30 Ağustos 2010 Pazartesi

KAFALAR BULAŞIK TELİ


kafam bulaşık teline döndü. jovanaviç diye bir çocuk iniyor uçaktan. aha herhalde geldi gençlere yatırım yapacağız belli ki diyoruz. arkasından çat açıklama ilgilenmiyoruz.

sonrasında ntvspor'dan açıklama. misimoviç galatasaray'da. ee siz değil miydiniz iki gün önce yok olmadı o iş, ibricic ve annan'a yöneldi galatasaray diye bas bas bağıranlar. ntvspor dedik bağrımıza bastık da fotomaç'ı geçtiniz. kime inanacağımızı şaştık

29 Ağustos 2010 Pazar

OKAN ALKAN: YENİ CAFU


gündüz feneri'nin tavsiyesi ile bugün özel olarak izledim bu genç yeteneği. gerçekten inanılmaz hızlı. bugün 2 asist birden yaptı ve doğru söylemek gerekirse türk futbolu adına beni çok sevindirdi. milli takımda gökhan gönül'ün yedeği yoktu neredeyse. bizim devşirme sabri'yi saymazsak tabii. okan, şans bulmaya devam eder ve kendisini geliştirebilirse belki de avrupa'ya ihraç ettiğimiz ilk defansif özellikli futbolcu olacak.

ESKİŞEHİRSPOR 1-3 GALATASARAY : UMUT IŞIĞI

maç için birçok farklı yorum yapılacaktır. skor üzerine çok da ümitvar konuşanlar olacaktır. ben hangi yorumu yapacağım konusunda kararsız kaldım. galatasaray'ın büyük bir kabustan uyandığını düşünmüyorum. inception filmini izleyenler bilir. filmde birden fazla rüya boyutu vardı. sanırım biz bu kabusun 3.boyutundan 2.boyutuna geçmiş olduk.

galatasaray'ın oyunu tat vermiyor. gayet sıkıcı bir futbol ortaya koyuyorlar. bunun sebebi ortada:takmınızın en üretken kısmı yani orta sahası yaratıcılıktan uzak 3 oyuncudan oluşuyorsa keyifli bir futbolu arzu etmek hayalden öte bir şey olmaz. barış çok samimi. koşuyor mücadele ediyor, kendini paralıyor adeta. bu tavrını seviyorum barış'ın ancak iş yaratıcılık noktasına geldiğinde bal yapmayan arı. ayhan deseniz keza öyle. yine de orta sahanın ayağına top yakışan tek adamıydı. sarp bildiğiniz gibi. ürkek, kaçak güreşen bir oyuncu gibi. ilk yarıdaki elano ise hala takıma yeni gelmiş de uyum problemi yaşayan bir oyuncu görüntüsü çiziyor. sanki bu takıma ait değilmiş gibi... 8 hafta boyunca idmana çıkmamış, yeterince maç yapmamış olmasına bağlamaktan başka bir polyannacılık düşünemiyorum elano'nun durumu için.

sol bekte serkan kurtuluş balta'dan aşağı iş yapmadı. elinden geleni yaptı çocuk. balta'nın bir müddet dinlendirilmesi, tabiri caizse kendisine ayar verilmesi hayırlı olacaktır.

ufuk, günden güne takıma ısınıyor diye düşünüyorum. golde hatası vardı ancak zamanla bu hataları yapmayacak hale gelecektir. sabır diyorum(gol öncesi mükemmel bir top çıkardı ki bu ne kadar yetenekli olduğunun resmidir)

son bir parantez arda için açmalı. arda maç berabere iken galatasaray'ı öne geçiren golün hazırlayıcısı oldu. sonraki goldeyse pozisyonun içinde vardı. umuyorum hafta içindeki kabusun izlerini çabucak siler. taraftar da saçma sapan serzenişini bir yana bırakır da bu has evladını bağrına yeniden basar. milli maç arası anladığım kadarıyla en çok galatasaray'ın işine yarayacak.

eskişehir taraftarının rıza'yı protesto etmesi, 3. haftasını yaşayan süper ligimizin sunumudur. tribünler böyle işte! 3. haftada iki yıldır başınızda bulunan hocanızı istifaya davet edebilecek kadar futbol kültüründen yoksun bir taraftar profiline sahibiz. aynı şeyler galatasaray takımı için de geçerli tabii.

batuhan'ı günahım kadar sevmiyorum. çok çirkef bir oyuncu. zaten beşiktaş'ta fener maçı sonrası yaptığı o meşhur" milleti yıldız yapacağıma kendim yıldız olurum" açıklaması ile futbol hayatını bitirmiş olan bu serseri futbolcu gördüğüm kadarıyla eskişehir taraftarınca da aforoz edilmiş. bu karakteriyle zaten yeri 2.lig bile değil...

ÇORUMSPOR 1-0 GÖZTEPE


bu sene sarı kırmızı sevdalarımız lige berbat başladı. iki haftadır galatasarayla çile dolduruyordum. bugün de çorum'dan kötü haber geldi. lige flaş transferler ve büyük bir umutla başlayan ali gültikenli göztepe ligin ilk maçından eli boş dönüyor.

takıma çok iyi trasferler yapıldı. gördüğüm kadarı ile yönetim kesenin ağzını açtı ve neredeyse bank asya 1.lig kıvamında bir kadro oluşturdu. 80'li ve 90'lı yılların efsane beşiktaşlısı ali gültiken'i sportif direktör yaptılar. bu anlamda her şey adım adım planlandı. ancak gel gelelim ligin ilk maçında geçen sezonu aratmayacak bir hüsran. 1-0

ne olursa olsun umudumuzu yitirmemeliyiz sanırım. hem galatasaray hem de göztepe için henüz çok erken. iki takımın da kendine gelmesi için geçmesi gereken süreyi sabırla bekleyeceğim. bank asya'da bu gece altay ve ksk'nin de maçları var. umarım kazanır iki takım da. süper ligde 7 yıl sonra tek takımla temsil ediliyor olmanın mutluluğu bir yana bu utanç tablosunu altay ve ksk'nin bu yıl bozacağına inanıyorum. haydi hayırlısı

28 Ağustos 2010 Cumartesi

BUCASPOR 3-1GENÇLERBİRLİĞİ



ilk maçında beşiktaş karşısında çok da kötü bir futbol oynamasa da bobo'nun golüne engel olamamıştı bucaspor. ertesi hafta kasımpaşa gibi geçen sezonun flaş ekibi karşısında deplasmandan bir puanla dönüşü beni iyiden iyiye umutlandırmıştı.

bu gece ikinci kez ve manucho'lu kadrosu ile izledim bucaspor'u. sir ferguson'un scoutlarının ne kadar iyi çalıştığını bir kere daha anladım. man u'da kendine yer edinmek kolay değil tabii. bu yüzden bu genç futbolcu şansını başka liglerde denemeye karar vermiş. iyi de etmiş. bucaspor'a bu sezon çok şeyler katacaktır.

mendy, manucho'ya gereken desteği veremedi ama o da takımın önemli bir hücum gücü. orta sahanın ileriye dönük futbolcusu leko'da çift ciğer var sanırım. fiziğini çok beğendim. solda mulemo bizim hakan balta'dan iki gömlek üstte. stoperde eski cimbomlu tomas taş gibi.

bunlar yabancılardı. orhan ak, musa aydın, ibrahim dağaşan takımın kalitesini artıran isimler olmuş. erkan taşkıran mücadeleci yapısıyla takımda itici güç oluyor. oyuna sonradan giren yılların liberosu eski cimbomlu mehmet polat hiç sırıtmadı.

takımın patronu kendisini çok sevmesem de işini iyi yapan bülent uygun. takımın havasını bulmasında ona büyük iş düşüyor. sivas'taki gibi bir kolej havası yakalamaya çabalıyor anlaşılan. o babacan tavırlarıyla maç sonrası oyuncularını sahada tebrik edişi, ah ulan galatasaray'daki eksiklerden biri de bu dedirtti bana.

bucaspor'u kısmet olursa alsancak'ta çıplak gözle izleyeceğim en yakın zamanda. bu takımı bütün izmir'lilerin desteklemesi gerekiyor. bucaspor iki senede iki lig atlayarak bu desteği çoktan hak etmiştir.

SPOR KÜLTÜRÜ



sonunda dünya şampiyonası başladı. ülkemizin 3 numaralı sporu (1.futbol 2. at yarışı) basketbol, açılış maçlarının oynandığı bugünde tribünlere seyirci çekememiş durumda. üzüntü veren bir durum ama ülke gerçeğini yansıtıyor.

2000 yılından bu yana avrupa ve dünya şampiyonalarını takip etmeye çalışıyorum. o ülkelerde de ev sahibi olmayan ülkelerin karşı karşıya geldiği maçlarında seyirci sayısının düşük olduğunu hatırlıyorum ;ancak bizdeki kadar da değildi bu seyircisizlik durumu. şu dakikalarda oynanan yunanistan-çin maçında parmakla sayılabilecek bir seyirci kitlesi mevcut.

ülkemizde spor seyircisi diye bir güruhtan söz etmek neredeyse imkansız. anlayacağınız hasbelkader bir olimpiyat düzenleme hakkı verilseydi bizlere, görünen tabloda büyük sporcuları seyircisiz bırakacakmışız.

dünkü açılış töreni konsept itibariyle fena sayılmazdı. gördüğüm kadarıyla salonlardaki aktiviteler, 3'lükler sonrası yükselen anonslar nbavari bir şölen yaratılmaya çalışıldığını gösteriyor. salonlar gerçekten çok güzel hale getirilmiş. skorbordlar apayrı bir hava katmış salonlara. bütün bunların yanında tek eksik seyirci.


akşam fildişi sahilleri ile oynayacağımız maçta tribünlerin dolacağını düşünüyorum. hatta hınca hınç dolar o tribünler. belki amerika'nın maçlarında da seyirci sayısı bir hayli fazla olabilir ancak diğer maçlarda basketbolcuların boş tribünlere oynayacağı kesin. oysa en önemli şampiyonluk adayları yunanistan, ispanya, arjantin gibi takımları belki de hayatımızda ilk ve son kez tribünden izlemek keyifli olabilirdi.

şampiyonanın izmir ayağındaki maçları takip etmek isteyen bendenizi nasıl bir tablo bekliyor merakla bekliyorum!

27 Ağustos 2010 Cuma

KELLESİNİ İSTERÜK !!


dünkü maçtan sonra galatasaray tribünlerinden ve bloglardan çeşitli sesler yükselmeye başladı. en belirgin ses rijkaard'a olan bağlılık. diğeri ise arda için geçen seneden hortlayamamış yeni söylemler. rijkaard için düşüncelerimi şurada ve şurada belirtmiştim. o yüzden bir daha dillendirmeyeceğim rahatsızlığımı ama arda için söylenenlere değinmek istiyorum.

karpaty maçının ardından kaptanın fotoğrafını profil resmi yapmış olanlar başka fotoğraflar aramaya başladı kendilerine. türlü laf düzdüler. bir zamanlar hakan şükür ve arkadaşları için söylenen çetecilik suçlamasıyla birlikte geldi bütün bunlar. sözde arda ve müritleri (bazı yazılarda arda müritti) rijkaard'ın kuyusunu kazmak için istenilen performansı göstermiyordu. tabii böyle bir kimse galatasaray kaptanlığına da yakışmıyordu. bazıları daha iyimser yaklaşarak sadece bu yükün arda'ya fazla geldiğini falan söyledi. ama bütün eleştiriler futbolcu ve yönetim odaklıydı.

bir futbol takımının teknik direktörünün böyle sahiplenilmesi hoşuma gitmiyor değil. yıllar yılı bu teknik adamlara biraz şans vermeliyiz diyen bendenizin böyle bir atmosferden memnuniyet duymaması saçma olurdu zaten. ancak biz taraftarların göremediği bir şeyler olduğu kanısındayım. bunları beyin fırtınası amaçlı şöylece sıraladım.

*ilk olarak kulübede 500bin dolara çalışan ahmet ,mehmet olsaydı aynı tepkiyi verecek miydik?

*rijkaard ve ekibi gerçekten futbolcularına gereken motivasyonu sağlayabiliyor mu? fiziki ve manevi açıdan onları maçlara yeterince hazırlayabiliyor mu?

*arda, sabri gibi içimizden çıkmış çocukları sahiplenmede avrupa'nın neresindeyiz?

*sürekli flash transferler bekleyen klasik taraftar profilinin 2 sene sonra avrupa kupalarında mücadelelerden men cezası almış bir yönetimin arkasında ne denli duracağını tahmin edebiliyor muyuz?



iki gün önce yere göğe sığdıramadığımız büyük kaptan, kral, ilah dediğimiz adamlara birkaç yenilgi sonrası böyle davranmak, onları hainlik ve şerefsizlikle suçlamak doğrusunu söylemek gerekirse komik oluyor.

espanyol'un fenomeni tamudo bildiğiniz gibi bu yıl kulüpten ayrılarak başka bir la liga temsilcisine geçti. aynı şeyi arda'nın yaptığını düşünüyorum da, neler düşünürdük, neler sıralardık şu satırlardan. espanyol seyircisi kaptanlarına sevgilerini hazırlık maçlarında pankartlarla dile getirmişler. hayalimde hep romalı totti, espanyollu tamudo, livornolu lucarelli gibi fenomenlere sahip olmak var. ancak sevgi gösterilerinin iki dakikada kellesini üsterük söylemlerine döndüğü bu ülkede biliyorum ki bu arzumun gerçekleşmesi oldukça zor.

26 Ağustos 2010 Perşembe

YENİ ON YILIN İLK FİYASKOSU

bir ay önce galatasaray'ın 2000-2010 yılları arasındaki durumunu değerlendirmiştim. son 10 yılda çok da kötü bir grafik çizmediğini belirtmiştim. yani 2000'de zirve yapan ivme çok dik bir iniş yaşatmamıştı bizlere.

yeni on yılın ilk aylarında ivmenin yükselme eğilimi göstereceğini bekleyen bendeniz hüsran yaşıyorum. rijkaard'a güvenilmesi gerektiğine inanıyordum oysa. fakat bugünkü karpaty maçının ardından yapılan açıklamalar rijkaard'a olan saygımı yitirmeme sebep oldu.

bir teknik adam ne olursa olsun takımının arkasında durmayı bilmeli. yani henüz takımının başındayken. bu hafta sonu eskişehir maçında düşünüyorum da futbolcular kafalarında hangi sözler yankılanarak çıkacaklar sahaya. başlarındaki teknik adam kalitesizliklerinden yakınıyor. düşünsenize siz ayhan akman'sınız bundan sonraki maçlarda bu adam için koşar mısınız? ya da barışsınız? lider meselesinden bahsediyor. düşünün siz arda'sınız koşar mısınız artık?

rijkaard bugünden itibaren futbolcuların komplosuna kurban gidecektir. bana öyle geliyor ki dibe vuruşu yaşayacağız ve rijkaard'ın istifasını göreceğiz. gerçi takımı bırakır ve tazminattan vazgeçer mi bilmiyorum ama onu zor günlerin beklediği ortada.

yeni on yıl dediğim gibi başarılar ile başlayacak sanıyordum ancak bu böyle olmadı. bir düzen oluşacak diye düşünüyordum o da göründüğü kadarıyla başka bir bahara kalmış. ama ilginçtir yönetimin -eğer gerçekse- politikasını destekliyorum.

2 yıl sonra avrupa kupalarından men cezası alacak bir takımdansa mali yapısı düzgün ve avrupada oynayabilecek bir takımı tercih ederim. tabii bu açıklamalar acizliğin maskesi değilse. yoksa ucuz ama gelecek vaad eden transfer politikasını destekliyorum.

adnan sezgin'e de çok haksızlık edildiği kanaatindeyim.

BİR YANIM İSTİFA DİYOR...


bir yanım istifa diyor rijkaard için. ama sonra düşünüyorum da ne yapabilir bu takımla bu adam. takım revir gibi. oyuncu kalitesi geçen yıl serzenişte olduğu takımdan çok daha kötü. türkiye ligi'ni bile halledebilecek bir durumda değilken bu kadro bu gece avrupa'ya da veda etti.

veda ediş de dramatik oldu. hani son dakikada gol atıyorsun aynı dakikada gol yiyorsun. hem de 10 kişiden. bu nasıl bir tecrübe eksikliğidir. bu nasıl saha içine müdahale etmektir. hadi takımın kadro derinliği yeterli değildi maç içinde bir şey yapamadı da son dakikada böyle eksik yakalanmak da neyin nesi?

rijkaard için her sinirli taraftar gibi kafam karmakarışık. bir yanım istemiyor ama bir yanım istifa hollandalı diyor. sanki bir kan değişimi gerekiyor gibi gelmeye başladı bana.

hafta sonu eskişehir deplasmanında galibiyet bekleyenlerin sayısı nedir acaba? oradan gelecek bir mağlubiyeti düşünmek dahi istemiyorum... neyse hayırlısı olsun diyelim, gönlümüzü ferah tutalım.


24 Ağustos 2010 Salı

SAKATLIKLAR VE YENİ TRANSFER MESELESİ

yeni transferleri beklerken eskilerden gelen kötü haberlerle her gün irkiliyoruz. şunu söyleyeyim: kewell için bu yıl bir maç var bir maç yok yılı olacaktır. bildiğim kadarıyla kasık bölgesindeki ağrıları kronik haldeymiş ve zorlandığı her maçtan sonra koşmasını engelleyecek kadar büyük acı veriyormuş. ozz büyücüsünü her hafta sahada göremeyeceğimiz aşikar.

elano da sakatmış. yeni çıkmıştı sakatlıktan tam anlamıyla hazır olmadan bursa maçında oyuna girdi. ee kılı döndü tabii:)) bu sakatlık meselesi her taraftar gibi benim de canıma tak etti artık. bu nasıl iştir . takımın yarısı sakat. bu adamlar idman yapmıyorlar mı adam gibi? hakan şükür zamanında neden sakatlanmazdı hiç? ben profesyonelce yaşıyordum diye cevaplıyor bu anlamlı soruyu. bu adamların kendilerine baktıkları yok!

yeni transferden açtık konuyu öyle devam edelim. bugün 24 ağustos. kaldı 7 gün. tam bir haftamız var yeni transferleri görebilmek için. emana işi zora girdi diye biliyorum. anladığım kadarıyla yapamadık demesinler diye 3. sınıf bir topçu getirecekler. zaten pek bir şey kalmadı piyasada artık. merakla bekliyorum yeni transferleri...

22 Ağustos 2010 Pazar

GALATASARAY 0-2 BURSASPOR: LİGİN BAŞINDA HAVLU ATMAK


webtv'yi almasa mıydım acaba? takımımızı doya doya izleyeceğiz dedik. iki haftadır hüsran...

galatasaray futbol takımı ligin 2. haftası itibari ile lige havlu atmış bulunmakta. haftaya da es es deplasmanına çıkacağız ki sanırım puanla tanışmamız 4. haftaya denk gelecek.

maçın teknik analizi dünkü beşiktaş maçıyla benzerlikler gösteriyor. gerçi dün çok da kötü oynamayan bir beşiktaş vardı sahada. galatasaray'sa hiçbir pırıltı göstermiyor.

takımın belli bölgeleri eksik deniyor. sağ bek, kaleci ve orta saha. ne olursa olsun galatasaray futbol takımı kendi sahasında bu kadar aciz olmamalı. ileriki günler enteresan şeylere gebe gibi. rijkaard için kuyular kazılıyordur diye tahmin ediyorum.

maçın kırılma noktası için volkan şen'in topu eline alması ve ikinci sarıdan kırmızı görmemesi gösterilebilir. ama ben yine de böyle bahanelerin ardına gizlenmeyi sevmiyorum. galatasaray takımı ne yazık ki sahada gerekli işleri yapamıyor. işin ilginci yapılamayan bu işleri fark edemeyen bir kenar yönetimi var sanki. rijkaard maç boyunca tek oyuncu değişikliğini barış-elano ile gerçekleştirdi. bunun sebebini anlayamadım. çift santrafora dönmeyişi de pek anlaşılır değil.

ah ah. bu sene bu kadar erken havlu attığımıza göre bu sene futbol bize haram.

*** federasyon böyle önemli bir maç için başka hakem bulamamış mı? basiretsizlik abidesi bir herifi galatasaray-bursaspor maçına mı layık gördünüz? kendisine posta koyan baros'u atamayacak kadar tırsak, çömez bir hakem. bu maçta mı tecrübelensin istediniz! hay aklınızı seveyim. adamcağızı da bitirdiniz.

*** taraftara her hafta sallıyordum. bu hafta tribünlere diyecek sözüm yok. işlerini güzel yaptılar bence. fena değildi diyelim ya da.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

BEŞİKTAŞ 0-2 İSTANBUL BŞB: LİGİ ÇÖZEBİLMEK


shuster anladığım kadarıyla süper lig'de bir beşiktaş bir de diğerleri var sanıyor. aslında haksız da sayılmaz. siz adamları ilah gibi karşılayıp olduğundan farklı bir atmosfer yaratırsanız teknik direktörünüz de kendisini kaf dağında sanır.

belediye geçen hafta beni şok etmişti. gerçi kayseri'nin geçen yıla nazaran daha oturaklı bir takım olduğunun farkında olmadığımı da anladım geçen hafta. her şeye rağmen belediye takımının başında uzun süredir bulunan abdullah avcı bizlere bu işlerde tecrübenin ne kadar önemli olduğunu tekrar kanıtladı. shuster kötü bir teknik adam mıdır. haşa. ancak etrafındakilerin kendisini süper lig için uyarmadığı ortada.

maçta, tek ön libero ile (ernst) cebelleşen beşiktaş özellikle ikinci yarıda oyundan düştü, ve kalesinde sürekli tehlikeler yaşadı. ofsayft taktiğini de anlayabilmiş değilim tabii. belediye takımının senelerdir en iyi yaptığı iş olan kontra atak futbolunu anladığım kadarı ile shuster'e anlatan da olmamış.

shuster'in necip'i neden oynatmadığını anlayamadım. sanırım inönü'de asla pozisyon vermem, hep ileride kalırım diye düşündü. sağ bek ve yeni stoper gülüm ellerinden geleni yaptılar. kaleci cenk'i beğenmeme rağmen bir artislik de sezmedim değil hani. cin olmadan adam çarpmak deyimine yaraşır hareketlerini gözlemledim. bu hem tehlike hem kendine güven işaretidir.

taraftar her yerde taraftar. sürekli övdüğüm beşiktaş taraftarı da klasik türk tribünü olduğunu gösterdi. kendi evladı nihat'ı oyundan çıkarken küfür ve ıslıkla uğurladı. oldukça duygusalız ve bu takımlarımıza zarar veriyor.

beşiktaş takımı için söylenen kehanet gerçekleşti sanırım. dişli bir rakip karşısında bu orta saha formasyonu ile zorlanacaktır diyorlardı. diyenler haksız çıkmadı.

AÇIK FUTBOL'DAN HARİKA UYGULAMA

valla kim ne derse desin futbol bloglarının ve bahisçilerinin buluştuğu en önemli platforlardan birisi açık futbol. bunu blogumu kabul edip de yazıları yayımlıyorlar diye demiyorum. harika işlere imza attıkları için diyorum. yazılarınız eş zamanlı hem blogunuzda hem açık futbolda yayımlanırken artık maça ilişkin istatistikleri de yazılarınıza kolaylıkla ekleyebiliyorsunuz. benim cahilliğim mi bilmiyorum ama ben bu uygulamayı ilk defa görüyorum ve çok da yararlı olacağına inanıyorum.

önceden bloglarda maçlarla ilgili yorumları okurken, maçı izlemediysek iki saat acaba kadrolar neydi, kartlar kime çıktı, goller hangi dakikalarda geldi diye araştırmak için bir tarafımızı yırtardık. şimdi her maç postu için istatistikleri yazıya rahatça ve şık bir biçimde ekleyebiliyorsun. ahan da şuna benzer bişi oluyor tabii:

ÖRNEK:



20 Ağustos 2010 Cuma

ZİK' İ TUTMAK


sezonun başında sami yen'i kabusa çeviren, galatasaray taraftarını gerçeklerle yüzleştiren karpaty takımını merak ettim; resmi sitelerini ziyaret ettim. şunu belirteyim bizim: resmi sitelerden daha güzel bir siteye sahipler ukraynalılar. sitelerinin hemen altında maçtan günler önce başlayan bir anket yer alıyor. bu anket yukarıdaki fotoğraftaki gibi sonuçlanmış. adamlar sami yen'deki maçın berabere biteceğini tahmin etmişler.

bu yıl galatasaray'ı keyifle izleyebilir miyiz, bilemiyorum. sezon öncesi maçlar ve sezonun ilk maçı beni iyiden iyiye şüphelendiriyor. korkum türk telekom arena'ya iddiası kalmamış, her kulvarda havlu atmış bir takım olarak çıkmak. kulüp tarihi için en önemli proje olan TTarena'da galatasaray'ın şampiyonluk yarışı içinde bir takım hüvviyetinde oluşu, boş tribünler kabusu ile bizleri karşı karşıya bırakmayacaktır. gerçi başarılı bir takımla dahi o ihtimal yok değil ya neyse!!!

galatasaray'ın 1 eylül'e kadar aksayan noktalara transfer yapacağı aşikar. yani yöneticiler bunca sözden sonra angola'dan da olsa yabancı futbolcu transferi yaparlar sanırım. laflarını yemezler yani. ama sorun da o ya! gün geçtikçe yararlı transfer potansiyeli düşüyor. sırf söz verdik diye alınacak futbolcular olursa yeni gelenler, takım daha da kötüye gidebilir.

mevcut kadronun o kadar da kalitesiz olduğuna inanmıyorum. sağ bek ve kaleci problemi dışında diğer futbolcular ligin üstesinden gelebilecek kalitede. sağ bek mevzusu uzun bir mevzu. lucescu'lu dönemden bu yana o kanata adam akıllı bir transfer yapılamadı. yok mu o bölgede görev yapan adam avrupa'da ya da güney amerika'da. sabri'ye de ali turan'a da yazık değil mi? bir tanesi sırf şu beceremediği görev için "ülkenin kazması" muamelesi görüyor senelerdir. diğeriyse geldiğine bin pişman. daha ilk maçında sami yen'de yuhalanmak gibi büyük bir ayıba maruz kalıyor. o yuhlar bu çocuklara mı edilmeliydi? yoksa senelerdir o bölgeyi takviye etmeyen, takviyeyi bırakın elde olan alternatifleri de satanlara mı? (bkz. uğur uçar)

diğer meşhur sorunsa kale. hadi buna alışkınız. doksanlarda da böyle bir problem yaşamıştık hatırlarsınız. kalede volkan'dı sanırım kocaeli'den aldığımız zaat vardı. aykut'tan bin kat kötüydü kendileri. bir ara mehmet diye gencecik bir çocuk geçmişti. bölükbaşı değil ha şu fener maçında kafasını direklere vuran zaat. o da ilaç olamamıştı. bunlar da fenomen simoviç'ten sonra olanlar. arada rus bir kalecimiz vardı ama o da tutmamıştı. hayro'yu saymıyorum zaten.

ben aykut ya da ufuk'a tahammül etmemiz gerektiğine inanıyorum. bu çocukların volkan ya da hakan'dan bir şeyleri eksik değil. aykut'a üzülüyorum mesela yuhalanınca. son maçta hiç suçu yokken taraftarın bilinçaltına hedef adam olarak kazındı. yazık değil mi aykut'a. (taraftarın da profili fenerbahçe taraftarına benzemeye başladı) bu aralar belki de ufuk'a şans verilmeli. ama yabancı alınmamalı. böyle düşünüyorum...

evet başlık ZİK i tutmaktı. iki anlamda kullandım tabii bu söz öbeğini:)) karpaty'nin forma sponsoruna bakanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. umarım sezon başı itibariyle karpaty'e elenip de" ZİK'i tutmak" zorunda kalmayız. keza elenirsek Karpaty'i destekleyeceğim:))

19 Ağustos 2010 Perşembe

SAĞ BEK ALSANIZ DİYORUM

galatasaray ile ilgili geçmiş yazıların büyük bölümünde takımın orta sahasının eksikliği ile ilgili türlü fikirlerle karşılaşırsınız. buradan bas bas bağırdığım şu sağ bek meselesi canımızı yine yaktı. perez biraz da prates i sayarsanız ondan sonra galatasaray sağ beke transfer yapmadı. şaka gibi bir şey. idare etsin diye cihan haspolatlı takıldı oralarda hadi dedik alırlar herhalde. sonra sabri geçti idareten. bunlar o kanatta kanadının adamının olmadığını fark etmiyor mu allah aşkına. hal böyleyken sağ bek çıkışlı uğuru sattılar. ali turan zavallım sağ bekte devşirmeler sınıfına girdi. geçen sezon da orada emre güngör devşirilmeye çalışıldı.

bugünkü maçın özeti yukarıda yazdıklarımdır aslında. fazla da bir şey yazmaya gerek yok. baros!un ve kewell'ın bizim ligimize bir iki gömlek fazla olduğunu da tekrar anlamış olduk bu maçta. taraftar da medya aracılığı ile iyi gaza gelmiş. protesto ile destek meselesinde sürekli zamanlama hatası yapıyoruz. maç bitsin protestonu yap. maç içinde oyuncuların ve teknik heyetin moralini daha da bozmak gereksiz bir eylem.

neyse ukrayna'da geçer miyiz dersiniz bu turu. geçen tur gibi kolay olmayacağı kesin

17 Ağustos 2010 Salı

SONUNDA BULDUM: Michael Clarke Duncan


geldiği günden beri niang'ı birine benzetiyorum birine benzetiyorum ama kim diyorum:D sonunda buldum:

Michael Clarke Duncan (Yeşil Yol)

16 Ağustos 2010 Pazartesi

ROBİNHO BEŞİKTAŞ'TA


okay karacan'ın yalancısıyım

1 YILIN ŞEREFİNE "minyatürkalemaç"


geçen sene bu zamanlar hatırlıyorum da ne büyük bir hevesle başlamıştım yazmaya. futbol bloglarını görünce nasıl da heyecanlanmıştım. onların arasına katılmayı büyük bir arzuyla bekliyordum. ve 16 ağustos 2009 gecesi blogum dünyaya gelmişti. minyatürkalemaç.

bu adı vermiştim bloga çünkü ben de yaştaş blog sahiplerinin çoğu gibi mahalle maçlarında saatlerce oynamış, tekmeye kafa uzatmış, zaman zaman kavgaya karışmış yazarlardanım. yara bere içinde eve dönüp ertesi gün o toz toprağa koşanlardanım. hepiniz gibi "bel üstü gol değil abiii" diye bağıranlardan. hadi beyler 14 oynayalımcılardanım. futbol ne kadar büyük bir aşksa o büyüklükte futbol topu sıkıntısı çeken çocuklardandım ben de. patlak kameslerle, teneke kutularla az maç yapmadım. daracık mahallemizde de büyük kale olması beklenemezdi tabii. minyatürkalemaçların velediydim.

bazen olum eeyore o maçlarda oynadığın gibi kötü yazıyorsun buraya diyorum. bazen olum bu kadar kaliteli blogların yanında sen git bence okuyucu ol diyorum. şaka maka bunları diye diye 1 seneyi doldurdum. bazı aylar hiçbir şey yazmadım bazı aylar coştum. ama sahiplendim bu kaleyi. bu minyatürkale benim lan! oldum:)) blogumu çok seviyorum artık. yazmayı bırakmayı da düşünmüyorum. zaten derlerdi 1 sene eşiktir abi diye. hakikaten öyle sanırım.

neyse kutlu olsun bakalım güzel blogum doğum günün!! seviyorum seni!

BİRİ FELİPE BİRİ FABİO PİNTO


fatih hoca o basın açıklamasını yaparken televizyonun karşısındaydım. o italyan aksanıyla biri feliiipeeh biri fabyo pintoo dediğinde herkes ağzının içine bakmıştı. sonrasında yaşananları biliyorsunuz. brezilyada kordonda yürür gibi oynadıktan sonra felipe için türkiye macerası hüsranla sonuçlanmıştı. sol bekte bile oynatmıştı terim kendisini bazı maçlarda. gerçi sol bekliği de varmış da anlayacağınız cırt çıkmıştı kendisi.

keita nasıl karşılandı diye araştırırken al sadd kulübünün resmi sitesini gezdim. anam bir baktım bizim felipe. oralara kadar düşmüş, çakma ronaldinho:)

BİTSİN BU SAÇMALIK



aklı başında bütün gazeteciler gibi ben de bas bas bağırıyorum. bu aptal görüntülerini dünya medyasına vermeyi bırakalım artık. bu ne büyük ezikliktir... gerçi ben biraz daha radikal düşünüyorum ve standların kurulduğu havai fişek gösterilerinin yapıldığı imza törenlerini de aykırı buluyorum. ama hadi onlar olsa da olur.

niang için de beklenen senaryo gerçekleşti ve bir sürü taraftar ağızlarından salyalar saça saça bu futbolcuyu karşılamaya gittiler. bu ülke qatar mı? futbolun yeni yeni sevilmeye başlandığı amerikaya henry gittiğinde böyle mi karşılandı? keita'nın karşılanışını da merak ediyorum aslında.
yanlış bilmiyorsam galatasaray taraftarı jo transferinin fiyasko ile sonuçlanması sonucu havaalanı karşılamalarını bırakma kararı almış. eğer doğruysa isabet olmuş. bu rezilliğin bir an evvel bitirilmesi lazım. gerçi kulüpler internet sitelerinde haydi havaalanına diye haber girdikten sonra bu ülkenin futbolunda pek bir şey değişmeyecektir.

15 Ağustos 2010 Pazar

ERMAN TOROĞLU vs AHMET ÇAKAR

erman hoca sanal pozisyonda yakın çekimi var mı bunun dedi:)) ya koptum bu yorumları izlerken. abi şart mı pozisyon tahlili böyle yapacaksanız yapmayın yaa. madem yok görüntü sallayın gitsin. çok da merak ediyorduk yorumlarınızı

kanaltürk paraya kıyıp da maç özetlerini almadığından pozisyon yorumlarını çakar bu halde yapıyor. benim pes maçlarındaki pozisyonları da değerlendirseler ya

MİSİMOVİÇ GELİYOR


an itibariyle hakan şükür'ün yalancısıyım. galatasaray misimoviç'i alıyormuş...


*** an itibariyle fatih demireli de teyit etti gelişmeyi. bakınız

14 Ağustos 2010 Cumartesi

TRT'DE MURAT KOSOVA DÖNEMİ


stadyum programında-tabii her programda olacak mı bilmiyorum- erdoğan arıkan'ın yerine murat kosova'yı görmek beni çok sevindirdi. ntv'de son dönemde hiç göremiyorduk kendisini, 2000'li yılların başının aksine yeni yetmelerin arkasında kalmıştır. trt ekranlarında stadyum'un tek sunucusudur umarım. erdoğan arıkan bırakmıştır inşallah. bir de tabii üründül'ü görmek istemiyor sanırım hiç kimse ekranlarda

*** sanırım stadyum pazar'da erdoğan arıkan ve üründül'ü çekmeye devam edeceğiz:(

SEZON BAŞLANGICI BİR FİYASKO


lig benim için gergin başladı. bütün galatasaraylılar için öyledir ancak benimki bir önceki postta da belirttiğim gibi digitürk faciası ile başladı. ilginçtir beliktaş maçı için siteyi açtığımda hiçbir sorun olmadan maçı izleyebildim. sinirim biraz olsun geçti. gayet kaliteli bir yayım veriyorlar, kesilme diye bir şey olmuyor ancak önemli bir galatasaray maçından önce benzer bir site problemi yaşarsam fitil olurum sanırım.

anlayacağınız galatasaray maçını izleyemediğim için pek bir yorum yapamayacağım. ancak yenilgiyle başlamak pek de hoş olmadı. rijkaard adına üzüldüm. çünkü ülkemiz bilindiği üzere başarı endeksli yazarların fink attığı bir diyar. rijkaard'ın daha yolun başında böyle bir protestoyla karşılaşması kulüp adına pek hayırlı olmayacaktır.

maçla ilgili söyleyebileceğim tek şey galatasaray futbol takımının henüz 90 dakikaya yayabilecek bir fizik güce sahip olmadığıdır. bunu maçı izlemeden anlayabildiğim. az önce rijkaard'ın milli takım teknik direktörüne "bizim oyuncularımızı neden 90 dakika kullandın, 45 dakika kullansaydın ya" gibi bir serzenişini duydum. rijkaard kesinlikle ülkemize alışıyor.

evet sezonun başında yaşadığım bu fiyaskoyu hiç unutmayacağım. hem digitürk hem galatasaray'ın bana attığı badiği de:))

son olarak maçı izleyemediğimden alsancak'a arkadaşlarımın yanına inerken otobüste bir sürü buca taraftarı gördüm. malum beşiktaş maçına gidiyorlardı. hepsi kombine almış gençlerdi. çok mutlu oldum. izmirli bloggerlar bilir, izmir böyle bir manzarayı çok özledi. maça giden insanlar uzaylılar kadar farklı geldi. senelerdir bizim için böyle manzaralar yaşanmıyor. bucaspor'a nolursa olsun güveniyorum. cm oynayan arkadaşlar belki fark etmiştir. cm'de bu takım harika işler yapabiliyor. özellikle manucho, dady ve mendy süper oynuyor cm'de. gerçekte de yakın takibimde olacaklar. hadi hayırlısı, umarım fazla sakatlığın yaşanmadığı bir lig olur.




DİGİTÜRK'E GÜVENEN KAFAMI S....

yok böyle bir şey. geçenlerde blogda da anket yapmıştım ne yapmak lazım diye. anketlerde git kahveye maçını adam akıllı izle çıkmıştı. ama bu mal kafam o sonucu dinlemedi ve aldım webtv üyeliği. o üyeliği yapan ellerimi sii....mm

ligin ilk maçına 1 saat varken nasılmış bir bakayım dedim. tabii bağlanmışlar stada. mis gibi bir görüntü var dedim ki oh be adam gibi maç izlicez.

yok ya bu digitürk'e justin tv müstehakmış. açacan korsanını çatır çatır izleyeceksin. dedik adamlardan adam gibi yayın alırız verelim 10 lira ayda bari keyfimiz kaçmasın. korsan izleseydim de o parayı bu heriflere vermeseydim

.öt olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamaktayım. niyetli niyetli hangi küfürleri ettiğimi bilemezsiniz. yok böyle bir şey hem sinirimden gözümden yaşlar geldi hem de küfür edip mübarek ramazanda günaha girdim.

ulen digitürk.. ah ulen.........................

12 Ağustos 2010 Perşembe

SÜPERTOTO SPOR LİG


ne günler yaşıyoruz. bundan 10 sene öncesinde değil ligin adına bir sponsor eklenmesi forma numaralarının 1'den 18'e kadar olması dahi tartışılamıyordu. öyle ki futbolcuların sırtında adlarının yazdığı başka liglere özeniyorduk.

günümüzde bu tip açılardan dünya ligleri ile aynı seviyeye gelemesek ve özgün şeyler üremesek de onları iyi taklit ediyoruz. her şeyi paraya çevirme zihniyeti türk futbolunu da artık tamamıyla ele geçirmiş bulunuyor. uzun süredir ağız tadıyla süper lig diyemediğimiz ligimize bundan böyle sportoto süper lig diyeceğiz. daha doğrusu medya böyle kullanmak zorunda kalacak. turkcell süper lig söylemi daha kolay olan bir tamlamaydı. gelgelelim sportoto süper lig, bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak gibi bir tekerlemeyi andırıyor ve konuşmakta zorlanan yorumcularımız için büyük tehlike arz ediyor:)

ilerleyen günlerde ekranlarda bu yeni tamlamayı süpertoto spor lig, gibi söyleyen tiplerle karşılaşacağımıza eminim.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

FANTAZİ FUTBOL


bilgisi olan varsa ntvspor'un ödüllü fantazi futbol yarışması ne zaman başlayacak? bir de tavsiye edebileceğiniz fantazi futbol oyunlarını söyler misiniz?

8 Ağustos 2010 Pazar

BİTTİ FUTBOL ZEVKİMİZ.

bugünlerde çokça oynadığımdan mıdır bilmiyorum ancak öğle saatlerinde izlediğim ingiltere süper kupası man-che maçı tıpkı PES 2010'daki maçlar gibiydi. ingiltere'de oynanan futbol kim ne derse desin kendisini izlettiriyor. düşündüm de digitürk'e üye olsam bütün yıl boyunca her maçı böyle keyifle izleyebilir miydim? hiç sanmıyorum. bazen o kadar zevksiz oluyor ki bizim liglerimizdeki maçlar.

bugün uzun süre sonra premier ligde mücadele veren iki takımın mücadelesini izledim. eskiden ntv maçları verirken hafta sonları ekrana kilitlenirdik. ah o david ginola'lar ah o zola'lar dönemi...

şimdi bütün büyük ligler şifreli platformlarda. la liga keyfimizin de içine ettiler. dsmart'taymış artık la liga da. birkaç yıldır premier lig'i zaten ancak özetlerden izleyebiliyorum. serie a'nın durumunu bilmiyorum gerçi umarım ntv'de kalmıştır.

neyse şeytan 100 tl ver süper lig maçlarını netten izle diyor. ne yapsam acaba. bir anket yapayım en iyisi:D fikir verirseniz sevinirim...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

GOL MAKİNESİ



"aldık bi yam yam atmıo anasını satiim" kevin campell için böyle sözler eden efsane bir başkanın trabzon'unu hatırlıyorum da geçen yılki 11 maçta gol atamama istatistiğine rağmen sabırla beklenen Teo'dan meyveleri toplamaya başlayan trabzon'u takdir ediyorum.

şenol hoca'nın trabzon'daki ilk sezonunu göz önüne koyunca ne kadar da tecrübelendiği, demlendiği, üstad kıvamına geldiği ortada. maç içerisindeki hamleler o kadar akıllıca ki. teo üzerinde ısrarcı olması ve futbolcuyu kampta güçlendirip karşımıza getirmesi de büyük başarı. şimdiki beklentim yattara'da aynı gelişmeyi gözlemleyebilmek. gerçi yattara'nın hayata bakış tarzıyla bu mümkün olabilir mi bilemiyorum ama olursa trabzon bu yıl çok canlar yakar.

alanzinho'nun gerçek yerini bulması trabzon'un ileri uçta pozisyon üretmesine yardımcı oluyor. ben burak yılmaz'ı da çok beğendim. süper lig'in büyük futbolcuları arasına girer deniyordu zamanında burak için. belki de bu yıl onun yılı olur bilemiyorum. büyük futbolcu olacak denilip sonrasında bombası patlayan pek çok futbolcu gibi kademe kademe düşebilir de . bunu zaman gösterecek.

kaleci onur kıvrak da şenol hoca'nın ürünlerinden. kalesinde güven veren bir kaleci. milli takımın volkan'dan sonra yedek olarak da kalesi sağlamdır artık.


6 Ağustos 2010 Cuma

BOĞULACAKSAN BÜYÜK DENİZDE BOĞUL

trabzonspor'un liverpool'la eşleştiğini görünce galatasaray'a bakmayı dahi unutmuşum. bana kalırsa trabzon'un yeniden şahlanması için çok önemli bir fırsat bu. liverpool karşısında gelecek bir başarı trabzon'un silkinip doğrulmasını sağlayabilir. türk futbolu adınaysa mükemmel bir iş olur bu.

fenerbahçe'nin rakibi bir yunan temsilcisi oldu. deplasman olarak her zaman can yakıcı bir yer olmuştur yunanistan. gerçi geçen sene taraftarıyla arası açık olduğundan pana'ya hiç acımamıştı cimbom ama yine de tehlike arz eden deplasmanlar. fener'in moralsizliği de üzerine eklenince bu play off serisi fener'in canını daha da sıkabilir.

beşiktaş'ın kurada en kek rakibi seçtiği fikri bütün bloglarda kol geziyor. doğru söze bir şey denmez. beşiktaş'ı şimdiden gruplardaymış gibi düşünüyorum.

galatasaray'ın rakibi PCLİON'un da yazısında belirttiği gibi bir metalist bir shaktar bir dinomo kiev değil. ama şu var ki ukrayna futbolu futbolumuza çoğu zaman ters geliyor. bu anlamda galatasaray'ın her iki maça da çok ciddi bir şekilde çıkması gerekmektedir.

sözün özü bütün takımlarımıza başarılar diliyorum. bu temennilere en fazla ihtiyaç duyan trabzonspor'a ise iki kere başarılar!


OFK BELGRAD 1-5 GALATASARAY AŞ

dünkü maçın tamamını izleyemedim ancak şunu belirtmeliyim ki galatasaray beklediğimden çok daha farklı bir skorla turu geçti. özet görüntülerde dahi maçın galatasaray için pek de kolay olmadığı belli oluyor. ofk'lı futbolcuların yüzde yüzlük birkaç pozisyonunu aykut harika bir performansla çıkarması oyuncuya güven verdiğinizde nelerin değişebileceğini gösteriyor. gerçi aykut'un yediği golde üzerine gelen topu içeri alması var ancak kurtardığı pozisyonlar da ciddi pozisyonlar.

maçtan birkaç gün önce milliyet'te demecini okuduğum prekazi içime su serpen açıklamayı yapmıştı. ofk'nın diğer sırp takımları gibi ateşli bir taraftar grubunun olmadığını söylemesi keyfimi yerine getirmişti. gerçekten de gördük ki öyle bir potansiyelleri yok.

dünkü maçta rijkaard'ın 11'inde 3 dmc diye tabir edilen futbolcuya yer vermesi ilk maçtaki hataları tekrarlamama adına yerinde bir hamleydi. sarp, ayhan ve cana verilen görevleri başarı ile gerçekleştirdiler.

kewell tartışmasız, takıma büyük katkı sağlayabilecek düzeyde bir futbolcu. sakatlık problemi yaşamasına izin verilmezse yani ara ara dinlendirilirse yakın arkadaşı neill'in de burada olmasının mutluluğunu sahaya yansıtabilir. dünkü maçta baros'un mevkiinde de iyi işler yapabileceğini gösterdi.

arda yine bildiğimiz arda. kampa sevgilisini sokmuş, onu yapmış bunu yapmış bu çocuğun kredisi taraftar gözünde bayağı fazla. tükenmesi biraz zor gibi duruyor.

rijkaard yavaş yavaş ipleri eline alıyor diye düşünüyorum. ilk senesinde böyle bir ortamda çalışacağını tahmin etmiyordu bana kalırsa ve şoke olmuştur. bu yılsa türk insanının yapısını anladı. onlara nasıl davranılması gerektiğini çözdü. çok daha iyi işler bekliyorum rijkaard'tan.

3 Ağustos 2010 Salı

"AYAĞIMIN ÜSTÜYLE PLASEYİ KOYDUM"


DAKİKA 1:10'DAN SONRASINI YANİ TANJU'NUN O HARİKA GOLÜNÜN YORUMLAYIŞINI İZLEMEYEN VARSA İZLESİN. TANJU'YU CİDDEN SEVİYORUM İÇİ İÇİNE SIĞMAYAN BİR ADAM :) AMA O MUHTEŞEM GOL BU KADAR KÖTÜ ANLATILIR BE ABİ:)

SON 10 YIL VE GALATASARAY



son 10 yılda futbolu değerlendirmeden önce 2000'lerde böyle bir değerlendirmenin yapıldığını hatırlıyorum. galatasaray 2000'de uefa'yı aldığında yapılmıştı böyle bir değerlendirme. galatasaray 1990-2000 yılları arasında 6 şampiyonluk almış. 10'da 6 yapmış yani bu seneler arasında. en yakın takipçisi fenerbahçe'nin 1 şampiyonluğu var aynı yıllar arasında. cimbom'u 3 şampiyonlukla beşiktaş takip etmiş.

gelelim 2000-2010 arasına. bu 10 yıllık periyotta tartışmasız en iyi ferformansı her anlamda fenerbahçe göstermiştir. hem sportif alanda hem de takımın tesis özelliklerinin modernleşmesi adına büyük gelişmeler göstermiş, avrupa'daki galatasaray hegamonyasına da bir son vermiştir. 90'larda çocuk olan avrupalıların türkiye'den bir takım söyle dediklerinde verdikleri cevap eminim galatasaray'dı 2000li yıllardaysa sanırım bu cevap fenerbahçe oldu.

son 10 yıllık süreçte fenerbahçe 4 galatasaray 3 beşiktaş 2 bursaspor ise 1 kez şampiyon oldular. 90 lı yıllardaki ezici galatasaray üstünlüğünü yakalayamasa da fenerbahçe saydığım özellikleriyle ezeli rakiplerinin bir adım önüne geçmiştir. şampiyonlar liginde çeyrek final oynaması da avrupa'da tanınmasını sağlamıştır. hoş 2000-2001 sezonunda galatasaray da çeyrek final oynamıştır ancak 90 jenarasyonu ile sağlanan bu başarı o yıllara mal edilmelidir.

galatasaray'ın son 10 yılda avrupa kupalarında inanılmaz gerilediğini görüyoruz. 90'larda sami yen'i "the hell" olarak tanımlayanlar şimdilerde cennet sözleriyle alay ediyorlardır kanımca. taraftar baskısının 90lı yıllara oranla inanılmaz düştüğü sami yen'de büyük zaferler yaşayan takım, 2000li yıllarda büyük hüsranları üst üste yaşamıştır. tromso, hamburg, atletico madrid vb. Kısa Olimpiyat Stadyumu deneyimi de bunlara eklenebilir.

galatasaray kim ne derse desin son 10 yıllık dönemde futbolunun üzerine hiçbir şey katamamış, taraftar desteği anlamında gerilemiş, kurumsal yönde iyiye giden yönleri olsa da beklenen atağı yapamamıştır. türkiye'de alınan 3 şampiyonluğu bütün bunları düşününce büyük başarı saymak gerekmektedir.

artık yepyeni bir 10 yıllık periyota giriyoruz. 2010-2011 sezonuyla birlikte istatistikler 2020'ye kadar 10 yıllık performans için işleyecek. galatasaray geçtiğimiz yıl iyi bir iş yapmış ve teknik direktörü rijkaard'la devam kararı almıştır. bu galatasaray'ın kalıcı başarı isteğinin göstergesidir bana kalırsa. altyapıda alman ekolünün yerini hollanda ekolünün alması düşünülmektedir. bu da akıllıca bir hamledir. tabii ki rijkaard ve yardımcılarının en zor sezonu olacaktır 10-11 sezonu. türkiye büyük kariyer sahibi hocaları 6 ayda öğütebilecek bir ortama sahipken başarısız olmuş böyle bir adama 2. senede tahammül etmek büyük başarıdır bana kalırsa. bu yüzden rijkaard'ın her yalpalaması geçtiğimiz yıldan çok daha acımasızca eleştirilecek ve -umarım yaşanmaz- büyük bozgunlarda sessiz mülayim taraftar "kellesünü isterüüük" diye feryat figan bağıracaktır.

umalım ki yepyeni stadyumu ve istikrar arayan yönetimi ile 2010-2020 arası sadece türkiye'de değil avrupa'da da başarıyı yakalamış bir kulüp izleyebilelim.


1 Ağustos 2010 Pazar

SEMİH İNTİHAR EDERMİŞ


yürü be müzmin yedek. yürü be seni kim tutar çamdibi'nin yağız delikanlısı. şimdi adamın da günahını almak istemiyorum keza böyle haberler yalan da olabiliyor ancak milliyet'in dediği doğruysa kendisine 4 yıllık sözleşme öneren trabzonspor için yakın çevresine semih: abii, trabzon 3+1 4 senelik sözleşme istiyor. ben orada 4 yıl ne yaparım. istanbul'dan sonra trabzon'da intihar ederim alimallah! demiş:))

yavv hemşerim semih. seni özçamdibispor'dan bilmiyor olsak diyeceğiz ki paris'ten sonra trabzon semih'i bozar. koçum senin gece hayatın mı var bir kere? sen evli barklı aile babası değil misin? istanbul'da neyi özleyeceksin? yedek kulübesinde çiğdem çitletmeyi mi? trabzon'u da afganistan yaptın ya diyecek bir şey yok sana. intihar edermiş:) ulan semih öğretmen olsaydın da şemdinli'ye tayinin çıksaydı:)