaki gereksiz atarlarına ve çamurlarına bu sezonluk hazır olmadığımı hissettim mesela. Ve Fenerbahçe kulübesinde sessizliğinin efendiliğinden geldiğini düşünüp de yanıldığım somurta somurta içimi karartan Kocaman'ın yerine iyi bir futbol uzmanı olan Yanal'ı görmek beni keyiflendirdi.

Bu süper kupa maçlarında hiç heyecanlanmadığımı bu maçların gazozuna oynanıyormuş gibi durduğunu belirtmeliyim. Bana kalırsa aynı durum sağduyu sahibi Fenerbahçeliler için de geçerlidir. Buna rağmen hemen her ligin prestij kupası olan Süper Kupavari organizasyonları destekliyorum.

Sezon öncesinde futbol açısından bakarsak Galatasaray'ın gerçekten dünya standartlarında yabancılara sahip oluşunun fark yarattığı sonucuna ulabiliriz. Drogba'nın futbol bilgisi üzerine yazmaya gerek yok sanırım. Fizik kalitesinin yerine geldiği belli olan Sneijder için de pek fazla söze gerek yok. Sakatlık ve yabancı kısıtlaması sıkıntı yaratmadığı sürece bu iki futbol uzmanı Galatasaray'ın sahadaki farkları olacaktır.

Benim kafamı kurcalayan Burak Yılmaz meselesi. Kendisinden çok da haz etmediğimi söyleyebilirim. İyi bir forvet-striker demedim dikkat ederseniz- olduğunu düşündüğüm Burak Yılmaz'ın karakterinden pek hoşlanmadığımdan umuyorum ki 20 M Euro veren bir takım kendisini kadrosuna katar da biz de 2 forvet mi yoksa tek forvet mi oynayacağız ikileminden kurtulmuş oluruz.

Galatasaray'ın oturmuş bir kadroya sahip oluşu büyük bir avantaj ancak yabancı kuralı bu şekilde kalırsa kadro dengeleri açısından en dezavantajlı takım da Galatasaray olacaktır. Bu durumun en büyük kanıtı Fransa liginin en değerli defans oyuncusunun kadroya dahi alınmayışı değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder