30 Mart 2010 Salı

MEKTEB-İ SULTANİ GELENEĞİ


Galatasaray'ın sevdiğim yanlarından biri "gelenek" takımı oluşudur. Bana halkın takımıyız geyiği ile kimse gelmesin. He gelenler Liverpool limanının işçileriyse ve söz konusu Liverpool'sa bir şey diyemem.

Mekteb-i Sultan'i geleneğini eleştiren çok insan oldu. Yazdılar çizdiler vb. Ama ne olursa olsun Tevfik Fikretlerin, Ali Sami Yenlerin çağdaş çizgisi her daim Galatasaray Klubü'nde varlığını sürdürdü. Özhan Canaydın da bu geleneğin belki de son büyük temsilcilerindendi. Lise adabını hakkıyla öğretti yeni nesile ve başarısızlığa rağmen gönüllerde taht kurdu. Aradığım başkan modeli açık konuşmak gerekirse Canaydın tarzındadır. Eski Açık saat kaçç?? diye bağıran bir başkandan ziyade Canaydın gibi kalesindeki 6 golü alkışlayabilen bir beyfendiyi tercih ederim. Bu durumu acizlik, diğeriniyse şahinlik olarak görenler varsa onlarla hiç tartışmaya girmeyeceğim.

Ben de geleneği olan bir liseden mezun oldum. İzmir Atatürk Lisesi. 1888'de kurulan bir lise düşünün. Bu anlamda Mekteb-i Sultani ruhunu iyi anlıyorum. Ne kadar karalansa da Galatasaray'ı köklü yapan en önemli unsurdur liseli oluş. Aristokrasi ile çokça suçlansa da lise ruhu, duruşu, düsturu takımdan asla ayrı düşünülmemelidir. Takım liseden bağını asla koparmamalıdır. Belli noktalarda sert kararlar uygulanmalıdır. Kulübün üye profilinin lise ağırlıklı oluşturulması gibi. Başkan olarak da yukarıda saydığım kriterler aranmalıdır kesinlikle. Ne yalan söyleyeyim, televizyonlarda bas bas bağıran, hırçın, çirkef, asi bir yönetici istemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder