19 Kasım 2015 Perşembe

ETİK YİNE KAYBETTİ

 
Son yazımı 23 Eylül 2013'te paylaşmışım. İşin ilginç yanı bu son yazı da Galatasaray Spor Kulübü'nün değerlerini yitirmesine ilişkin. Hem de yine bir teknik direktörün görevine son verilmesine dair bir kararla.
 
Bundan iki yıl önce Fatih Terim'i gönderen yönetim başkaydı. Fatih Terim ile başkan arasında yaşanan ego savaşında Terim'in payına düşen suçları sıralamış, her şeye rağmen kulübün kurucu gücünü oluşturan etiğe ters işlerin ısrarla yapıldığını dile getirmiştim.
 
Hamzaoğlu olayının da farklı olduğu kanaatinde değilim. Türk futbolunun 90'lar itibariyle endüstriyel futbolun bir parçası olması, kulüp başkanlarının -Seba, Canaydın gibi istisnalar hariç- geçmişin amatör ruhundan uzak mafyavari kişilikleri bugünkü tablonun en azından bir bölümü açıklayabilir.
 
Futbol üzerine düşünen, fikrini beyan eden herkese saygım var elbette ancak ben futbola yalnızca ânı düşünerek bakınca keyif alamıyorum. Ânı düşündüğümüzde Hamzaoğlu'nun bu takımda beş dakika durmaması gerekiyor. Ânı düşündüğümüzde hiçbir teknik adam bir aydan fazla kulüplerinin başında duramaz.
 
Peki ne oldu da geçtiğimiz yıl yine başarısızlık sonunda ligin henüz başında göreve getirilen ardından ligin neredeyse yüzde 75'inde takımın başında olup ülkedeki tüm kupaları kazanan teknik direktörün görevine 3 dakikada son verildi ? Burada verilecek tek yanıt beni tatmin eder. Kulüp hiyerarşisine aykırı hareket.
 
Buradan teknik direktörün kulüp değerleriyle örtüşmeyecek hareketleri vardı demeye getiriyorum. Ancak böyle bir şey yoksa hiç kimse zamanında futbolcu olarak görev yapmış, ülkenin parlayan teknik direktörleri arasına girmiş, sakin, saygılı kişiliği ile kulübü gönendiren bir adamı senin henüz başında Galatasaray kulübünden sırf egoları zarar görüyor, sırf sosyal medyada tepki alıyor diye gönderemez.
 
Takım içerisinde otorite kuramamak, bazı futbolcuların disiplinsiz davranışlarını gerektiği gibi cezalandıramamak durumlarını ve taktik zaaflarını ayrı bir yazıda tartışabileceğimiz Hamzaoğlu, Galatasaray'ı ve Türk futbolunu çoktan beri esareti altına alan endüstriyel futbolun son kurbanı olmuştur. Bu tatminsizliğin ne yazık ki taraftarın da büyük bölümüne yansıdığı kanısındayım. Anlayacağınız, kulübüne 30 yıl hizmet etmiş bir Totti'nin, hocaların hocası diye adlandırılabilecek bir Alex Ferguson'un ülkemiz futbolunda çıkma, kulüplerinin bayrak adamı olma olasılığı artık neredeyse sıfırdır.
 
İcraatleri ve mevcut sisteme dirençleriyle Altınordu futbol kulübünü bundan ayrı tutuyorum.
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder